11
Yorum
49
Beğeni
0,0
Puan
1344
Okunma
yokluğunun rengi ayaz
ellerim buz, tenim beyaz
uzun sürdü yüreğimin zemherisi
üşüsem sesimi tanır mısınız
anlar mısınız göz yaşlarımın nakaratından
yorulmuş bir ceylan gibi bakışın
kirpiklerinde şarap si sarhoşluklar var
sahiplenmesem ıslanmaya devam edecekler
akrep statik
yelkovanda volta atmayı unutmuş
sıcak bir çayın buğusuna hasret soluklar
sen fırtınasına şapkayı ters giydirmiş
tuzlu suyla vaftiz edilmişsin
korkma benden
soyun
bir tek gülüşün kalsın üstünde
birde uzan yanıma istersen
yakalarım uykundan firar eden düşlerini
çekinme benden
çünkü ben sana bukalemun hayaller getirmedim
esrarını çözmeye değil
içime çekmeye geldim
ölümsüz buseler diziyorum mevsimlerime
bana en büyük rakip yine ben
hicranın saati kaçı kaç geçiyor
bilemiyorum
bu şehirde her yağmur kendi kaderine küskün
sen aklıma geldikçe yalnızlık oluyorum
ne ağzımdaki uykudan haberdarsın
nede dilimdeki şarkıdan
kımıltısız bir süreçte
yenik düşüyor efsun dakikalar
kirli sözlerimi sakın temize çekme
nerden ince isem ordan kır beni
çünkü uçmak düşmeyi göze almaktır
sen hayatla hala dalga geçiyorsun
bilemessin ki kaç efkarı duman ettim
hiç bulamadıklarını
asla yitiremezsin
dahilime dert
haricime siklet oluyorsun
ne köstebekler gördüm şirin, sevecen
ne yalancı cilveler
ne etek öpmeler
denize bakmayı bilmeyenler
mavinin kıymetini nerden bilirler
şairler ölüdür derler
kuzum bu laflara gülerler
yaralarımdan ağrılar sızıyor
susuşum sana
üstü kalsın külfetimin
sitemim
aşka
ayrılığa
ve zamana