Șiir yanıklarıSen gideli tam on dört asır geçti kadınım, Parmaklarımda șiir yanıkları, Sarı sabır çiçeği başucumda, Aşk dallarımda salkim saçak Ve ben köklerine kırgın bir ahlat! Toprak kurak, Dereler Kurumuș! Leylekler Göçe meyilli, Hangi dalıma yaș değse Öbür yanım hep yara! Hazan geldi, yazı beklerken Gölgem düşer sonbahara.... Oysa, Șiir șiir dokumușken așkını, eskiden kalma hasırlara, Gönlümün eflatun yanına değmisti, bu kara sevda! Toprağımda geceden kalma bir ciğ tanesi kadar sıcak ve cemreyi bekleyen igde çiçeği kadar sabırsızken ruhum, Gidișine şahit olmuş sokak lambaları karanlık geceyi aydınlatırken, penceremin benden tarafından, dünyaya bakıyorum... Benden tarafı sevda , senden tarafı ayrılık Benden tarafı yalnızlık , senden tarafı ağırlık O taraf dünya, bu taraf sen.... Saçının tek teli etmez, dünyayı versen.... Tarifi mümkün olmayan taraflar sectik ikimizde! Aynı ufka bakan, aynı havayi soluyan, ve aynı göğün altında kızıl bulutları görünce, güneşin dogacagini bilip de, aydınlığı hayal dahi edemeyen taraflar! Bizi așk paklar kadınım! Sevda saklar. İçimizde ne varsa ayriliga yorulan, yüreğimizi buz gibi yapıp, canımızı yakan ne varsa, hepsi asır asır dizilmis saatimin kadranında! Her gün yirmidört asır Ve her asır daha da ağır! Dedim ya; Parmak ucu uzaklığında umut, ve gözlerim kadar yakın... Hep sol yanımda duran kadın, Korkma sakın... İşte așk burda! Üç harfli ve yalın! Gitme, sakın! Gitme, sığın, Gitme... Bak ruhum darmadağın.... |
Kalemin susmasın
______________________Selamlar