EVLİYA
Kapını çalar Azrail,
Der ki sıran geldi. Verecek tek cevabın, Al canımı efendi! Götürecek kısa bir yoldan, Göreceksin olup biteni. Dönüp arkana bakınca, Anlayacaksın yiteni. Şurası Sırat ey Adem diyecek, Kimi koşarak geçecek, Belki yüreğin yetecek ama, Ayağın tökezleyecek. Düşe kalka geçeceksin, Bir kapıya geleceksin. Nurdan melek listeye bakacak, Adın var mı arayacak. Bulursa yüzün güler Adem, Bulamazsa canın yanar Adem, Cenneti isterdin madem, Evliyalık etmeyecektin. Nurdan melek bulamadı adını, Git buradan dedi bozdu ağzın’ tadını, Korkunç şeyler gösterdi yolunu, Her adımında yaktı ayağını. Geldin alevden bir yere, Resmen akıyordu lavlardan dere. Gözlerin fal taşı oldu bakınca yere, Hacılar, hocalar paspas olmuş yere. Hesap vaktin gelmiş idi, Sevapların bitmiş idi, Yaşın o gün yetmiş idi. Ama işin bitmemişti. Pişman oldun tam da o an, Ömrün geçiverdi aklından. Her gördüğüne inandığından. Ebedi azapla tanışmıştın. Ey Adem, duy sesimi! Evliya olma, yanarsın! Elbet inandırırsın bir kesimi, Tanrı inanmaz, anlarsın! |