’iki büyük nimetim var biri anam bir yârim’ diye başlar bir türkü türküler ki özetidir hayatın
kutsal, nimet sofra ve kadın yanyana k/adın /ın içinde adın önce varlığına şükret ikisi de candır cana
kadın, elin ayağın sofranın bereketi tuzu karabiberi balı kaymağı ekmeği tereyağı tadı damağın olmaz ise olmazı unutulmazı dimağın dilin yok mu anadan aldığın?!
güzel bir sofrada neler olmazki çatal bıçak tabak masa örtüsü bardak sürahi servis peçetesi tamtakım; buyur işte reçetesi ilâhi kadın da öyle türlü türlü ziyneti altın yüzük bilezik kulağında küpesi kadınca güzellik tatlı dili, sevgisi şefkati içtenlikli gözbebeğinin günana, gül gülümseyişi koruyan elinden tutan doğurgan besleyip büyüten yürüten, üreten doyurgan doğurgan hâttâ Kybele insanın tarihinde ilk ana tanrıça "rahman ve rahim" bile
sonuçta tam bir sofra bereketi varetmek insanı yaşatmak kadının mahareti
gözün tuttu mu aha işte, tam bu benim aradığım gönlüme göre dersin nasip kısmet olursa oturur aynı sofrada yemeğini yer çayını birlikte içersin
yaşam güzelleşir bir kadını sevince nasıl sevinir insan düğün dernek bayram ziyafeti aynı sofrada kadın erkek çoluk çocuk bir araya gelince; cümbür cemaat evlere şenlik deme gitsin rengârenk tertemiz kıyafetlerin hepsi bir kadın marifeti!..
ah kadınlar her biri ayrı bir çiçek çiçeklerden alırlar adlarını gül ve türevi ne çok isim sayarım gülgiller familyası, deyip geçeyim şimdilik çiğdemi menekşesi şebnemi yasemini lalesi fulyası kim bilir kaç kişinin rüyası ayşe, fatma analar ak ellerin al kınası al yazması oyası bir soyluca duruş ’cesaret ana’ bir sevecen bakış kaş göz kirpik gülce gülümseyiş berçeminde nakış nakış ana toprak ana yaprak ana dil varlığın senin başka hiçbir şey değil
deneyim ustalık hüner uyum huyum suyum gelince göz göze el ele verince sarmaş dolaş tene tene gözler sessiz sessiz yol gösterir sevgi dilini bilene
her şeyin başlangıcı bir kadını sevmek sevemezsin kolayca rastgele birini nasıl ki yemeği sofraya gelmeden taşını ayıklarsın pirinçten geçirirsin ince ince elekten yıkayıp süzersin tozunu toprağını çürüğünü çarığını küfünü pasını kirini kadını da öyle gecelerce yüzünü gözünü, saçının telini tepeden tırnağa süzer sayıklarsın adını
sevmek usul usul bir yemeği kaynatıp pişirmek tencerede ne koyacaksan içine tadı tuzu ölçüsü ateşinin ayarı buğul buğul tencerede buhar yüzü gibi sevgilinin pencerede bahar derken tıngır mıngır sesler yuvarlanmış kapağını bulmuş tencere kaynamış içten hepsi ince hesaplar ruhu sevgi bedeni kadın besler aşkı bir kadının yalnız dünyayı değil tüm kainatı kaplar
birini sev de ye birini say da ye birini soy da ye hepsini evde ye ela gözü kaşı hilâl emdiğim süt gibi helal
sofra bir kültür imambayıldı kadınbudu dilberdudağı her yemekte her meyvede ayrı bir tat kayısı şeftali kiraz, sevişmek bir sanat apayrı bir haz kadın sana hem kol hem kanat her insana, sevmek bir kadını aşkı ile benzersiz başlı başına eşsiz bir saltanat...
doymak diyoruz ya hani yemek yani tıka basa karın doyurmak doyumsuzluk ise açlık, soymak da buna benzer mide ile yürek birbirinden pek de farklı değil yani; yemek ile sevmek aynı kapıya çıkıyor insan yemeğe de sevgiye de acıkıyor özlem ise susamışlığın diğer adı besleyici, temiz hava, ekmek, su gibi candan sevmenin tadı kadını başka şeye asla benzetemeyiz!
Şaban AKTAŞ 05.01.2019 - 06.01.2019
.
