KÂHTA DÜNÜMSÜNÇocukluğumun Kâhta’sındayım bu akşam, Bağdaş kurmuşuz Su Kulesi’nin üçüncü katında, Toprak damlarda tahta köşklerde canlar, Uzanmış günün yorgunluğunu atmakta, Umut yoğuruyoruz dost sohbetinde, Düşlerimiz güzel günlerin hasretinde, Nemrut’un tepesi görünüyor ay ışığında, Göz kırpıyor yıldızlar gölgelenmiş yarınlarımıza… Çocukluğumun Kâhta’sındayım bu akşam, Ariket Qeraş Horik köylerinin arası, Sararmaya başlamış buğday tarlası, Altın sarısı başaklar sallanıyor yelden, Orakla biçilince ıslanacaklar terden, Taşınacaklar harman yerine kucak kucak, Çakmaktaşlı döven yapacak tane tane, Tohuma una kavuşacak çalışan hane… Çocukluğumun Kâhta’sındayım bu akşam, İlçemin dört tarafında güzelim bağlar, Bağların kenarında badem ağaçları, Koruktan üzüme dönüşecek salkımlar, Kazanlar kurulacak her bağın kergesinde, Pekmeze dönüşürken bir yandan şıra, Pestil kesme dizilecek sıra sıra, Ağaçlara asılacak badem ceviz sucukları… Çocukluğumun Kâhta’sındayım bu akşam, Kulaç atıyorum güzellikler deryasında, Bostanların kenarlarında halaydalar, Salkım söğütler kavaklar akasyalar, Dut ağaçlarında parmak parmak bal, Çal yüreğim hasretliği yere çal, Boş ver duyarsızlığı sen mazide kal, Babanla Hacı Üzeyir ile yap hasbıhal… Çocukluğumun Kâhta’sındayım bu akşam, Hasret soluyorum yudum yudum, Gurbet közünde kavruluyor özüm, Mazide kaldı beynim gönlüm gözüm, Dünüm kokuyor buram buram, Yitirildi güzellikler kanıyor yaram, Kâhta’m toprağım sevdam benim, Seni unutmayacağım onurumdur sözüm… |