Çocuk Düş(üş)lerimiz
Denize kıyısız umutların/ toprağın çocuklarıydık biz.
Güneş yanığından ifşa edilirdi karasallığımız. Plastik oyuncaklarımız, Filintalı ve ışıklı dünyamız yoktu. Denize olan kıysızlığımız, Annemizin leğenin içinde başımızdan kaynar sular ile döküldüğünde biterdi. Orta dalga bir radyonun sesi kadar genişti dünyamız. Ve kasabasına hiçbir zaman kurulmamış bir lunaparkın özlemi kadardı umutlarımız. Hep sargısız hep yalın ayak. Çocukluk düşlerimizin üzeri hep açık kaldığındandır yaralarımızın pansumanı kabul etmeyişi. Dikiş ve yama izi belli olmasın diye tek bir gözyaşı dökülmezdi göz saçaklarımızdan. Bir mavi bilye peşinde koşarken dizleri ve paçaları kirlense de bedenimin, yüreğimin nişanıydı yüzümün toprakla karışık kokusu. |