NE OLACAK GARDAŞ BACI
NE OLACAK GARDAŞ BACI
Bende; şimdi içeri girdim; Yol boyu, hayat çok yordu beni. Yaşamımda; En çok istediğim, Bir köşeye kıvranıp, Boylu, boyumca uzanmaktı. Çok çalıştım çok; Çok ezildim, çok çileler çektim. Mutluluğum hiç olmadı, diye bilirim Çocukluğum, gençliğim, hayallerim Yoksulluk ve fakirlik içinde geçti Ayaklarımın büyüdüğünü, hiç hissetmedim Çocukluğumdan gençliğime kadar, Kara lastik giydim. Ayak numara mı, Asker de öğrendim..!! Çoluk çocuğa karıştığımda Bıyıklarım yeni, yeni terlemeye başlamıştı. Kızımın doğumu; Babamın öldüğü güne denk gelmişti, Ağlamakla, gülmenin arasında kalmış, Cahil ve fakir gençtim. Dede den kalma iki gözeli damın; Birine baş sağlığına, diğerine’ de, Göz aydınlığına gelenlerle doluydu. Kimiyle ağlayan, kimiyle gülen, Saf ve şaşkın babaydım. Anam da ihtiyarlamış; Kulağı duymaz, gözü görmez olmuştu, Ne dayım, nede emim vardı, hepsi el olmuştu, Bu nasıl sınavdı Allah hım, İçim alevlendi, içim yandı içim. Hayat bana hiç acımadı; Hiç, umut dermanı bile vermedi, Yıllarca. Derdi bende, dermanı avratta bildim. Aylardan; Şubat mart arası, Zehmeri ayazı, kar bacada, tipi kapıda Odun yok, gartol yok, kül yok sobada Çeperin içinde; Üç galak tezek, beş tapul ot var, yarısı da ıslak Aş hanada yarım çuval un, az tulum peynir Birazda yağ var, arpa buğda, den neredeee Vallah ben’de avrat da çok gece aç yattık, gardaş Ahırda ; Meleyen, Böğüren, Kişneyen, gık, gık eden Ve en acısı da; körpe, körpe angıran, Eşek sıpasına üzülmüşüm. Valit alaf vakti; İki tosun, bir at, bir inek, dört tavuk, Bir koyun, bir de eşek sıpası, Hepsi zemheri de aç susuz. Ben ne edeyim; kışı nasıl geçireyim, Bu yaşıma geldim, hiç baharım olmadı, Hayat bana hiç acımadı, Güneşiyle sırtımı sarmadı. Avrad bi çare, ben bin çare, Çocuk aç, süt yok, Avrad aç, ben aç. Hayat bizi çok yordu, çok çile çektirdi..!! Demem o’ ki gardaş; Yıllarım böyle , fakir fukara, geçti Neyin ismini duydumsa; Neyin hesabını yaptıysam, Ne keserim odu, nede sapı, elimde kaldı. Yaz başıydı; Anam da öldü, Hepten öksüz kaldım. Gardaş; kızımı sorarsan, Benim gibi, acın birine kaçtı, Acı bıraktı, sancılarıma. Çok ağladım, çok dövündüm Dizlerim şahittir avuç, avuç. Dağda; Sürünün yüzüne bakamaz oldum, Kavalım nefessiz, sürüm helek oldu. Bu hayat beni çok utandırdı, Çok mahcup etti, çok yıkıldım. İnan gardaş; Ardı, ardına sırtımdan vursalar, Bir damla kanım akmaz. Her şeyden soğudum; bıktım, Usandım, yinede şükür ediyorum gardaş.. Bir gece çok öksürmüştüm; Aha, bu göğsüm kopacakmış. Sabah kasabaya doktora gittim; Önce beni, sonra sırtımı dinledi, Doktor dedi ki, zature olmuşsun. Gardaş; Yani ben biraz ölmüşüm..!! Kasabadan köye kadar düşünmüşüm; Ata, öküze, ineğe, tavuklara,koyuna, En çokta eşek sıpasına ağlamışım. Ben niye az ölmüşüm; Ya ben hep ölürsem, Avradla, canların hali ne olacak. ? Bu hayat beni çok yordu; çok ağlattı, Çok düşündürdü, hiç güldürmedi ki. Ne gelirse; Allahtan gelir dediler, Allahın emrine karşı durulmaz dediler. Hayat beni yol boyu yordu; Çok istedim, divana kendi kendime uzanayım, Dilim,dilim dinleneyim. Komşular uzatmışlar; Boylu, boyumca Yaslı gözlerimi ıslak, ıslak avuçlamışlar. Ben yeni geldim gardaş; bacı Şimdi örttüler üstümü, Kürek, kürek serptiler toprağımı Gardaş bacı ; Ben anlatım, Şimdi sen söyle bakalım, sen bilirsin, İlk önce, hangi melek gelecek, kabrime..!! Bilent ATALAY 22-10-2017 Bursa |