Vedalar, Henri Durand, Çev. Sunar Yazıcıoğlu
Nerden geliyor beni canımdan bezdiren ağırlık?
Dağ yoluna yapışıyor ayağım; Gençlik hayaletleri kaçışın artık, Yüreğimde ayağa kalkmayın ! Heyhat ! Şafak, uykusundan uyanmakta İkisini de giydiriyor mantosuyla ; Koyağın uyuduğu sırada, Üzgün vedalarımı salalım ona. Senden kaçıyorum yalnız orman Çocukken orda çilek toplardım; Gizeminin önünde, akşam, Kaçardı genç ve titreyen ayağım! Kayalıklar ! Vadinin yankısı, Tekrarlardın bu yerde Çabuk uçup giden şarkımı, Vedamı tekrarla bugün de ! Niçin gölgede ve yeşillikte, Bu aziz çatıyı diktin, Bana gülümseyen yuvada Çok temiz bir gençlik büyüttün ? Kış, artık ateşim olmayacak, Heyhat ! Senin tüten ocağında ; Ateş benim için yanmayacak ; Elveda, baba ocağı, ! Elveda ! Artık gölge yok alnım için Mezarımdaki söğütten başka, Elveda kilisesi köyümün Pazarları ne güzeldi orada ! Ya siz, mezarlıktaki çimenler, Ölenlerin uyuduğu yer, Annemin mezarındaki çiçekler, Gözyaşlarımın altında büyüdüler ! Kurumuş bildiğim gözlerime Bu yakıcı ateş nerden geliyor ! Çağlayan, çökmek üzere olan harabe ! Gizli gölgeliklerinde gizem saklıyor ! Ruhumun yürürken şaşırdığı patika, Mavi gözlerinde sarhoş olduğum Aşk ! Ne yaptın alevinle ! Heyhat ! Bana senin bu son vedaın! Her şeyin beni hemen unutacağı Köy yeri gözlerimde ağardı ; Bak işte dağın geçidi, Patikanın dönemecindeki dört yol ağzı ! Ve uyanmakta olan ovanın, Ateşten bir göğün altındaki altın toprağı Tatlı bir arı uğultusuna benzeyen O da, bir veda sergiliyor sanki. Henri Durand (1818-1842) Çev. Sunar Yazıcıoğlu |
...........................................................................................M. Kemal ATATÜR