(bitmedi)
RESİMLİ ŞİİR
Kalem yerine fırça alıp elime Şiir kadar resime de Çalışsaydım eğer Ressam olurdum kesin, Zaten şiir dediğin ne ki Düşlerimdeki resim Hayâl hayâl, esin esin
Resimin içinde şiir, Şiirin içinde resim var, Ay Güzeli, Sevda Seli Bugün günlerden Pazar Haydi çık gel yine Nasıl özledim bilemezsin Seni yine karşımda göresim var...
Şaban AKTAŞ 06.01.2019 - 15.41
Şaban Aktaş 5 Ocak, 18:56 · KIŞ GÜLÜ
Kış gününde bu güzellik Yalnız gülün dalında var Yanağında gül pembesi Alın da var balın da var
Seni gülden ayrı tutmam Yüreğimden gayrı tutmam Yanımda olsan uyutmam Bir sevda masalın da var
İstersen otur karşıma Seyredeyim tek başıma Telli duvak ört başına Tam gelinlik halin de var
Ah benim tomurcuk gülüm Yana yana doldu günüm Ayrı düştük çok üzgünüm Kırılmış bir dalın da var
Aktaş’ım sevda selinde Savruldu külüm yelinde Bir fincan kahve elinde Bakılacak falın da var
Şaban AKTAŞ 05.01.2019 - 18.55
GÜL VE NAR
Adana Mersin’i düşün Çukurova yaz sıcağı Her işin tersini düşün Göğsümde bir aşk ocağı
Bir gül sevdim o diyardan Yandım küle döndüm nardan Alamam kâlbimi yârdan Kâlp kâlbe kay/nar sıcağı
Aylar yıllar geçse bile Yaşın yaşın geldi dile Nedir bu çektiğim çile Dayanılmaz yâr kucağı
Nerden çıktın gül karşıma Olmaz iş geldi başıma Bakmaz mısın hiç yaşıma Buymuş demek olacağı
Elim ayağım dolandı Aylar yıllara ulandı Suyum gözünden bulandı Sevda selim taşkın çağı
Şaban AKTAŞ 05.01.2019 -14.15
HAYATRO
Ne çarşı ne sokak Gelip geçiyor günlerim Yaşadıklarımı yazarak Yaş kemale erdi artık Ne sinemaya gitmek istiyor canım Ne de tiyatro Gördüm işte hepsini, Her şeyi yaşadım; hayatro...
O eski günler ner’de Az kaldı, kapanacak Bir siyah, bir beyaz perde...
Şaban AKTAŞ 06.01.2019 - 14.44
MUTLU PAZARLAR
Dün gece geç yattım ve haliyle bu sabah saat Onda kalktım
Elektrikli battaniye ortopedik yatak gömülüp içine yumuşacık yastık ile yorganın uyumuşum rahat rahat sıcacık açar açmaz gözlerimi önce bunu farkettim dinlenmiş beynim bedenim huzur içindeyim
Oysa normalde Pazar günleri hava güzel olursa erkenden uyanır giyinir kuşanır dağlara giderim; fakat dün gece bir şiire; kadın düşlerine dağları feda ettim
(Ne farkeder kadınlar da dağlar gibidir öyle değil mi barınağı, besleyicisi ana kucağı sığınağı korunağı canlıların o yüzden bir kaya dibidir Ana Tanrıça Kybele insanoğlunun ilk tapınağı)
Sonra araladım perdeyi seyrettim göğü mavisi boğuk gökyüzü koyu gri kül rengi, daha yaklaşmadan seziliyor camda soğuk
güneydoğu yönünde bulutların üstünde aydınlık bir yer var bu demektir ki böyle olunca Antalya’da ilerleyen saatlerde güneş açar düzelir hava...
Dediğim gibi bir saat geçti, güneş açtı sağa sola hallaç pamuğu gibi dağılmaya başladı bulutlar yine de soğuk rüzgârın uğultusu pencerelerde, cam kenarlarında; vuuuv vuuuuuuuu üşümüş donmuştur buz tutmuştur dağlar tilkilerin kuyruğu
İşte böyle sevgili dostlar yine şiirle başladım güne hepinize sevgi selam Antalya’dan mutlu Pazarlar...
