Benden dört yaş genç iken Dört yıl önce çekip giden Sevgili Ahmet Erhan Hüznün ile alacakaranlık Yaşıyorsun her an Yüreğin baş yastığımdır, Düşlerin yıldızlı bir yorgan...
Katar katar düşler alır seni Çoçukluğuna götürür Bir el okşar saçlarını Bak, annen geldi?! .. Sesinde savrulur geceler Balıkçılar geçer, Ağlarında hüzün Mersin kıyılarında Dağlar çiçek açar Anamuryum’da Alabora kıyılar Bir deli rüzgâr sökülür Dilinde hüzünlü şarkılar "Akdeniz Lirikleri" yol alır Gemiler gibi yüreklere Samanyolundan hüzün Tozaran yıldızlar Suya dökülür gibi gözlerin Kara gecelerce dökülür...
Yaşanabildiği kadar Kâlbe yüklü sevdayla Nedir ki ömürden kalan, Güller, yaseminler Akşamsefaları "Biraz kül, biraz duman" Yanıp tutuşan aşk ile Kömürden, tütünden kalan O benim, o sensin, o biz, Sen o hüzünlü son gidişte Hepimiz oldun işte...
Şaban Aktaş 04.08.2017
MİLÂD
Gittin, elde var sıfır Bakakaldım Ardından şaşkın şaşkın, O yüzden işte sıfır Yalnızca Babasız doğumu değil Meryem’den İsa’nın, Ne kadar büyük bir acı Yaprak yaprak Takvimlerden dökülen Günlerin başlangıcı, Doğumudur senden yana Hâlâ kanayan O yangılı büyük aşkın...
Şaban Aktaş 04.08.2017 - 19.48
DÜŞLER MAVİ BONCUK
Gel seninle şimdi Akşam serinliğinde Uzunca bir koşu yapalım Giysilerini çıkar Ayağına mavi bir şort Üstüne kısakollu Beyaz bir tişört giy Ayağına da spor ayakkabı, Bizim evden çıkalım Tempolu biçimde Birbirimize uyumlu Parkların içinden geçip Konyaaltı istikametine, Falezlerin bitip Çakıllı kumsalın Başladığı yere gidelim Denizi birlikte seyredelim Tutayım elinden biraz Parkın içinde yürüyelim...
.. Ohooo bak, Bu kadar kısa zamanda Ta nereden nereye geldik Daha çok koşarız Sen ve ben birbirimizi Boşuna mı sevdik; Ayrılmayalım bir daha; Bizi üzer, Boş ver başka işi Seni sevmenin Yanyana elele gezmenin Düşü bile güzel...
"Çocuklaştın yine!" deme sakın Gülüm sen çok güzelsin Al bir mavi boncuk takın!...
Şaban Aktaş 04.08.2017 - 18.43
TAŞ ve GEDİK
Hayat bir büyük sahne Oyunları görene, Kuşlar böcekler Uyum içinde ritim Ağaçlar dal yaprak Ahenk ile üretim Suyla rüzgâr , Yağmur şimşek Davulum, zurnam Tokmağım zilim Zaman zaman Eşsiz görkemli şaheser Zaman zaman Olabildiğince rezilim; Baterim, müzik setim Kemanım flütüm Her türlü çalgı aletim Elim ile dilimde benim, Yapayalnız tek başına Sessizliğine gömülü Tek kişilik bir Oda orkestrasıyım, Can kulağıyla dinleyip Pan kulağıyla çalanın Yankısını duyana, Dağlar gibi yürek yok Bakma sen bağrımı ezik Taş yerine koyana!
Hayat başlıbaşına bir oyun En büyük drama En uzun metrajlı film Sanmayın sahnede yok idim; Hayat mektebinde okudum!
Şaban AKTAŞ 04.08.2017
BOĞAZDAKİ DAĞ
İki denize birden düşer Gölgesi bu dağın Doğarken gün doğuya Batarken batıya Kalmaz ikisi de Gece benim ile yatıya Karışır gider Su yüzündeki buğuya O yüzünde bu yüzünde Koylar aynı hüzünde Salınınca sulara, Kayığı küreği bu/dağın Geceleyin sessiz sakin Düşler amma velâkin Kıpır kıpır akın akın Balıklıdağ* olur dudağın...
