GÜZ MEVSİMİDüşlüyorum her gece ve seyre dalıyorum yıldızları Demlenirken hayal alemimde, karşı koyamıyorum zamana Geçiyor ömrümden bir sayfa daha Yırtıyorum zamanın yapraklarını bir bir… Avazım çıktığı kadar haykırarak, Yanık türküler söylüyorum güz mevsiminde. Çıldırasıya ölmek, Ve yüreğimi gömmek istiyorum gecenin en derin koynuna Derken tevekkül karşılıyor kapı eşiğinde Sonra büyük bir iç çekişle sabır diyorum sabırr… Kaybettiğimi sandıklarımı tasavvur ederken; İnsan kaybetmeyi de bilmeli diyorum. Ve aslında her yitirilişin kendinden eksilterek, Terazinin kazanç kefesine bir arşın daha kaydığını anlıyorum… Mesafelerin de yoların da bir hükmü kalmıyor Kalpler uzaksa, uçurumlara köprü kurulsa da ne fark eder ki… Sen; hüzün, Masamdaki soğuk çay kadar yakınsın artık bana… Yalnızlık koksa da kalbim, Kalabalık eksilmiyor kafamdan Yığınlar kovalıyorum beynimde Ve eksiltiyorum aslında gereksiz hücreleri bir bir… Anlıyorum ki en sadık dost ölümmüş; Vadesinden ne bir adım ileri ne de bir adım geri gitmezmiş Ve kimseyi yarı yolda bırakmazmış… Geçen her gün, her saat, her saniye uzaklaşıyor olsa da yaşam; İstikrarlı bir yakınlaşma ile hissettiriyor kendini ölüm… |