GÜL VE BÜLBÜL
GÜL VE BÜLBÜL HİKAYESİ
 ...Gül Ve Bülbülün Hikayesi... Gül ve bülbül Bir zamanlar bülbüller şarkılarını yalnız ağaçlar için söylerlermiş. Yeryüzünün süsü olan çiçeklere şarkı söylemek akıllarının ucuna bile gelmezmiş. Çiçeklerse bu duruma çok üzülürlermiş: - Ah... Ah. Şu güzel sesli, hoş nefesli bülbüller, bir güncük de olsa bizim için şarkı söyleseler ne olur sanki! diye yakınır dururlarmış. Bülbül bir gün bir çiçek bahçesinden geçerken çiçeklerin her türü kendilerine şarkı söylemesi için bülbüle yalvarmışlar. "Sesini çok seviyoruz!" demiş her bir çiçek bülbüle. Binlerce çiçeğe binlerce defa kim şarkı söyleyebilir ki... Bülbül de çiçeklerin hepsine şarkı söylemek istememiş ve demiş: - Yarın sabah, erkenden gelirim. İçinizden en çok hanginizi beğenirsem onun için en güzel şarkılarımı söylerim. demiş ve uçup gitmiş. Bülbül gidince kıskançlık bu ya, herkes kendinin daha güzel olduğunu iddia etmeye başlamış. Sümbül: - İçinizde en güzel ben varım, bülbül güzel şarkılarını benim için söyleyecek! Menekşe bu sözlere çok içerlemiş. - Şaka mı yapıyorsun sen? Benden daha güzel olduğunu nasıl söyleyebilirsin! Şu güzelliğime bir bak! Bülbül şarkısını benim için söyleyecektir. demiş. O ana kadar konuşmaları sessiz sedasız dinleyen papatya gülmeye başlamış. Papatyaya, niçin güldüğü sorulmuş. O da: - Nedeni mi var canım! Sümbül ile menekşe benden habersiz yaşıyorlar herhalde. Bahçelerin kraliçesiyim ben! Bülbül kesinlikle şarkısını benim için okuyacak! Benim için söyleyecek en güzel şarkısını. Ardından, kırmızı lale, mavi küçük mine, zambak, çiğdem derken çiçeklerin hepsi başlamış tartışmaya, tartışmaların arkası kesilmemiş. Hakaret derecesine varan sözler söyleyenler olmuş aralarında. Gece geç vakte kadar sürmüş bu tartışma. Sürmüş sürmesine de gül bir köşede durup hiç karışmamış söze. Ağız kavgası yapmamış, arkadaşlarıyla. Yatma vakti gelmiş arkadaşlarına:"iyi geceler!" deyip uyumuş bir güzelce. Sabah kalkmış, bakmış arkadaşları horul horul uyuyor. Onları rahatsız etmemiş ve bülbülü beklemiş. Bülbül gelmeden bütün çiçekler uyanmış, ama hepsinin gözünden uyku akıyormuş. Hepsi yorgunmuş, yüzleri solgunmuş. Gül ise zamanında yatıp zamanında kalktığı için bütün güzelliğini muhafaza etmiş. Bülbül gelmiş, çiçekleri selamlamış. Çiçekleri seçmiş, ayırmış, birer birer. Her çiçekte bir kusur bulmuş, ama güle hayran hayran bakakalmış. Bütün çiçekler bülbüle aşık olmuş; bülbül ise yalnız güle... En güzel şarkıyı bülbül güle söylemiş. En güzel şarkıyı gül dinlemiş bülbülden. O günden bu güne bülbül, güle hep en güzel şarkıları güzel makamda söylermiş. Bülbül ile gül bir araya gelseler, şarkı söyleyip gülüşürlermiş. Onların muhabbetleri bütün sevenlere rehber olmuş. O zamanlardan beri sevenler sevdiklerine, muhabbetler artsın diye gül verirlermiş. Derler ki bülbül gülü her sabah gün doğmadan güzel şarkılarıyla uyandırırmış.   