BEKLE BİZİ BAHAR!Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Öldürülen çift aslında neyin savaşını veriyordu?
12 Mayıs 2017 gazeteciyusufyavuz Öldürülen çift aslında neyin savaşını veriyordu? Yusuf Yavuz Büyüknohutçu ailesinin katledilmesi, devlete karşı kıt kanaat olanaklarıyla dişini tırnağına takıp ormanını, suyunu, toprağını korumaya çalışan insanlara yönelik bir tehdit olarak görülüyor. Devletin tüm kurumlarıyla gerekeni yapıp bu kara lekeyi temizlemek gibi bir sorumluluğu vardır. Çünkü devletin en tepesindeki siyasilerden başlayıp, onların gazıyla galeyana gelen bir güruh, Ali Ulvi Büyüknohutçu gibi yaşamı savunan insanları kolaylıkla Türkiye’nin kalkınmasını istemeyen vatan haini, dış güçlerin maşası gibi aşağılık bir dille ve cahilce suçlayabiliyorlar. Aksi halde dağlarında eşkıya gibi rantçıların dolaştığı bir ülkede o dağları koruyacak kimse kalmayacak. Antalya’nın Finike ilçesi Kızılcık Yaylası’ndaki dağ evlerinde yaşayan Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu çifti iki gün önce evlerinde av tüfeği ile vurularak vahşice öldürüldü. Antalya’yı yasa boğan cinayetin ardından aileyi yakından tanıyan herkesin aklına gelen ilk soru, cinayetin arkasında kimin olduğuydu… Olay yerine gelen jandarma ve Savcının yürüttüğü soruşturma kapsamında, son günlerde Büyüknohutçu çiftinin evinin çevresinde görülmeye başlayan 31 yaşında Ali Yamuç şüpheli olarak gözaltına alındı. Yamuç, ilk ifadesinde cinayeti kendisinin işlediğini itiraf etti. İddiaya göre işsiz olduğunu ve bu cinayeti para için işlediğini anlattı… ali ulvi büyüknohut.jpg Büyüknohutçu’nun avukatı ile yaptığımız görüşmede, olayla ilgili tüm ayrıntıların soruşturmayı yürüten ilgililere aktarıldığı, soruşturmanın derinleştirilmesi için talepte bulunduklarını öğrendik… Şimdilik tüyler ürpertici bu vahşi cinayetin nedeniyle ilgili bildiklerimiz, şüpheli Ali Yamuç’un iddialarıyla sınırlı. Ancak olayın ayrıntılarını ve arkasında başka bir azmettiricinin olup olmadığını adli makamların açıklamalarının ardından hep birlikte sabır ve metanetle bekleyip öğreneceğiz. Ancak çok yönlü bir yurtsever olan ve siyaseten çevreye, tüketici sorunlarından barınma hakkına kadar pek çok alanda verdiği mücadele ile tanınan Ali Ulvi Büyüknohutçu ile eşinin öldürüldüğü Alacadağ’a biraz daha yakından bakmakta yarar var… Emeklilik günlerini Alacadağ’daki evinde ve bahçesinde üreterek geçirmek isteyen Büyüknohutçu, burada bir çok insanın hayali olan bir hayat kurdu. Sebzeden yumurtaya, baldan salçaya, makarnadan ekmeğe ihtiyaçları olan her şeyi kendileri üretiyor, fazlasıyla da tanıdıklarının ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. Ancak yıllar önce Büyüknohutçu ailesinin cenneti yavaş yavaş mermer tozuna bulanmaya başladı. Dünyada çok az sayıda kalan ve Antalya’nın bu bölgesinde yoğunlaşan sedir ağacı toplulukları ve diğer nadir orman ağacı türlerini kapsayan Alacadağ’ın 427 hektarlık bir bölümü 1990 yılında ‘Tabiatı Koruma Alanı’ olarak koruma altına alınmıştı. alacadağ tabiatı koruma alanı (kırmızı alan) ve mermer ocakları.png Bölgede 2000’li yılların ortalarından itibaren ardı ardına açılmaya başlayan mermer ve taş ocakları, hem sedir topluluklarının bulunduğu Alacadağ Tabiatı Koruma Alanı’nın sınırına dayandı hem de Büyüknohutçu