ISLANACAK ŞİMDİ İSTANBUL
suçu yok yüreğimin
dayanmaya gücü yok güz kırışığı veballerin ıslığında gecenin terini siler şeyla bakışlar soğuk estirir rüzgâr gözüne yalnızlıkları kestirir bir gülle gibi serttir sözün sillesi önce dişlerini söker sonra düşlerini ıslanacak şimdi İstanbul bu boğaziçi çilesi bu Kabataş iskelesi ıslanacak iliklerimde ağlıyor Dolmabahçe Çırağan külliyesi iliklerimde ağlıyor acep hangi martının zılgıtına takıldı bu imgelerin oltası hani usta idik acıları savmakta yakamoz avlamakta ustaydık gün sonu alamayacak kadar şansızım kilit anahtar sızım haydi bir şarkı çal münzevi efkârların ağzından ki; Marmara’nın kül yutmaz suları kafayı yesin kes bu ertelenmişlik hesabımı iktisabımı kes zira boğazımı yakan bu kronikleşmiş zehir bu amorf seyir ikide bir nüksetmesin neredesin ey müntehir telgirafın telleri Sivasın elleri dane dane benleri o dere o tepe o nehir o yaşadığımız şehir neredesin |
'güz kırışığı veballerin ıslığında
gecenin terini siler
şeyla bakışlar
soğuk estirir rüzgâr
gözüne yalnızlıkları kestirir..."
vebalı boynunuza...