Ardımızda Bıraktıklarımız
Hayatımızda öyle anlar vardır ki, ne yaparsak yapalım, ne kadar çırpınırsak çırpınalım, kendimizi bir türlü ifade edemeyiz ’canım’ dediğimiz kişiye...
Anlatırız anlatırız, ya anlamak istemez ya da gerçekten anlamaz. Ön yargıları, yersiz kıskançlıkları ve güvensizliği, iyileşmesi mümkün olmayan derin yaralar açar yüreğimizde. İşte o anda ruhen çöküntüye uğrar, büyük bir yıkım yaşarız iç alemimizde. İster istemez kendimizi, hayatın dönüm noktasında bulur ve karar verme anının kaçınılmaz olduğunu hissederiz. İçimiz burkula burkula, canımız yana yana kestirip atarız onca emek verdiğimiz, çaba sarf ettiğimiz ilişkimizi. Bütün o güzel yaşanmışlıklar bir çırpıda yürek yangınına dönüşür ve asıl yaşam savaşı bundan sonra başlar. Uykularımız tam bir kabus olur, sayıklar dururuz. Adını dilimizde tesbih eder, anıların çukurunda debelenir, hangi birine yanacağımızı bilemeyiz. Prangalar vurulur düşlerimize. Hayat denilen bu meşakkatli yola yalnız devam etmek zorunda kalırız. Onca yaşanmışlıklar, onca güzel sözler akla geldikçe damla damla eririz ve göz yaşlarımıza hakim olamayız. Birlikte kurduğumuz gönül bahçesinde kendimizi yabancı gibi hisseder, yalnızlığın verdiği acı ile kıvranırız. Kurumaya yüz tutmuş, sevgi pınarından mahrum rengarenk çiçekler, hüzün ve acı verir baktıkça benliğimize. İnme inen sol yanımızla, yarım bir insan olarak, hayatımızı idame ettirmeye çalışırız köhne gönül evinde... Ardımızda bıraktıklarımız, kimi zaman acı bir tebessüm oluşturur yüzümüzde, kimi zaman özlemle anarız esrik haller içinde. Mazinin derinliklerinde kalan bir takım anılar hatırlandıkça, yüreğimiz sızım sızım sızlar... Hayat uzun bir yoldur, sonu belli olmayan Kimine güllük gülistanlık, kimine zehir zemberek yaşanan... Halide Köksal 16 Ekim 2014 |