Eskilerden eski bildik bir şarkı karışıyor havayaTiz sesli bir hançereden geçmiş anılarıyla şimdi unutulmuş gibi o eski şarkılar da gönlümü ruşen kılan o hanendeler nerde ruhumu inşa eden o müstesna dizeler nerede saklanmışlar o şairler nerede nerede o endam o endaze o naz o niyaz yaz yaz bitmez muktedir değil ki kalem o hayatın mutedil iklimi nerde o füsunkar geceler nerde aşk nerde sevda mehtap yüzünü örtmüş nerelerde ki şimdi görünmüyor sevda yüzlü dolunay alıngan bir geçmişin ahını mı aldık biz o eski İstanbul ki o eşsiz sevgilimiz şimdi nerde sevinçlerde kulaç kulaç dalardık denizin göbeğine şen kahkahalarla oynaşıp turkuazla kucaklaşıp maviyle söyler çalar oynardık nerede o füsünkar geceler parklar bahçeler nerde sokaklar perperişan kaldırımlar sitemli şimdi gülen gözler yok dargın ve elemli incinmiş çöl olmuş gönül kuraklık baş göstermiş göz gözü görmeyen kesif bir sisle kaplanmış her yer gündüzler ardı sıra kapkaranlık gecenin tam ortasındayız eskilerden bir müzik bildik eski bir şarkı karışırken havaya elimiz kolumuz kanadımız kırık dargın ve öfkeliyiz öleceksek yine ölelim üstümüzden atıp bu kanlı ölü toprağı Yüksel Nimet Apel 25/Ocak/2014/Cumartesi/Bodrum |