Şaban Aktaş 04.08.2017
(*) Balıklıdağ, Yuva beldesinde/ Elmalı - Antalya’da dibinde büyük bir su kaynağı olan dağ.
KİM KİMİ NASIL YEDİ?!
Çoğu kişi ne kadar çok seviyor, El atıp, irdelemek Doğru tanılayıp Çözmek varken sorunu Kıyılayıp geçmeyi, Ne kadar hoşuna giden var Yakışanı değil de Herkesi dilediği gibi Gönlünce traş etmeyi seven!
Bu affedilmez bir hata Böyle davranmasa insanlar Hasretini çekmezdik hürriyetin Ve azınlık bir cumhuriyet Kuramazlardı acımasızlar!
Onun için haykırmak gerek Gerçeği çekincesiz Yoksa üzüm gibi tabakta Yutacaklar hepimizi Yudum yudum çekirdeksiz!
Unutma; bugün 4 Ağustos 2017 Açılsın gözlerin de bak bakalım İki gün sonra, 6 Ağustos 1945 Hiroşima, Nagazaki; Canavarca Kim kimi nsıl yedi nasıl yedi?!
Şaban Aktaş 04.08.2017
YETMEYEN AKIL?!
Sarkmasa daldan dala Akmasa yuvaya yılan Henüz yumurtadan Kırmadan kabuğunu daha Sömürüp iliğini Son damlasına kadar Söndürülmese hayatlar!
Sarıp sarmalamasa Benliğimizi bencillik Kalksa soygun vurgun talan, Nasıl ki korkusuzca Bir kapıdan girdik Yine korkusuz, özgürce Elimizi kolumuzu sallaya salaya Halay çekerek, sırayla bir bir Öteki kapıdan çıkar giderdik!
Soran olursa öbür t/arafta; -Ne var ne yok dünyada?! -Vallahi ne olsun, iyilik güzelik, Herkes mutlu Hayatından memnun! derdik...
Sömürmese kimse kimseyi Söndürmese Ah ile vah ile hayatı Doyumsuz güzel olurdu dünya Belki cennetin en az iki katı...
Oysa ne yazık Tüm kurumlarıyla yükü Sırtımızda cehennemin; Uzansa yatağa akşam Ne olup biteceğini Bilen yok sabaha?!
Yoksa biz Tanrının istediği İnsan olamadık mı daha Bir yanımız cennet Bir yanımız cehennem ha; Hahhahhahahhahaha!..
Olanca akıl bize yetmedi YeryüzündeTanrıların Ettiğini bize kimsecikler etmedi; Öylesine cin fikirli İnsanlar yaratmış ki Tanrılar Bırakın şeytanı meleği Kendi akılları bile yetmedi!..
Onun için kimse kimseyi d/üzmesin(!) Öncelikle insan, her şeyden evvel Kendi kendisini düzeltmeli!
Şaban Aktaş 04.08.2017
AŞKIN GÜZEL YANI
Biliyorum, kainat bütünüyle Zıtların birliği üstüne kaim Yine de istiyor ki gönül İyilik, güzelik olsun her daim Eskiden hiç böyle değildim ben Sığmazdım bir türlü kabıma Sabırsız biriydim, Çok aceleci Öfkelenirdim çok çabuk Kırardım camları, Çatal, bıçak, tabak Ne geçerse elime Fırlatırdım düşünmeden Tekme atardım evimde kapıma!..
Şimdi ne var halimde Aşka bin şükür, sessiz sakin Sabırla koruğu helva yapan, Güneşe düştü düşeli Eriyip akan, güle tapan Çiçekleri aşka kuran Gecenin lâmbalarını yakan Güneşin zembereğini Günebakanlara takan benim...
İşte bu aşkın En güzel yanlarından birisi Sen benim Sivri yanlarımı törpüleyip, Kör yanlarımı eğeledin...
Önce dildin dilim dilim Sonra jilet gibi oldu dilim, Ham demiri erittin Çeliğe su verdin sevgilim...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
AHMET ERHAN şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
AHMET ERHAN şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.