Sessiz Çığlık
Bir varmış bir yokmuş, diye başlayan masallarla büyüdük.
Hep ya vardılar ya da yoktular. Bazen de bir var oldular, bir de yok. Hiç ortası yokmuş gibi biliyorduk dünyayı. Varken yokmuş gibi, yokken de sanki varmış gibi hissetmeyi, büyüdükçe ve yaşadıkça anlamaya başladık. Acının içinden eksik olmadığı filmlerin müptelası olduk. Ne zaman köşeye sıkıştırsa hayat, ya ayrılığın ya da hüzünlü şarkıların notası olduk, ya da pes ettik, vazgeçtik. Mücadele etmeyi unutturdular bize. Kötüler iyilere zulüm ederken seyirci, Ezilen olmamak için ezici olduk. Hep iki tercih arasında bırakıldık; ya ezecektik ya da ezilecek. Bize ezmek yerine ezilene destek olmak, ikinci ya da üçüncü şahıslar arasında olduğunda öğretildi. Bunu da merhamet, hak, eşitlik, özgürlük gibi kavramlarla süslediler. Ama bu tercih birinci tekil şahsın hayatında vücut bulduğunda ise, ne merhamet kaldı, ne de hak, eşitlik, özgürlük… Demem o ki; bencillik sarmaya başladı her yanımızı. Renkli dünyada herkes kendi rengini bulup kenara çekildi, karalar bağladı rengini bulamayan ve ezildi. İBRAHİM ÖZER 03.05.2016 |
Ya da ezilmemek için mesafe koyuyor çevresine ve uzak duruyor her türlü saygısız ve sevgisiz insandan. Şairin dediği gibi insani duygulardan uzaklaşıyor artık insanlar. Bencillik kapımıza kadar dayandı, en yakınlarımızı bile sarmaya başladı.
Herkes rengini buldu ve sıkı sıkı sarıldı. Rengini bulamayan karalar bağladı. Bencil renkleri kuşanıp, şiirler ve öykülerden uzaklaşan insanlardan olmaktansa; harfleri karaya boyayıp şiirlere akıtmayı tercih etmek de bir tercih bence. Ezilen harfler, devleşir şiirlerde. Gökkuşağı renkleriyle duygunun her tonu akar, yüreklere.
Yüreğinize sağlık, etkili bir şiir olmuş.
Saygılarımla.
hayal deniziii tarafından 5/3/2016 6:48:17 PM zamanında düzenlenmiştir.