Eskiden böyle değildim ben ne kadar geç yatsam bile erkenden kalkar uyku tünek demez giderdim gideceğim yere kapanıp eve kafeste kuş arpacı kumrusu gibi pineklemezdim mutlaka bir şeyler yapardım bir dosta ziyaret parka çıkıp gezmek semaverde demli çay seyretmek çocukları salınırken salıncaklarda kıyılarından körfezin falezlerin üstünden mavisine bakarak dalıp gitmek vardı sularına Akdeniz’in
şimdi öyle değil yaşlanınca yorgun düşüyor beden düşüne düşüne geçiyor vakit yetişemez oluyorsun günlük işine
Artık bugün dün geceden yarım kalan düşlerim ile şiirime devam ederim kaldığım yerden...
Saat neredeyse On İki olmuş kahvaltı bile etmedim düş yemekten öncedir bende açlık, susuzluk, uykusuzluk; farketmez hiçbiri tükenmeden dertlerim kapanmaz şiir seyir defterim...
Şaban AKTAŞ 06.01.2019 - 11.48
AL SANA MADIMAK!
Çok iyi insanlar tanıdım Sayesinde Facebook’un, Arasında iyilerin Kötü olmaz olur mu; Daha bugün engelledim Fazlaca uyanık birini!
Kabul eder etmez Bana arkadaşlık teklifini Ardından bir ileti; - Şaban bey merhaba Madımakla ile ilgili Çalınkalarım var, Madımakla ilgili şiirleriniz Var ise yayınlamak isteriz
-Merhaba Sanırım okumuş olmalısınız Nerede yayınlanacak, kim yayınlayacak bu şiirleri? -Ben "Madımak Şiirleri Antolojisi" - Sizi tanıyabilir miyim birazcık? Mesleğiniz nedir?! - Emekli edebiyat öğretmeniyim - Peki şiirleri yayınlananların bu işte kazancı ne olacak?! .. Sessizlik girdi araya Tabi ki yanıt gelmedi Az evvel kabul ettiğim Arkadaşlığını engelledim!
Şimdi birileri kalkıp diyebilir Ne olacak bir şiir verseydin?!
Niye vereyim kardeşim Bunca yıllık edebiyat öğretmeni çalışma yerine çalınka yazmış Merhaba der demez para kazanacak Senin, benim, onun sırıtından, Satacak "bir yangının külünü" Az daha yazışsak belki üstelik Benden basma ücreti(!) Para bile isterdi utanmadan!
Böyle adamlarla işim olmaz benim Zaten şiirlerim yağmur gibi sebil Okumak isteyen herkese bedava...
Deseydi ki bana örneğin Yayınlanacak kitabın geliri Lösemili çocuklar yararına; Şiirimi severek gönderirdim...
Adam uyanık!
Ozanların, türkülerin bağrıyanık Savrulurken külleri havada Toplayıp küllerini yüreklerin Parayla satacak Onlar yanıp, yakıla dursun O keyif çatacak !
Yok öyle yağma; buyur işte şiir "Bir tutam ot, neye tutarsan tut" Al sana madımak, ye, tadına bak!
Sormak zahmetinde bulunduğun için fakat en azından İnsanlığın(!) adına Yine de teşekkür ederim sana, Kısacık zamanda Yarı sitem yarı öfkeyle dolu Bir şiir yazdırdın bana...
Şaban AKTAŞ 06.01.2019
İŞE BAK İŞE!
Her şey pahalandı Beş yıl önce Bir’di Şimdi Beş’e!
Bekliyor ki millet Dolar Beş’ten Bir’e düşe?! .. Düş bunlar düş; İcra, iflas peşpeşe Akbabalar leşe(!)
Şaban AKTAŞ 06.01.2019 - 17.10
CANIN CEHENNEME!
gaflet içinde derin bir de bakmışsın altına girmişsin yerin; umrumdaydı sanki yaşasan da zaten beş para etmezdi ciğerin
konuşurdun abuk subuk iki lâf, bir gaf yapar hak der batıla tapardın tam saray soytarısıydın köşkün, konağın yalıların, yatların atların bile vardı üstelik
kaçağın köçeğin uçağın emrine nazır sanki emir eri köle gibi hizmet eden yüzlerce satılmış bilinçsiz uşağın da vardı
zübük oğlu zübük az mı uyuttun milleti samanın altından sessizce su yürüttün bulabilirsen bul artık insanları soyar iken diline doladığın cenneti
yaşarken zaten pislik rezalet, kokuşmuşluk yok muydu sende; teninde kurtlar yürüsün canın cehenneme sönmez ateş bürüsün
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
KADIN VE SOFRA şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KADIN VE SOFRA şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Bitmesin istedim