HURMA KÜTÜĞÜNÜN AŞKI
Mescid-i Nebevide bir kütük vardı,
Hutbe okurken Resul üzerine çıkardı. Dediler ki; Ey Nebi,sana yapalım minber, Bu teklif güzel teklif,kabul etti Peygamber. Yapıldı yeni minber hem konuldu yerine, En güzeli yakışır Hakikat Önderine. Lâkin bir sorun vardı,kütük memnun kalmadı, Bu ayrılış zor karar,hemen razı olmadı. El Emin yenisine çıkıp hutbe okurken, İnlemeye başladı kütük durup dururken. Orada bulunanlar şaşırdılar bu işe, Hayret edip baktılar,Nebi’deki inişe. Resul yeni minberden,hutbeyi kesti indi. Nebi geldi yanına,inleyişide dindi. Ey Sütun! Ne istersin, âh’ü figan edersin? İnleyip ağlayarak bizlere neler dersin? Ey Fahr-i Cihan dedi,beni üzdü firakın. İsterdim ki dünyada hep ben olam burakın. İftirakınla yanar,ondan figan eylerim. Terkedip gittin beni,tek başıma neylerim. Dedi kuru hurmaya,tekrar taze ağaç ol, Veya girip cennete orda sevinç ile dol. Cemalini isterim,hem canım hayat bula, Cennet ebedi mekan,bekası daim ola. Dünyada ağaç olmak,güneş ve su iledir, Oysa benim hayatım senin cemalinledir. Alemdeki her bir şey,ölür yok olur erir, Benim bu meseleme,nurun teselli verir. Cihanın eziyeti hemde dertleri çoktur, Ben cennete gireyim,gayri muradım yoktur. Dâr-ı Cinana dik ki,sevgili kullar yesin, Hem Sen’inle olayım sürurum budur kesin. Peygamber kucakladı hem kütüğü mesetti, Kütük ancak o zaman iniltisini kesti. Bu inleyiş bu feryat,bu hicranla çağlayış, O’nun aşkına idi terkedişe ağlayış. Habibullah dedi ki ben vermesem teselli, Ağlardı kıyametin kopmasına dek belli. Sonra bu aşık kütük toprağa defnedildi, Dâr-ı Bekada hayat kazanmasını bildi Şehri Karakaya |