ailesinin de yaşadığı bölgeyi tehdit etmeye başladı. ali ulvi büyüknohutçu (solda) vahşi doğa katliamına karşı duran adam eylemi yapmıştı.jpg Nadir orman ağacı türleri ve anıtsal ağaçlarıyla gözümüz gibi korumamız gereken bu bölgedeki mermerci kıyımına yürek dayanacak gibi değildi. Finike’nin o ünlü portakalının yetiştiği ovayı çevreleyen yamaçlarda onlarca kilometre uzaktan bile görünen dev yaralar açılmaya başladı. Finike portakalının mermer ocaklarına karşı varolma mücadelesini defalarca haberleştirdik: (www.atlasdergisi.com/gundem/finike-portakali-tasa-karsi.html) (haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/muhtarin-tas-ocagi-isyani-mermer-icin-ormani-kestiler-oylece-birakip-gittiler-haberi) (www.ulusalkanal.com.tr/yurt/rant-icin-tarih-ve-inancimiz-hancerleniyor-h21742.html) FİNİKE ALACADAĞ’DA ÇOK SAYIDA MERMER OCAĞI ÇALIŞIYOR.jpg İşte Kızılcık Yaylasında bir tetikçi tarafından eşiyle birlikte vahşice katledilen Ali Ulvi Büyüknohutçu, devletin korumadığı bir milli servet olan sedir ve çam ormanlarını, portakal ve nar bahçelerini, dereleri ve su kaynaklarının korunması için gecesini gündüzüne katıp cesurca bir mücadele yürütüyordu. Yasalara aykırı biçimde ve denetimden uzak çalışan mermer ocaklarına karşı açtığı davaları kazanıyor, kimi usulsüz çalışan ocakların izinleri iptal ediliyordu. Daha yakın zaman önce o ocaklardan birinin işletmecisi, Büyüknohutçu’ya 100 bin liralık manevi tazminat davası açmıştı. 7.jpg Yakın zaman önce dostlarına bölgenin ünlü yaylalarından biri olan Ördübek’te bir mermer ocağı açılmak istendiğini, bununla ilgili yetkililerle görüşmek istediğini anlatmıştı… 4.jpg Kısacası onlarca mermer ocağının ablukası altındaki dağları, ormanları korumak için büyük bir savaş veren Ali Ulvi Büyüknohutçu, adi bir cinayetin kurbanı oldu. Tıpkı korumak için çırpındığı o ulu ağaçlar gibi vahşice öldürüldü. 2.jpg Yarın tüm sevenleriyle birlikte onu ebediyete uğurlayacağız. Ancak bu adi cinayetin tüm ayrıntıları çözülene ve sorumları hak ettiği cezayı alana kadar gözümüzü kırpmadan nöbette olacağız. 3.jpg Büyüknohutçu ailesinin katledilmesi, devlete karşı kıt kanaat olanaklarıyla dişini tırnağına takıp ormanını, suyunu, toprağını korumaya çalışan insanlara yönelik bir tehdit olarak görülüyor. Devletin tüm kurumlarıyla gerekeni yapıp bu kara lekeyi temizlemek gibi bir sorumluluğu vardır. 429453_10150620028952092_2134639505_n.jpg Çünkü devletin en tepesindeki siyasilerden başlayıp, onların gazıyla galeyana gelen bir güruh, Ali Ulvi Büyüknohutçu gibi yaşamı savunan insanları kolaylıkla Türkiye’nin kalkınmasını istemeyen vatan haini, dış güçlerin maşası gibi aşağılık bir dille ve cahilce suçlayabiliyorlar. Ancak bürokratik oligarşinin çöreklendiği masa başından ve kentlerin kısır gündeminin arasından görünmeyen arazideki yıkımın ulaştığı boyut dehşet vericidir. ali ulvi büyüknohutçu.JPG Bugün yaşam alanlarını korumak için çırpınan insanların dilinde dolanan bir söz durumu özetlemeye yetiyor: “Eskiden devlet ormanı vatandaştan korurdu. Şimdi aramızda para toplayıp ormanı devletten korumak için uğraşıyoruz!” Ağır OHAL koşullarında acısını içine gömen insanların ülkesi haline getirilen Türkiye’de, bu ülkeyi çıkarsızca seven yaşam savunucularının hiç olmadığı kadar yan yana