Kenarından yürüdü tarlasına gelince Yere eğilip bir dal aldı ince mi ince Sekiz dönümlük tarla, uzak değildi çaya Zarar vermemişti sel, filizlenen buğdaya Otlar ıslaktı hâlâ, gece yağan yağmurdan Toprağın kıvamıysa farkız idi hamurdan Parlıyordu yapraklar, cila vurulmuş gibi Bulutlar bakıyordu gökten yorulmuş gibi Geçerlerken güneşin önünden yavaş yavaş Gözlerinde yoktu ki dökecek bir damla yaş Cemil bey arasında, dolaştı servilerin Cümbüşünü seyretti yeşille mavilerin Çayın gür homurtusu azalmıştı bayağı Bir desendi çamurda, kargaların ayağı Üç dallı çiçeklere, benziyordu şekiller Desenleriyle sanki tabloydu kızıl killer Çer çöpten yuvaları, çatısız gece kondu Bazen dallar onlara en harika balkondu Yavrular büyür anne - baba himayesinde Zerre menfaat yoktu bunların gayesinde Doğurup terketmezler onları, dağa taşa Zira sevgi vermiştir yüce Yaradan kuşa Tüysüz de olsa güzel, görür hepsini gözler Çirkinlik nedir bilmez sevgiyle dolu özler Yaşlı adam yavaşça, yürürken çay yönünde Bir kuş yavrusu gördü bir kaç adım önünde Otların arasında, hali pek perişandı Ona acıdı, ne de olsa o da bir candı Sendeledi biraz, zor duruyordu ayakta Ölürdü anasından, yuvasından uzakta Düştüğü yerde kalmış, gidememiş bir yere Cemil bey seyrettikten sonra kuşu bir süre Eğilip hemen yerden aldı iki eliyle Sever iken dedi ki vicdanının diliyle: »Zavallıyı kaldırıp yere çalsam, çiğnesem.« »Kanadı kırıp sakat bırakmayı denesem.« »Elime ne geçecek, kâr mı, sevap mı, nedir?« »Onunki de bir candır, şefkatli bir annedir.« »Yavrusunu görünce, bağırsakları yerde.« »Nasıl dayanacaktır, bu acıya, bu derde?« »Başında bekleyecek kim, kim bilir kaç saat?« »Allah’ın bir lütfudur, her şeyden tatlı hayat.« »Onun verdiğini ben, şu yavrudan çalamam.« »Benim olmayan canı, keyfim için alamam.« »Dallara konup ötse, sabah damlarda sekse.« »Bir sonbahar gününde, cevizlerimi dökse.« »Daha iyi olmaz mı, öldürmek neye yarar?« »Canı almak Rabb’imin vereceği bir karar.« »Yuvası boş kalmasın, o da bir ana olsun« »Ve kanatların altı, hep yavrularla dolsun.« »Açılmış şu gagaya, biri yemek koymalı.« »Garibler sabah akşam tıka basa doymalı.« »Yoksa ölüp giderler, ağaç tepelerinde.« »Kurtlar delikler açar siyah tüy pelerinde.« »Düşer yaprak misali, kara toprağa tüyler.« »Kuşlar susarsa ıssız kalır ormanla köyler.« Yavrunun gözlerine, bakar iken Cemil bey Dedi ki »Yerim seni, Allah’ım ne şirin şey.« »Şimdi yuvan nerde, bulmalıyız beraber.« »Üzülür annen seni hiç göremezse eğer.«
.....
Tüylerini sevdikten sonra yavru karganın Hemen ucundan öptü, uzun ince gaganın Ardından avucunda, sevdi siyah şekeri Henüz tüylerle kaplı, değildi sıcak deri Gagalar rızık bekler gibi açıktı daima Merhametin var ise hadi gel de acıma Adamın ceketinden, çiçeğe kondu arı Oradan seyreyledi Cemil beyi, civarı Niyeti sokmak mıydı, kim bilir, belki de Ayaklara yapıştı, polen denilen madde Yaşlı adam yukarı, baktı ve yuva gördü Yaklaşınca serviye, hemen elini sürdü »Tırmanabilir miyim?« dedi fısıldar gibi »Evine koymalıyım bu kimsesiz garibi« Yavru kargayı soktu, ceketinin cebine Götürüp vermek için, şefkatli sahibine Kollarıyla sarılıp gümüş renkli gövdeye Tırmanıverdi çok zor gelse de bu dedeye Nefes nefese kaldı, daldan tutana kadar Yukarı bakıp dedi: »Daha iki metre var.« Sonra yavruyu kontrol etti ölmesin diye Can Allah’ın verdiği en kıymetli hediye Hemen tekrar tırmandı dallara basa basa Bir kara karga gördü, hali hüzün ve tasa Servinin etrafında, defalarca tur attı O esnada adamın sırtına budak battı Yine de pes etmedi, tırmandı sabır ile Bir kargayı kurtarmak içindi bunca çile Zorluğa rağmen geldi, yuvaya yaşlı adam Terden beyaz saçları, olmuştu sırılsıklam Üç yavru daha gördü yuvaya bakar bakmaz Gerçek insan, hayvanın dahi evini yıkmaz
.....
Yavruyu koyar iken, içinden şöyle dedi: »Rabbim rızkınızı çok bol eylesin ebedi.« »Her canlının evi var, emek verip yaptığı.« »Ayaklar kazma oldu, gagalar da bir tığı.« »Yuvayı örmek için, kaç gün çalışır bülbül?« »Cehalet hem insana hem hayvanlara bir zül« »Anlamıyorum nasıl bozarlar şu yuvayı.« »Kızar bana kazısam duvarından sıvayı.« »Kuş bile olsa hakkı, var evini kurmaya.« »Haddimiz değil alıp çöpünü savurmaya.« »Burayı ne emekle, yapmıştır anne karga.« »Uzak yerlerden çöpler taşıdı küçük gaga.« »Şu gariblere bak ya, ne kadar da acizler.« »Onlar kimsesiz değil; Allah onları izler.« Cemil bey biraz daha durdu hemen inmedi Anne karga yaklaştı ondan korkup sinmedi Adamın iyi insan olduğunu hissetti Bunu da ötüşüyle, bakışıyla aksetti İçgüdüleri anlar, kim iyi ve kim kötü İnsandan vefalılar içseler de çiğ sütü Daldan dala geçerek ağaçtan indi yere Çok bahtiyardı zira hayrı yeğledi şere Hayırda hayat vardır, sevgide ise huzur Onu bulamayanda vallahi yoktur surur Yavrular ötüyordu sevinçten, coşa coşa Mutluluk nidaları gider her zaman hoşa Teker teker doyurdu, karınlarını anne Arta kalan ne varsa garibim yedi yine Kanatların altına girdi doyunca dördü Tüylerinden rüzgâra adeta duvar ördü Yaşlı adam yürüdü baka baka yukarı Hemen peşinden uçtu onu izleyen arı Hayvanın varlığından bihaberdi Cemil bey Ki zor görülüyordu, zaten bu minnacık şey Çaya doğru yürüdü…Su bulanıktı hala Karşıya geçmek için, ihtiyaç vardı sala Yamaçların toprağı, kapılıp gitmiş sele Sürükleyecek bir şey bırakmamıştı yele Sigarasını yaktı, yürürken çaya, sele Simya’nın hali idi taktığı tek mesele Anneyi özlemişti, küçükleri daha çok Onun görmesinden gayri bir dileği yok
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
CEMİL BEY VE KEDİLERİ – 25 şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
CEMİL BEY VE KEDİLERİ – 25 şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
tebrikler şair