DEDEGÖL DAĞIYokuşlar, enişler, geride toz bulutu bırakıldı İnce, kıvrımlı bir teker boşta geçilen yoldan Her çeşit çiçeğin kokusunun karıştığı yayla Mest etti, bunalmış gönülleri. Kekik kokuları bir başkaydı, çocukluk günlerim. Kesik, kesik akan tabii çeşme harika! Minicik çocuklar bile mutlu İkindin başlayan fırtına gecenin habercisiydi Uzayan yemek kuyruğunda beklemek! Yere çökerek ya da dizüstü yenen akşam yemeği Çam ağaçları secde eder gibi eğildi fırtınadan Gecenin erken basan ayazı, az bulutlu gökyüzü. Parçalı bulutlar müsaadesinde efsane gerçekleşti Beş yüz yılda bir olan ay yıldız kucaklaşması. Bayrağımızın hilâl ve ayı görüldü gökyüzünde Ateş çevresinde ateşböcekleri gibi çevrildik Seyrettik gökyüzünü, heyecanlı gözlerle. Çadırları içinde uçuşan insanlar, yıkılan çadırlar Şafağın acı ayazı dişleri takırdattı. Çok az misafir Dede Göl yokuşunu tırmandı Tek kişilik patika yoldan zirveye yürüyüş Fırtına yukarılarda tabi daha güçlüymüş Düşmeden döndüğüne sevinen genç dağcılar Ayazda uyumayan gözlerle cesaret bulmak Benim gibi acemi dağcının işi mi? Yükselen Dede Göl, bir ayağını Pınar gözüne Bir ayağını Yaka kanyonlarına basarak bakıyor Üzerinde üç beş parça kar yığınıyla o da yalnız Garipliğiyle ağabeydi küçük dağlar ortasında. Her iki yana akan derelerin hazin şırıltıları Nesli tükenmemiş kuşlar, müzik korosu Ona yalnızlığını unutturuyor gibi. Güneşle yanakları tatlı okşayan rüzgâr, bazen de Göğe yükselen toz bulutuyla batırdı ziyaretçileri. Uçmadan döndük ya. Dursun Yeşil – 19/05/2007 |