gelmeye, devletin de yıkıma karşı tepkisini dile getiren insanlara karşı sükunetle dinlemeye ve gereğini yapmaya ihtiyacı var. Aksi halde dağlarında eşkıya gibi rantçıların dolaştığı bir ülkede o dağları koruyacak kimse kalmayacak. Kaynak : gazeteciyazaryusufyavuzblog.wordpress.com/2017/05/12/oldurulen-cift-aslinda-neyin-savasini-veriyordu/ Yusuf Yavuz 10 Mayıs, 21:03 · Dün akşam saatlerinde korkunç bir cinayete kurban giden Ali Ulvi Büyüknohutçu ve eşi Aysin Büyüknohutçu için acımız büyük... Başta ailesi olmak üzere tüm sevenlerinin başı sağolsun... Bu vahşetin ayrıntıları elbette yürütülen soruşturmanın ardından ortaya çıkacaktır... Büyüknohutçu yılmaz bir yaşam savunucusuydu. Son yıllarda başta yaşadığı Finike çevresindeki yıkımlar olmak üzere Antalya’nın ve ülkenin yağmalanan yaşam alanlarına karşı cesurca mücadele etti. Onun mücadelesi elbette yarım kalmayacak. Hepimiz tek bir nefes bile düşünmeden bu mücadeleyi sürdüreceğiz... Huzur içinde uyusun, koca sedirler üzülmesin... *** Büyüknohutçu’nun mücadelesini yürüttüğü yıkımlar hakkında pek çok kez haberler yapmıştık. Onu o haberlerden birinde başlığa taşıdığım cümleleriyle uğurlayalım: "Batsın o saraylarınız..." BAKIN BÜYÜKNOHUTÇU NELER SÖYLEMİŞTİ: ’ARAP ŞEYHİ SARAYDA OTURACAK, BATSIN O SARAYINIZ’ "Antalya Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi Ali Ulvi Büyüknohutçu’nun Finike’deki taş ocaklarına karşı yürütülen mücadeleye ilişkin anlattıkları ise bir hayli düşündürücüydü. Taş ocağı sahiplerinin kendilerine bölgeden çıkartılan taşların bir milli servet olduğunu söyleyerek "bu mermerlerle Abu Dabi Kralı’nın sarayı yapılıyor" dediklerini anlatan Büyüknohutçu, "Finike’nin portakalı, narı, domatesi yok olacak, insanı yok olacak; Abu Dabi Kralı, Yani bir Arap Şeyhi sarayda oturacak. Batsın o sarayınız!" diye konuştu. ’HAKLISINIZ AMA ELİMİZDEN BİR ŞEY GELMİYOR’ Bölgedeki sedir ormanlarının Abu Dabi Kralı için katledildiğini öne süren Büyüknohutçu, "peynir dilimi gibi kesilen bu ormanların her metrekaresinde çocuklarımızın da torunlarımızın da gelecekleri yok ediliyor" sözleriyle isyan ederken bölgedeki taş ocaklarının antik mezarları da yok ettiği iddiasıyla başvuruda bulundukları yetkililerin bölgede yaptıkları incelemenin ardından, "evet doğru söylüyorsunuz ama elimizden bir şey gelmiyor" diyerek gittiklerini anlattı. SİYASİLERİN TAŞ OCAĞI AŞKI Taş ocakları sorunuyla ilgilenmeye başladığında seslerini daha çok duyurabilmek için siyasi destek aramaya başladığını anlatan Büyüknohutçu, "ocağın bir tanesinin sahibi bir siyasi partinin Finike ilçe başkanının kardeşi, bir diğeri başka bir siyasi parti kurultay delegesi çıktı. Bir kaç ocağın korunmasının ise Türkiye’de ismi çok iyi bilinen bir siyasi tarafından üstlenildiği ortaya çıktı. Turunçova’nın tam üzerinde eski bir milletvekiline ait olan taş ocağı şimdi Turunçovalı’nın canına okuyor. Tarımını öldürüyor, narenciyesini öldürüyor" sözleriyle bölgedeki acı tabloyu gözler önüne serdi. ’İZİNSİZ KESİLEN SEDİRLERİ TOPRAĞA GÖMDÜLER’ İDDİASI Bölgedeki bütün taş ocaklarının ruhsat alanlarının dışına çıkarak ciddi oranda sınır aşımı yaptıklarını öne süren Büyüknohutçu, "on metre yerde izin alıyorsun ondan sonra ’bu orman benim’ diye dilim dilim kesiyorsun. Hepsinin haritaları var elimizde. İzinsiz alanlarda kesilen sedir ağaçları göz önünde olmasın d ’’Kızılcık yaylasındaki asırlık sedir ağaçlarını katleden mermer ocağına açtığı davayı kazanarak, ruhsatını iptal ettirdi. Ardından mermer ocağının kendisine açtığı 100 milyarlık tazminat davasını kazandı. Mahkeme şirketin tazminat talebini reddetti. Bu arada bahçesindeki köpekler zehirlendi. 