Anlatılmaz artık küçüğüm
Anlatılmaz artık küçüğüm
Anlatılmaz gökyüzünün rengi Yeryüzü böyle kanarken Gökyüzünde renk mi kalır Kalsa bile anlatılır mı bu hal Hayır küçüğüm hayır Benim sana verecek umudum yok Çünkü ben acılarla erken büyüdüm Belki de büyümedim sadece öldüm Bir kelebek gibi yani küçüğüm Bir kelebek gibi Görüyorsun ya küçüğüm Bende hiç umut yok Şimdi sen istersen O çocuksu güzel düşlerinden bahset Yitip gitmeden düşlerin Bana unuttuklarımı hatırlat be küçüğüm Ben artık geriye dönüp sen gibi olamam Ama korkum o dur ki Sen büyüyeceksin ve bana benzeyeceksin Zaman bize hiç merhamet etmedi küçüğüm Deprem üstüne depremler yaşadık zamansız Her döndüğümüz yerde bir ayna bulduk da Kendimizde aynaya bakacak yüz bulamadık küçüğüm Çünkü isyandı yüreğimizi yakan kara sancı Gül kalmayı beceremedik yani küçüğüm Yağmur yağdı belki ama Toprak yine de çatlamaktan kaçamadı Çünkü yeşeren dikenlerin merhameti sevgisi yoktu Çünkü bütün güller yeşeren dikenlerle sararıp soldu Bir kelebeğin rüyasıydı belki de Sonsuzluğun akan nehri Bilir misin ki kelebekler düşlerinden önce ölürler Ömürleri bu kadar kısadır işte Yüreğimiz bu kadar yangın ömrümüz bu kadar acıdır işte Sen şimdi o küçük ellerini uzatıp avuçlarını açma Çünkü her yağmur tanesi bizi boğmak için artık düşüyor Ama biz o kadar çukuruz ki boğulmak nedir bilmiyoruz Her zerremiz boğulmak için fırsat ararken bile Avuçlarını açma küçüğüm sakın avuçlarını açma Çünkü avuçlarını açarsan anlarsın hayatın ne olduğunu Eğer avuçlarını açarsan kör uçurumlarla tanışırsın Anlarsın o vakit bir kelebek bile olmadığını olamayacağını |