göç___Şiirin hikayesini görmek için tıklayın "Bu gece oturup, sana en güzelini yazmak varken şiirlerin, öylece durduğum yerde yasını tutuyorum sensizliğin... Ne korkuları aşarak geldim ben, sen hiç bilmedin.. Neleri feda ettim, ne bedeller ödedim seçtiklerimle... Bilmedin... Ama sen yine de, benim en içimde, say ki hücremde, say ki zerrem de, say ki beynimin fikrime ve tenime hükmettiği yerde, gelip tuttun ellerimden... Yürüttün, koşturdun, benim özlediğim bir çocuklukla geldiğim bugünlere... Ne çabuk büyüdük yine birden böyle...
Oysa biz, duruyorken yerli yerimizde, ağaçlar geçiyordu yanımızdan, insanlar, kilometreler, uçaklar... Ne varsa bir yüreği öteki yarısıyla buluşturan, hepsi geçip gidiyordu yanımızdan... Biz hangi ara kaçırıldık, sürücüsü Tanrı olan, o kader tarafından... Bir imla hatası, bir noktalama işaretiydi belki de, gözden kaçırdığımız.. Hep var olmaya dair yeminler ederken, bugün iki yabancı kılındığımız... Ne? Kim? Eksik bir şeyler vardı nereden baksak, hep eksik, hep eksik... Bir şeyler.. Biz, ne zaman yaklaşsak birbirimize değmeye, bir çift el sanki, itiyordu, her birimizi, birimizden öteki tarafa... Ne yapsak kavuşamıyorduk, ne kadar tadına varsak da aşkın, hep aç kalıyorduk... Sevmek miydi yanlış olan, biz ikimiz miydik... Hani irade, hani mutlak kader ve hani içimizde akan o coşkun ırmak... Nerede şimdi o iki kahraman?.. Biz, ne iken ne olduk?.. Hiç varmadığımız bir buluşma noktasına, bayrak dikmişçesine mağrur ve gururluyduk... Ama nereden bakarsak bakalım, biz ikimiz orada yoktuk.. Hayaldik, masaldık, kurguyduk.. Adına literatürde rastlanmayan bir oyunmuş sergilediğimiz, biz sadece misafir oyuncuyduk... Anlıyorduk, yalandık... Anlıyorduk, rüyaydık... Anlamıyorduk, imkansızdık, belaydık!.."
ah be dostum
ah be deli gönül ah be öksüz ömer bazen hüzünleri bazen de sevinçleri gece gece hece hece bu şiirler değil miydi senin yazdığın bir o yana bir bu yana sallanan fırtınalı iç dünyanın hayat salıncağı o değil miydi gönülleri savuran kah ana kucağı kah baba ocağı bazen yârin kucağı bazen de hasretin bucağı ya da aşkın keskin bıçağı bunları yazarken kalem bakarsın bir an geriye o an anlarsın ki gelmiştir vakti sırası bunun haydi şair dersin ah edip de yapamadıkların için çek bir nefes daha kavrulmuş ciğerine savur sevgini verirken son nefesi belki faydası olur geride bıraktıklarına o son sevgi fısıltısı sonra alırsın yüreğini ellerine toplarsın dengini tasını tarağını sırtlanırken can heybeni dilinde şehadet haydi şair dersin şimdi göç vakti huzura çıkma zamanı bırakırsın emaneti toprağa üç gün sonra unutulur gidersin üç günlük dünyada adından soyadından kalmaz hiçbir mana baş ucuna dikilen soğuk mermer taşından adet üzere arkandan okunan üç beş fatiha’dan başka... 26.01.2019/ 02.50 – İZMİR (2) Ömer Sabri Kurşun |