Sana gelirken ben
Sana gelirken ben
Şiirlerarası yolculukların aşk molasında Bitmeyen mesailerin duygusuzluğunu taşıyan Uykusuz garsonların ellerinden demli bir çay içtim... Dilinin tadını vermiyordu şeker Ve sıcaklığını, buğusu... Nasıl benzesin! Zarif boynun değil miydi durgun suların kuğusu... Sana gelirken ben Ayaküstü yalancı sohbetlerden geçtim İki dakikada tüketilen kaşarlı tost Yan koltukta sahte, geçici bir dost... İçimde cam kenarına hasret koridor hüzünleri Sorsam cevaplar mıydı Ayrılıklardan mı beslenir şarap üzümleri? Sana gelirken ben Issız, keyifsiz, kafiyesiz yollardan geçtim İsmi çoktan unutulmuş bir şairin aşk şiiri gibiydi sokaklar gece yarısı Kavuşmaya hasret, hece yarası! Hüzün çökmüştü yorgun çay bahçelerine Kim bilir gün boyu ne kadar çok dert taşıdılar Sımsıcak bir sevgili gibiydi, ters çevrilmiş sandalyelerin masalarla uykusu Yardan yara almış sevdaları andırıyordu Kepenklerini sımsıkı kapatmış dükkânların Bir daha seversem, terk edilir miyim korkusu... Sana gelirken ben Defalarca ihtiyaç molası veriyordu otobüsler Oysa sadece sevgine ihtiyacım vardı benim. Biraz aşk birazda tuz çekiyordu tenim. Ama geçecekti elbet bu hasret Sana kavuştuğunda yol yorgunu bedenim... Ey gönlümün gül gülüşlü ilham perisi Sen bakma benim deli dolu olduğuma Bayram pabuçlarıyla uykuya dalmış çocuklar kadar şenim. Sana gelirken ben, kendime uzaklaştım İliklerime kadar senim! Bütün dertlere ara verdim Aç kapıyı, sana geldim. |