5 mayıs gecesi saat 3’de yayladaki evinin yanındaki orman ateşe verildi. Evini zor kurtardı. Ormanı kundaklayıp evini yakmak isteyen kişi o saatlerde kapısını çalıp su ve borç para istedi. Cebindeki 100 lirayı ona verdi. Dün akşam saatlerinde ise eşiyle birlikte vahşice öldürüldü. Öldüren cani su içirdiği, 100 lirasını verdiği kişi çıktı. Tabii buz dağının görünen yüzü böyle. Görünmeyen yüzünü aydınlatmak, peşini bırakmamak, hesap sormak, sonuna kadar takipçisi olmak bizim işimiz! ’’(İdris Özyol) Mermer ocaklarına karşı mücadele eden çevreci çift evlerinde öldürülmüş olarak bulundu Antalya’da mermer ocaklarına karşı mücadele veren Ali Ulvi Büyüknohutçu ile eşi Aysin Büyüknohutçu, Finike İlçesi’ndeki bir dağ evinde öldürülmüş olarak bulundu. DHA Çarşamba, 10 Mayıs 2017 22:37 Antalya’da uzun yıllar çevre mücadelesi veren Ali Ulvi Büyüknohutçu ile eşi Aysin Büyüknohutçu, Finike İlçesi’ndeki bir dağ evinde öldürülmüş olarak bulundu. Büyüknohutçu, bölgede faaliyet gösteren mermer ocaklarına karşı yürüttüğü çevreci mücadeleyle tanınıyordu. Finike İlçesi Alacadağ bölgesinde oturan Ali Ulvi Büyüknohutçu ve eşi Aysin Büyükhonutçu’dan haber alamayan Antalya’daki yakınları, bölgede yaşayan komşularını aradı. Komşuları öğleden sonra çiftin evine giderek kapıyı çaldı. Kapıyı açan olmayınca merdivenle balkondan evin içine bakan komşuları Büyüknohutçu çiftinin yerde harketsiz yattığını gördü. Haber verilmesi üzerine bölgeye jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. Çiftin komşularından Süleyman Dinç, Ali Ulvi Büyüknohutçu’nun evin iç kısmında eşi Aysin Büyüknohutçu’nun ise evin balkon kapısında kanlar içinde yerde yattığını belirtti. Dinç, eve giremediklerini ve jandarmaya haber verdiklerini söyledi. Büyüknohutçu, bölgede faaliyet gösteren mermer ocaklarına karşı yürüttüğü çevreci mücadeleyle tanınıyordu. Ali Büyüknohutçu 5 Mayıs Cuma günü saat 02.00 sıralarında ’Ali Babanın Çiftiği’ olarak da adlandırdığı evinin hemen yakınındaki ormanlık alanda yangın çıktığını ve büyük bir facianın eşiğinden döndüklerini belirten bir paylaşım da bulunmuştu. Kynak: haber.sol.org.tr/toplum/mermer-ocaklarina-karsi-mucadele-eden-cevreci-cift-evlerinde-oldurulmus-olarak-bulundu-195925 İdris Özyol 12 Mayıs 2017 Cuma Yazarın diğer yazıları Ali Ulvi’nin katilleri Lafı uzatmaya gerek yok. Ali Ulvi Büyüknohutçu ve eşinin asıl katilleri, doğaya, çevreye, toprağa, ağaca, çiçeğe, dağa, taşa, havaya, suya, börtü böceğe, yaşam tarzına, özgürlüğüne sahip çıkmak için ayağa kalkan herkesi ‘istemezükçü’ ilan edip, yaftalayan, hedef gösteren, namlunun ucuna iten sermaye kalemşorlarıdır. Beslendikleri mermercinin, otelcinin, santralcinin, marketçinin, siyasetçinin, başkanın, idarecinin yüksek menfaatlerini canhıraş bir şekilde savunmak için Ali Ulvi gibileri vatan haini, bozguncu, işgüzar, yatırım düşmanı diye gösterip korunaksız, savunmasız hale getirirler. Sonra da bir çakal çıkıp