Zifirliğinde üretiyor sevgisizliğini insanlık bilimi
Çok sorgulamıyoruz hayatı.
Düşünmemiştir hiçbir insan, boynu bükük bir ağacın hangi kırılganlık, hangi acının tezatlığıyla dökülen yapraklarını. En eksik bir kasaba sahilindeki insanların, yalnızlığın yoğunluğuyla bu çeşit bir hayata mahküm olduklarını. Sormuyoruz, sorularla ilgilenip cevaplarını önemsemiyoruz. Denizin neden bu kadar ürkek ve savurgan olduğunu hangi sebeple insanları yuttuğunu düşünemiyoruz. Toprak kokusunun neden bu kadar güzel duyguları çağrıştırdığını, ölüleri barındıran ciğerinden evrenin sisliğine gönderdiği acı yüklü, damla damla yayılan hüzünleri bilmiyoruz. Çocukluğumuzu neden bu kadar özlediğimizi, geri dönebilsek su gibi kana kana içercesine o güzel anılarıda tüketebileceğimizin farkına varamıyoruz. Duymuyoruz, gökyüzünün maviliğinde siyahlığı yoğun bulutların yeryüzüne kırılıp bardaktan boşalırcasına akan gözyaşlarını anlamıyoruz. Gördüğümüz şeylere neden bu kadar kör olduğumuzu, duyduklarımıza sağır, dokunduklarımıza hissiz olduğumuzu. And içmişcesine sevgisizliğe, kabuğundan çıkıp gökyüzüne ulaşmanın ne kadar huzur vereceğini anlamlandıramıyoruz. Kuşların neden bu kadar özgür olduğunu, bir köpeğin sadıklığını, balıkların bir akvaryum koyundan başka sığınacakları yeri olmadığını, tıpkı biz insanlar gibi.. Karışıyoruz biz, en çok da toprağa, en çok da gökyüzüne, ve duygusuzlukların hüküm sürdüğü bu gezegenin boşluklarının yere çakılırcasına seni içine hapsetmesini sorgulamıyoruz. Karanlığı neden bu kadar seviyoruz? Kusurlarımızı örten bir kalkan olduğu için mi? Sabah rüzgarı neden bu kadar huzurlu? Sevgilinin habercisi olup sana hiç hissedemediğin duyguları yaşatıp yüreğini okşadığı için mi? Yağmur sesinden neden huzur buluyoruz? Aniden zihnimize vuran diplere sıkışmış benliğimize çok ağır bir darbe vurduğu için mi? Kalabalıkta yalnız kalan bir insan gibi, sessizliğin içine hapsolmuşcasına içine içine çektiğin o kaygı dolu yarınları kabul edip keşkelerle buluştuğumuz için mi? Neden korkuyoruz, neden korksakta korkularımızı yenerek umut dolu yarınlara uyanmıyoruz? Bizler çaresizliğimi seviyoruz? Bizler umutsuzluğu, ağır bir yükmüş gibi dağların arkasından gelen habercilere neden kulak asmıyoruz? Gökyüzünün çok farklı anlamı olduğunu, yıldızların neden bu kadar çok olduğunu her yıldızın bir insan olduğunu bilmiyormuyuz? Her yıldızın bir gün gökyüzünden kopup toprakla bütünleşeceğini bile bile neden bilmiyormuşcasına yaşıyoruz, neden bu kadar acılar varken umursamazca kör olup, duygusuzluğumuzla övünüyoruz. Sevmemenin ayıp olmadığını ama bunun için çabalamadığımızda bir okyanus kadar acımasız olduğumuzu kabullenemiyoruz. Gittiğimiz şehirlerde, geçtiğimiz sokaklarda, bastığımız topraklarda ne çeşit kederler çekilip, insanların yorgun düşüp kendilerini sonsuzluğa bıraktıklarını anlamıyoruz. Kalp kırmanın birini öldürmekle eşdeğer olduğunu, bir insanın ölürcesine acı çekmesini umursamadan, bir an yüreğimizi bulutlar sarmadan anlayamıyoruz. Anlamıyoruz, insanlığı sevgisizliğin öldüreceğini gamsız, kedersiz bu ömrün geçmeyeceğini, imtihanlarla dolu bir yaşamda olduğumuzu kabullenemiyoruz. Bakan körleriz bizler, nankörlükten nasır tutmuş yüreğimizle daha fazla nefes alamayacağımızı göremiyoruz. Sorgulamıyoruz biz, hayatta en büyük acıların bile bir dua’ya mahküm olduklarını, bir duanın gücünün gözümüzün görmediği kadar büyük bir duygu barındırdığını çözemiyoruz. Bilmiyoruz, küçük bir ilginin nasıl büyük sonuçlar doğuracağını, küçük bir gülümseyişin çocuklara ne kadar iyi geldiğini, çok küçük bir sarılmanın bir insana hayat verebileceğinin özetini çıkaramıyoruz hayattan. Öylesine, duygusuzluğumuzla savaşmadan yaşayarak yavaş yavaş tükendiğimizin farkına varamıyoruz. 24/09/2017 B.Y. |
Sevilmek istiyor ama sevmeyi bilmiyor
anlamak istiyor fakat anlamak istemiyor
Anlatmak istiyor fakat hiç anlamıyor
Kendi paradokslarıyla yaşıyor adına yaşam diyorlar!
mutluluk vermiyor ki mutlu olsun! sorsan gökyüzün rengini bile bilmez çünkü huzurlu bir an içinde gökyüzüne bakmaya vakti olmamış.
Duygusuz insan kaba insandır, duyarsız insan saman insandır velhasıl sorgulamak istediğimiz her şeyi bu "deneme" yazısında mevcut. doğru tespitler olup hemfikir olduğum güzel bir çalışmaydı
Teşekkürler Sophia...
Sevgiyle kalın