Bİr GÜl İle BÜlbÜl Hİkayesİ Bir küçücük gül ile minicik bir bülbülün devasa aşkıdır bu.Asırlardır dillenen,dilden dile söylenen kah leyla,kah mecnun... O minicik bülbül boyuna posuna,bir lokmacık etine ,buduna bakmadan semada gezinirken öyle bir koku duymuş ki; bir anda başı dönmüş ,kolu kanadı kırılmış.Gülün rayehasına meftun olup :"acep nerden gelir bu koku" diye semadan yere imiş.Uzu bir müddet çalıların otların arasında bu güzel sahibesini aramış durmuş.Bulamayınca da yanık yanık öterek sesini duyurmaya çalışmış. Gül uzaklardan gelen bu hoş serencamları işitmiş.O da o güzeller güzeli sesin sahibine bir anda meftun olmuş.Rayehasından olabildiğince güzel kokuları rüzgarın peşi sıra savurmuş.Bülbül rüzgarın ardı sıra gelen bu güzel kokuları takib etmiş .BÜLBÜL GÜLÜ GÖRMEDEN KOKUSUNA; GÜL BÜLBÜLÜ GÖRMEDEN SESİNE AŞIK OLMUŞ. Aşıkla maşuk vuslat haretiyle yanıp tutuşurken kavuşmaları çok fazla vakit almamış.Derken vuslat hasrete mani olamamış.Bülbül güle öyle sevdalanmış ,öyle sevdalanmış ki onun her halini görmek istemiş."Yaprağında benim dikeninde benim,ezaan da benim cefanda benim olsun" demiş.Gülde sevdalısının sesine öyle meftun olmuş ki ona en güzel kokularından hediye edebilmek için bir bir açmış,bir solmuş bir açmış...ve ona en güzel halini göstermek istemiş. Her aşkın bir cilvesi varmış.Bülbül ile gülün aşkının cilvesi ise birbirlerine kavuşup hasretlerinin sona ermemesiymiş.Yani vuslatın hep başka bahara kalması.Bülbül öttükçe gül açmış,gül açtıkça kokusu bütün aleme yayılmış.Gül utancından gonca haline dönmüş.Bülbül gülün bu halini görmek için ötmüş ,ötmüş ,ötmüş.... Gel gelelim gülün tomurcukan gonca haline dönüştüğü bir sırada gül yorgunluktan bitap düşmüş ve gaflet uykusuna dalmış.Uyandığında gül açmış ,bülbül feryat figan edip göremediğine yanmış.Her sabah vakti bu ızdıraplı aşk tekerrür etip durmuş.Bülbül sevdiğinin gonca halini görebilmek hasretiyle bir ömür ötmüş .Gül ise sevdiğinin en güzel halini görebilmesi için açmış ,açmış, açmış.... NE GÜL OLMAK KOLAY NE BÜLBÜL BÜLBÜL OLMAYI SEÇTİYSEN BİR ÖMÜR YANACAKSIN GÜL OLMAYI SEÇTİYSEN BİR ÖMÜR SOLACAKSIN Kalbimin bir dili olsada konuşsa Her nefes her an seni zikrettigini Bülbül olsa gülünün dalına konsa Aşk ateşinde dönen pervane gibi Dil tutulur seni anlatıkça susar Hep bir eksik kalır anlatmaktan korkar Bilki bu kalp senin için dağlar yarar Yarin derdine düşen Ferhatlar gibi Gönlümün bir dili olsada konuşsa Her atış çarpış seni zikrettigini Bülbül gibi gülüyle girse sabaha Aşk ateşinde yanan Keremler gibi Bu can sevginle seninle çağlar çoşar Hasretini yarasına merhem yapar iste yeter bu ten kızgın çöller aşar Yarin derdine düşen Mecnunlar gibi Recep Demiray Gül ve Bülbül |