hunharca, vahşice, alçakça katleder bu insanları. Ve bu insanlar katledilirken azmettirici kalemler gözlerini belerterek kırmızı şaraplarını yudumlar şömine başlarında. Politika simsarının kanlı elleri Lafı uzatmaya gerek yok. Ali Ulvi Büyüknohutçu ve eşinin asıl katilleri, çevre mücadelesini, yaşam savunmasını, adalet arayışını, hukuk koşusunu, özgürlük hayalini en tehlikeli siyaset olarak damgalayan politika simsarlarıdır. Pazarladıkları dağın, sattıkları ovanın, peşkeş çektikleri suyun, üstüne binalar kondurulacak bereketli toprakların, koyların, sahillerin, cennet köşelerin önünde engel gördükleri herkese, her şeye düşmandır onlar. Baş parmaklarını aşağı çevirip idam fermanın verirler ve satılık kuvvetler gereğini yapar. Önce manşetlerle, köşe yazılarıyla vururlar. Sonra evinin önündeki köpekleri zehirlerler. Olmadı yuvasını, tarlasını, keçisini, koyununu ateşe vermeye çalışırlar. Hala akıllanmadı mı, alnının ortasından indirirler ‘istemezükçü’yü. Ellerindeki kanı satılık gazetelerle silerler. Sermayenin medyatik sülükleri Lafı uzatmaya gerek yok. Ali Ulvi Büyüknohutçu ve eşinin asıl katilleri, gölgesini satamadığı ağacı kesen, suyunu içemediği ırmağı kurutan, kumunu bilmediği sahili kapatan, kokusunu almadığı toprakları yağmalayan sermayedir. Karşısına dikilen her gövdeyi, her alnı, her omuzu kırmak için örgütlenmiş, palazlanmış, organize olmuş dev bir sülüktür o. Engel gördüğü, huyunu beğenmediği, aklını sevmediği her insana düşmandır. Ali Ulvi’ler onun için böcek gibi ezilmesi, katledilmesi, evinin, yurdunun yerle bir edilmesi gereken hainlerdir. Servet düşmanlarıdır. Bozgunculardır. Siyasetçiyle birlikte pişirilen, gazeteciyle birlikte tadına bakılan, idareciyle birlikte kepçe sallanan aşa su katanlardır onlar. İçeri tıkılmalı, nefes bile aldırılmamalı, açlığa mahkum edilmeli ve yine de akıllanmazlarsa bir tenhada, bir kuytuda, hatta bazen ibret-i alem için herkesin gözü önünde öldürülmelidirler. ‘İsterükçü’lerin zevk çığlıkları Lafı uzatmaya gerek yok. Ali Ulvi Büyüknohutçu ve eşinin asıl katilleri ‘isterükçüler’dir. Daha fazla beton, daha fazla santral, daha fazla villa, daha fazla otel, daha fazla asfalt, daha fazla tünel, daha fazla kule, daha fazla tesis, daha fazla duman, daha fazla yağma, daha fazla talan isteyenlerdir. Beton dökersin ‘isterük, isterük’ diye mırıldanır, boru döşersin ‘isterük, isterük’ diye inler, tünel geçirirsin ‘isterük, isterük’ diye keyiften bayılırlar. Son derece isterik, tatminsiz, doyumsuz şahıslardır. Daha sahipleri parmağını kıpırdatmadan, kadehine kaldırmadan, gözlerini süzmeden bunlar ‘isterük’ diye hep bir ağızdan çığlık atar, hep birlikte Ali Ulvi avına çıkarlar. Mermer ocakları kutsal, HES’ler Kâbe, orman yağması helal, sahil işgalleri imanın şartıdır bunlar için. Oruçlarını viskiyle açıp, namazlarını jakuzide kılarlar. Gözleri hep yukarıdadır. Efendilerinin atacağı füme eti havada yakalamak için dört dönerler etrafında. ‘Kıs, kıs’ denilince hep birden üşüşürler çevreciye, muhalife, kendisi gibi olmayana, adalet isteyene, hukuk bekleyene. Ve biz biliriz onların asıl katiller olduğunu. Kaynak: www.antalyakorfez.com/mobil/yazarlar/22096/35/aliulvininkatilleri#.WRWef-o8gO0.facebook
|
12 Mayıs 2017
gazeteciyusufyavuz
Öldürülen çift aslında neyin savaşını veriyordu?
