Çocuk Destanı ( bildiri'si ) Türü şiirimsi...! Hikayesi. İnsanoğlu varoluşundan beri kapışır savaşır.. Böyle gelmiş, böyle gideceğe benziyor. Olan çocuklara oluyor. Lütfen yazıyı okuyunuz! Nokta!!
Çocuk Destanı II
Sadi-i Şirazi’ye Ya Sadi-i Şirazi ( Şirazlı Sadi ) 1003 Şiraz- 10893 Bağdat dönemin ünlü fıkıh bilginlerinden. Niözamiye Medresesinde ders verdi. Eserleri arasında Kitabü’t-Tenbih’ten başka Bostan ve Gülistan’ı çok tutulmuş, beğenilmiş bir çok dile çevrilmiş! Ey Üstad! Kitaplarında ne güzel sözler deyimler söylemişsin. Sevgi aşılamak istemişsin, bu gönül dostluğunla insanlığın gönlünde yer etmiş taht kurmuşsun. Kalemine, yüreğine sağlık. Bencileyin de hak etmişsin şüphen olmasın. u satırları Siz Üstadıma sunmakla boy ölçüşmeye kalkıştığımı değil, Size, sevgi dolu enginliğnize olan saygımdan olduğunu kabul buyurunuz. Diyeceğim, size iletmek istediğim, onca sevginize, tüm insanlığa olan mesaj ve iletinize rağmen, aradan bin yıl geçmiş olmasına değin insanlığın insanca dostça bir arada yaşama, paylaşma kültürüne erişemedikleridir. Tam tersine geri fiteste gidişlere tanık oluyoruz. Siz Bostan’la insanlığı bir bostana benzetmiş; bostancının bostanındaki sarmısağı soğanı kavunu karpuzu koparmaya kıyamadığını, kıyamayacağını, Gülistan ile de insanlığı bir gül bahçesine benzetmiş , bahçivanın bahçesindeki gülleri, laleleri karanfilleri koparmaya kıymadığını, kıyamacacağını güzel öykü ve benzetmelerle anlatmak istemişsiniz.. Ama aradan geçen on asırlık zaman sürecine rağmen insanlığın gelmiş olduğu noktayı Size arz etmek istiyorum. Anlatacaklarım, anlatamayacaklarımın yanında denizde bir damla bile olamaz . Sakın üazülmeyiniz!.. Biz milyonlarca dünya dolusu çocuk zaten yeterince ağlıyoruz. Ağlamaya gücümüz, nefesimiz, gözyaşımız yetecek olursa... Üstadım, tüm dünyalı çocuklar adına hepimizin dert ve sorunu benzer olduğundan ben arz edeyim. Büyükler, büyük bildiklerimiz “ Dünyayı parsel, parsel etmişler!” Yetmiyormuş gibi kavgaları, dalaşmarı, ölmeleri, öldürmeleri bitmiyor. Neyi paylaşamıyorlarsa... Paylaşılacak bir şey var ise oturup konuşarak sorunu çözeceklerine kapışıyorlar. Sn. Devletlüler kapışınca babalarımızı, abilerimizi alıp götürüyorlar. Nereye, ölüme.. ölmeye, öldürmeye... Ölenin de öldürenin de çocukları olan bizler babasız, desteksiz; yetim sefil yoksul boynu bükük kalıyoruz. Dahası başkalarının kölesi, esiri oluyoruz. Dahası aç ilaçsız kalıyoruz. Aclıktan, ilaçsızlıktan ölenlerimizin sayısı milyonlarla konuşuluyor. Hele son yüz yıl içinde... Dahası ölüm, öldürülme, daha iğrenç zulümlerin korkusuyla yerimizden yurdumuzdan oluyoruz. Kaçıyoruz. Yollarda telef oluyoruz. Akdeniz bizim ölüm kalım gölümüz olmuş... Afrikalıyım, Latinliyim, Ortadoğuluyum, Afganlıyım... hangisini sayayım. Hepimizin hali içler acısı... Anlayacağınız günümüz dünyasının insanlığı, Gününüzün insanlığına benzemiyor. Sosyal, siyasal, dinsel kinsel nedenlerle gittikçe daha gaddar, daha zalimane olmuş ve olmaya da devam edilmekte. Ne bostan o bostan, ne bostancı o bostancı; ne gülistan o gülistan ne bahçivan o bahcivan günümüz dünyasında. Tüm, bu anlattıklarım, anlatamadıklarımyanında denizde damla bile olamaz!... Her şeye rağmen üzülme, ağlama. Üstadım, ağlama! |