ZirveAslında Bir koltukta Pelte gibi oturuyorum Ama Şu kahrolasıca aklım Karlı bir dağ yamacında Düşerek Sürünerek Tırnaklarıyla tutunarak İnatla Zirveye ulaşma çabasında Tipi Bütün ihtişamıyla yüzüme vuruyor çaresizliğimi Zirve dediğimiz şey Bildiğin serap Yaklaştıkça kaçıyor namussuz ... Yoruldukça dinleniyorsun Isıtıyorsun üşüyen ellerini Koltuk altlarında Bir solukluk inat biriktiriyorsun Sonra Kaldığın yerden tırmanıyorsun ... Tırmanıyorsun Tırmanıyorsun Sonra düşüyorsun ... Diz kapaklarındaki yaralara benziyor yaraların Hani Çocukken Emniyet kemeri takmadığımız Bayır aşağı Kontrolsüz ve özgür Uçar gibi Ve ayağımıza takılan bir taş Ağlayarak eve dönmelerimiz ... Artık zaman değişti Ne ağlamaya vaktimiz var Ne dönmeye evimize Sadece yaralar Sadece yaralar diz kapaklarımızda Sadece onlar benziyor birbirlerine Yoksa Düşmek başka Acı başka Hadef başka Son başka ... Bir çuval gibi oturuyorum koltuğumda Aklım Düşüyor Kalkıyor Düşüyor Tırmanıyor hala zirvesine savrulmalar aralık 2017 |
Ne ağlamaya vaktimiz var
Ne dönmeye evimize
Sadece yaralar
Sadece yaralar diz kapaklarımızda
Sadece onlar benziyor birbirlerine..."
yaralı dizimizden öpse
annemiz yaşlı
gözleriyle
geçmez mi
zamanın acısı.. saygı ile...