Yusuf Yavuz
Büyüknohutçu ailesinin katledilmesi, devlete karşı kıt kanaat olanaklarıyla dişini tırnağına takıp ormanını, suyunu, toprağını korumaya çalışan insanlara yönelik bir tehdit olarak görülüyor. Devletin tüm kurumlarıyla gerekeni yapıp bu kara lekeyi temizlemek gibi bir sorumluluğu vardır. Çünkü devletin en tepesindeki siyasilerden başlayıp, onların gazıyla galeyana gelen bir güruh, Ali Ulvi Büyüknohutçu gibi yaşamı savunan insanları kolaylıkla Türkiye’nin kalkınmasını istemeyen vatan haini, dış güçlerin maşası gibi aşağılık bir dille ve cahilce suçlayabiliyorlar. Aksi halde dağlarında eşkıya gibi rantçıların dolaştığı bir ülkede o dağları koruyacak kimse kalmayacak.
Antalya’nın Finike ilçesi Kızılcık Yaylası’ndaki dağ evlerinde yaşayan Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu çifti iki gün önce evlerinde av tüfeği ile vurularak vahşice öldürüldü.
Antalya’yı yasa boğan cinayetin ardından aileyi yakından tanıyan herkesin aklına gelen ilk soru, cinayetin arkasında kimin olduğuydu…
Olay yerine gelen jandarma ve Savcının yürüttüğü soruşturma kapsamında, son günlerde Büyüknohutçu çiftinin evinin çevresinde görülmeye başlayan 31 yaşında Ali Yamuç şüpheli olarak gözaltına alındı. Yamuç, ilk ifadesinde cinayeti kendisinin işlediğini itiraf etti. İddiaya göre işsiz olduğunu ve bu cinayeti para için işlediğini anlattı…
Büyüknohutçu’nun avukatı ile yaptığımız görüşmede, olayla ilgili tüm ayrıntıların soruşturmayı yürüten ilgililere aktarıldığı, soruşturmanın derinleştirilmesi için talepte bulunduklarını öğrendik…
Şimdilik tüyler ürpertici bu vahşi cinayetin nedeniyle ilgili bildiklerimiz, şüpheli Ali Yamuç’un iddialarıyla sınırlı. Ancak olayın ayrıntılarını ve arkasında başka bir azmettiricinin olup olmadığını adli makamların açıklamalarının ardından hep birlikte sabır ve metanetle bekleyip öğreneceğiz.
Ancak çok yönlü bir yurtsever olan ve siyaseten çevreye, tüketici sorunlarından barınma hakkına kadar pek çok alanda verdiği mücadele ile tanınan Ali Ulvi Büyüknohutçu ile eşinin öldürüldüğü Alacadağ’a biraz daha yakından bakmakta yarar var…
Emeklilik günlerini Alacadağ’daki evinde ve bahçesinde üreterek geçirmek isteyen Büyüknohutçu, burada bir çok insanın hayali olan bir hayat kurdu. Sebzeden yumurtaya, baldan salçaya, makarnadan ekmeğe ihtiyaçları olan her şeyi kendileri üretiyor, fazlasıyla da tanıdıklarının ihtiyaçlarını karşılıyorlardı.
Ancak yıllar önce Büyüknohutçu ailesinin cenneti yavaş yavaş mermer tozuna bulanmaya başladı. Dünyada çok az sayıda kalan ve Antalya’nın bu bölgesinde yoğunlaşan sedir ağacı toplulukları ve diğer nadir orman ağacı türlerini kapsayan Alacadağ’ın 427 hektarlık bir bölümü 1990 yılında ‘Tabiatı Koruma Alanı’ olarak koruma altına alınmıştı.
alacadağ tabiatı koruma alanı (kırmızı alan) ve mermer ocakları.png
Bölgede 2000’li yılların ortalarından itibaren ardı ardına açılmaya başlayan mermer ve taş ocakları, hem sedir topluluklarının bulunduğu Alacadağ Tabiatı Koruma Alanı’nın sınırına dayandı hem de Büyüknohutçu ailesinin de yaşadığı bölgeyi tehdit etmeye başladı.
ali ulvi büyüknohutçu (solda) vahşi doğa katliamına karşı duran adam eylemi yapmıştı.jpg
Nadir orman ağacı türleri ve anıtsal ağaçlarıyla gözümüz gibi korumamız gereken bu bölgedeki mermerci kıyımına yürek dayanacak gibi değildi. Finike’nin o ünlü portakalının yetiştiği ovayı çevreleyen yamaçlarda onlarca kilometre uzaktan bile görünen dev yaralar açılmaya başladı.
