Felaket Yağmuru…
.
Devletin her uzvuna şahsi ikbal uğruna, Bulaştırdık iyice siyaset çamurunu… Saplandı şer okları memleketin bağrına, Yağdırdık sicim gibi felaket yağmurunu… . Olunca amir-memur siyasi hırsa alet, Kol gezmeye başladı kurumlarda rezalet… Gözlerinin bağını çoktan çözdü adalet, Ekşittik bile, bile yurttaşlık hamurunu… . Çağdaş eğitim diye yutturdular ezberi, Muhteremler, sayınlar bize yıllardan beri… Bulunmaz beynimizde aklın, mantığın yeri, Bağladık mucizeye milletin huzurunu… . Edip de günahları, şeyhe, şekle havale, Her yalanı, talanı soktuk masum bir hale… Ettik işle beraber ahlakı da ihale, Sattık üç-beş kuruşa insanlık onurunu… . Olmadı “kandırılmak” hiç bu kadar mübarek, Böyle davranmak için idraksiz olmak gerek… Nasıl isyan etmez ki bu sahteliğe yürek, Bir marifet belledik partizanlık urunu… . Din icabı sandıkça cehalet denen kiri, Dertten derde savrulur ilim-irfan fakiri… Zamanı yaşamayan millet kalır mı diri, Uyuşturduk bidatle uygarlık şuurunu… . Allah düşün dedikçe biz şeyh peşine düştük, Aklı-fikri bıraktık, şirk ateşinde piştik… Her müşkülü def için türbelere üşüştük, Kararttık hurafeyle tefekkürün nurunu… . Kulu kula kul yapmak üstüneymiş her hesap, Hoca ne derse oysa doğru sanmıştık biz hep… İbni, Ebu izinde, bölündük mezhep mezhep, Tatmadık doyasıya Türk olma gururunu… . Ya çalışırız terle, nasır tutmuş ellerle, Hakça paylaşmak için Hak nimeti ellerle… Ya da kuru duayla, münafık amellerle, Bekleriz mahşere dek mehdinin zuhurunu… . Veli BOSTANCI |