YÜREK DOLUSU DUALAR SENİN...Derin bir sessizlik, Mahzun sükûnet, Sivas’ın tepedeki sessizlik şehrinde. Yüreği yaralı kederli baba, Ve ateşler üstünde yürüyen Zavallı ana… Yavaş yavaş yollarda ilerlediler, Gözleri taradı sessiz taşları, Bükülmüştü acıyla yorgun başları… Yüreğe saplandı o paslı bıçak, Titrediler o bitmeyen acıyla, Düşer gibi yavaşça iliştiler Mermerin ucuna, eğik başları. Döküldü kum gibi tüm duyguları, Sessizce yuvarlandı gözlerinden yaş Acıya gark eden sessiz yığına… Mezar taşına sarıldı anne, Kollarıyla yavrusunu sarar gibiydi, Kokladı kokusunu duyacak gibi, Seslendi, ‘Ah yavrum, bak bağrımdasın, Yine o eski günlerde gibi… O kumral saçını koklar gibiyim, Görüyor gibiyim o sıcacık bakışını, Bilirim yüce Mevlâ’m merhametiyle, Sarıyor, benden çok sevgiyle seni… Sana kardeşlerinden selâm getirdim, Yürek dolusu dualar senin, Gel ipek teninden bir kez öpeyim, Tebessümünü gördüm, yine nâzenin… O gül kokun evimizden asla gitmedi, Yitmedi hayâlin, hep aramızda, Resmine bakıp da iki yeğenin Öpüyorlar görmüş gibi, titrer mi tenin? ’ Yavrum, kurumuş susuz su kaplarına Gözümdeki yaşı döktüm, içmesin kuşlar, Bağrımdan düğüm düğüm hasreti koydum… Ana yüreğimden, anne dilinden Bin bir çiçek açan filizlere bak, Eşip toprağını sevgiyle diktim, Gözyaşlarımla suladım, dualar ettim. Kaldırıp gözlerimi babana baktım, Acısı gözlerinde alev almıştı, Yavrusunun başında donup kalmıştı. Onun da yüreği kavrulur, yanar, Keşke benim gibi dökebilse o da yaşını, Taş gibi oturmuş içine acı, Kim bilir nasıl da kahreder sancı. Hani bir türkü var, yürek titreten, ‘Açtımola şu Sivas’ın gülü, yaprağı, Çekti bizi bu yerlerin suyu, toprağı’ Sanki senin için yakılmış gibi, Çekmiş bu yerlerin toprağı seni. Yine sağ olursam, geleceğim, bil! Burada emanetsin önce Allah’a, Sonra rüyamdaki gibi, biraz ötende Toprağın altında yatan atana… Birkaç gün daha buralardayım, Gitsem sanma ki ayrıyım senden. Yüreğimin yanan kor ateşinin Küllerinde soğutup yanan bağrımı, Güllere sarıp da saklarım seni… Allaha emânetsin, gideyim şimdi, Hadi o nur yüzünden yine öpeyim, Yüreğimi sana koyup gideyim… Hâlenur Kor (Yüce Yaradan’ıma emânetsin… Yaşasaydın 43 yaşında olacaktın...) |