BABA NUSRET
BABA NUSRET
Ne mutluluk görmüş ne de gülmüştü Yıllar önce uzaklardan gelmişti Sevdiği kız başka birine gitmiş Kahretmiş, memleketi terk etmiş Sahilde bir barakada yaşardı Herkesin yardımına koşardı Az konuşur, sıkça susardı Şeker hastasıydı, sık sık susardı Bıyıkları ağzına girerdi Su içince elinin tersiyle silerdi Derin çizgiliydi alnı, kırış kırıştı Baba Nusret derlerdi ama adı Barış’’tı Kimliğini herkesten gizlerdi Hüzünlenir, geçmişini özlerdi Güneş battığında Hasır yatağa yattığında Özlem yüreğini dağlardı Gizli gizli ağlardı Uyku tutmayınca dışarı çıkardı Uzun uzun gökyüzüne bakardı Boşuna mı adı kara sevda Aşığın yüreğinde yara sevda Bir gün kayboldu Kimseye haber vermedi Balıkçılar, oltacılar görmedi Aylar sonra döndü Memleketine gitmiş Annesini, babasını kaybetmiş Fadime’’si dört yıl olmuş öleli Öğrenince çıldırdı, dersin deli Artık kimse ile konuşmaz oldu Günden güne çöktü, sarardı, soldu Bir gün Baba Nusret öldü dediler Süzüldü, balık verdiği kediler Hey gidi bir çınar nasıl yıkıldı Namazını üç-beş balıkçı kıldı Kimsesizler mezarlığı kimsesiz Allah koymasın kimseyi kimsesiz. İSMAİL MALATYA |