Finike portakalının mermer ocaklarına karşı varolma mücadelesini defalarca haberleştirdik: (http://www.atlasdergisi.com/gundem/finike-portakali-tasa-karsi.html)
(http://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/muhtarin-tas-ocagi-isyani-mermer-icin-ormani-kestiler-oylece-birakip-gittiler-haberi)
(http://www.ulusalkanal.com.tr/yurt/rant-icin-tarih-ve-inancimiz-hancerleniyor-h21742.html)
FİNİKE ALACADAĞ'DA ÇOK SAYIDA MERMER OCAĞI ÇALIŞIYOR.jpg
İşte Kızılcık Yaylasında bir tetikçi tarafından eşiyle birlikte vahşice katledilen Ali Ulvi Büyüknohutçu, devletin korumadığı bir milli servet olan sedir ve çam ormanlarını, portakal ve nar bahçelerini, dereleri ve su kaynaklarının korunması için gecesini gündüzüne katıp cesurca bir mücadele yürütüyordu.
Yasalara aykırı biçimde ve denetimden uzak çalışan mermer ocaklarına karşı açtığı davaları kazanıyor, kimi usulsüz çalışan ocakların izinleri iptal ediliyordu. Daha yakın zaman önce o ocaklardan birinin işletmecisi, Büyüknohutçu’ya 100 bin liralık manevi tazminat davası açmıştı.
7.jpg
Yakın zaman önce dostlarına bölgenin ünlü yaylalarından biri olan Ördübek’te bir mermer ocağı açılmak istendiğini, bununla ilgili yetkililerle görüşmek istediğini anlatmıştı…
Kısacası onlarca mermer ocağının ablukası altındaki dağları, ormanları korumak için büyük bir savaş veren Ali Ulvi Büyüknohutçu, adi bir cinayetin kurbanı oldu. Tıpkı korumak için çırpındığı o ulu ağaçlar gibi vahşice öldürüldü.
2.jpg
Yarın tüm sevenleriyle birlikte onu ebediyete uğurlayacağız. Ancak bu adi cinayetin tüm ayrıntıları çözülene ve sorumları hak ettiği cezayı alana kadar gözümüzü kırpmadan nöbette olacağız.
3.jpg
Büyüknohutçu ailesinin katledilmesi, devlete karşı kıt kanaat olanaklarıyla dişini tırnağına takıp ormanını, suyunu, toprağını korumaya çalışan insanlara yönelik bir tehdit olarak görülüyor. Devletin tüm kurumlarıyla gerekeni yapıp bu kara lekeyi temizlemek gibi bir sorumluluğu vardır.
429453_10150620028952092_2134639505_n.jpg
Çünkü devletin en tepesindeki siyasilerden başlayıp, onların gazıyla galeyana gelen bir güruh, Ali Ulvi Büyüknohutçu gibi yaşamı savunan insanları kolaylıkla Türkiye’nin kalkınmasını istemeyen vatan haini, dış güçlerin maşası gibi aşağılık bir dille ve cahilce suçlayabiliyorlar. Ancak bürokratik oligarşinin çöreklendiği masa başından ve kentlerin kısır gündeminin arasından görünmeyen arazideki yıkımın ulaştığı boyut dehşet vericidir.
Bugün yaşam alanlarını korumak için çırpınan insanların dilinde dolanan bir söz durumu özetlemeye yetiyor: “Eskiden devlet ormanı vatandaştan korurdu. Şimdi aramızda para toplayıp ormanı devletten korumak için uğraşıyoruz!”
Ağır OHAL koşullarında acısını içine gömen insanların ülkesi haline getirilen Türkiye’de, bu ülkeyi çıkarsızca seven yaşam savunucularının hiç olmadığı kadar yan yana gelmeye, devletin de yıkıma karşı tepkisini dile getiren insanlara karşı sükunetle dinlemeye ve gereğini yapmaya ihtiyacı var.
Aksi halde dağlarında eşkıya gibi rantçıların dolaştığı bir ülkede o dağları koruyacak kimse kalmayacak.
Kaynak: gazeteciyazaryusufyavuzblog.wordpress.com/2017/05/12/oldurulen-cift-aslinda-neyin-savasini-veriyordu/