Hâce Ahmed Yesevi
Hâce Ahmed Yesevi akla geldi
muhabbeti gönle geldi ’Ülkü Ocaklarının ilk kurulduklarında ki ismi Yesevi Dergahı’ diyerek ’yaşasın Türk gençliğinin milli ülküleri benimsemesini sağlayan Ülkü Ocakları’ Ve Gümüşhanlı’yım yanık bir sesle haykırıyorum büyük hevesle Pir-i Sultan Hâce Ahmed Yessevi (ks) sana geldim yirmi dokuz harfin boynunu bükerek dilim serçe yüreğimden ibaret korkularına çare gibi tutunuşun cümle günahlarını sırtında taşıyan zaman kendine sürgün, ben de SANA Hâce Ahmed Atama rahmet!... "... gönlümüzün derinliklerinde ve dilimizin inceliklerinde neler var neler Hoca Ahmet Yesevi’den" ____________________ ’Pir-i Sultan Hâce Ahmed Yesevi nerdesin ışığına yönelip aradığım her yerdesin nutku tutuklu göynümün ’biz’ dediği zeminde yani, Ülkü Ocakları Kültür Vakfında bahtıma doğan güne, selam veren seherdesin’ ’... sis dağın başından gelir kalbimden dilime dilimden kulaklara ne geldiyse Hâce Ahmed Yesevi himmetiyle geldi’ Hâce Ahmed Yesevi denilince, şair Gümüşhanlı Olgunlaşıp eğilen dolu başak misali Sadrı maksadına yer, sözü ümit timsali Duâ edelim öyle olsun inşallah... Adı Görklü, Peygamber-i Sani, Zâtı Ulu Hoca, Hazret Sultan, Pir-i Türkistan, Hâce Ahmed Yesevi , Büyük Türk mutasavvıfı Ata Yesevi Hazretleri (k.s) 1093 yılında ulu Türkistan’ın Sayram şehrinde doğmuş ve tasavvufi marifetleri Buhara muhitinde edinmiş bulunan Hoca Ahmed Yesevi, Yesevî tarikat kurucusu, büyük şair ve din büyüğü olarak Türk dünyasının manevî hayatını etkilemiş nâdir kişilerden ender birisidir. Hâce Ahmed Yesevi Âlemde hoşluğuyla Muhabbete ışıktı Mükemmel ahlākıyla Güzelliğe âşıktı. Hazret Sultan, Hoca Ahmed Yesevi (k.s) için, Hâce sözünün sırrı; Soy olarak Hz Ali’den, İmam Muhammed Bakır’dan, Ali Zeyn el- Âb-ı Din’den gelenlere verilen unvan iledir! ’tam olarak adı, Ahmed bin İbrâhim bin İlyâs Yesevidir’ "Babası Sayyam’ın önemli şahsiyetlerinden Şeyh İbrâhim’dir. Anası ise Karasaç Anadır" Hoca Ahmet Yesevi yetim büyümüştür Ablası Gevher Ana ile Yesi’de yaşamıştır. 7 yaşındayken büyük Mürşidi Arslan Baba ile karşılaşmış diye biliniyor. "Babası Halil dost, kendisi ise sevgili bu durumu az da olsa anlayacağız inşallah!." Mürşidi, Hâce Yûsuf el-Hemedânî’dir. Ve de mürşidinin dört halifesinden biridir. Menkibelerine göre Arslan Baba Hazretlerine intisap etmiştir. Yüce Peygamberimiz Hz Muhammed (s.a.v) den gelen emaneti almış irşada başlamış, böylece Türk-İslâm tasavvuf yolu olmuştur. Yesi’deki Halvet Mescidi kullandığı merkez olmuş ve kurmuş olduğu bir okuldan, yetiştirmiş olduğu öğrencilerini dünyaya yaymıştır. Tarihin yönünü değiştirmiş, Türklüğün yeniden dirilişini sağlamıştır. Kutlu Türbesi Ulu Türkistan’da dır. Allah (c.c) rahmet eylesin! Türk milletinin dili kadar âmin Ve Allah (c.c) Hoca Ahmed Yesevi’ye (k.s) Türk Ülkücülerinin hepsine yetecek kadar şefaat etme hakkı versin inşallah! Hâce Ahmed Yeseviden almışcasına mevkimi okşuyorum âşk zevkimi ve sunuyorum sevkimi gönülden dile düşerek ... yolumuzun, milliyetimizin fikir babası dili eğriye kaymayan Hazret Hâce Ahmed Yesevidir "Hazretin ferdi, içtimai ve hususi hayatı bildiğim ayrıntılarıyla beni kendisine âşık etmiştir." Kendimizi tamamlamaya çalışmak, Hoca Ahmet Yesevi’yi tam anlamaya çalışmaktır. Hâce Ahmed aşığıysam Fikrime Elhamdülillah Nefsin kırık kaşığıysam Şükrüme Elhamdülillah Sancılı geçen dünüme Hayra çevirip hüznüme Yaşadığım şu günüme Şükrüme Elhamdülillah Rabbim, derim yana yana Beni koyma benden yana Kolaylaştır zoru bana Şükrüme Elhamdülillah Yaralarım dağlar bazen Gönül susar çağlar bazen Durup hazin ağlar bazen Şükrüme Elhamdülillah Hâce Ahmed ne var Sende Varlığın işli desende Senin ile huzur bende Şükrüme Elhamdülillah. Hoca Ahmed Yesevi Hazretleri, milliyetimizi borçlu olduğumuz şahsiyettir. Demek oluyor ki, alacaklı olan Hoca Ahmed Yesevi Hazretleridir. Hoca Ahmed Yesevi ne yapmış ne etmiş ne de söylemişse Türk-İslâm için etki oluşturmuştur... Bende şahsım olarak ne yapsam, ne etsem, dudak büküp ağız ile ne söylesem özetin özeti olur. Aldırmaz bozuk sese Ayaklarda üzengi Gider Hâce Ahmed’e O’ki, gönüller dengi Ne var ne yok, kullukta Bize yaşatan Allah Mukaddes yolculukta Bu manevi ahengi Gümüşhanlı’yım özde Hâce Ahmed var sözde Ummana bakan gözde Bellidir işin rengi Evet, bellidir Hazret Hoca Ahmed Yesevi’nin baş eseri ’Divan-ı Hikmet’ itidalli Yesevi yolundan, milletimize bir armağandır. Bizim Milletimizin iki ana unsuru vardır birisi ’dil’dir birisi de ’din’dir ki, milliyetimiz (millletimiz) dilini ve din anlayışını Hoca Ahmed Yesevi’ye (k.s) borçludur. Hoca Ahmed Yesevi’yi gerçekten tanıyanlar arasında ’din’ bakımından anlaşma sıkıntısı olmaz. Yesevi yolundan gidenler ’din’i siyasete veya ticarete alet etmezler ve ’Fırka-ı Nâciye’nin yani Ehl-i Sünnet vel Cemaatin dışına çıkmazlar ve de gerek itikat gerekse ibadet bakımından dosdoğru yolu yürürler!... Tabiiki Türkistan Türkleri’nin İslâm’ı kitleler halinde kabul etmeye başladığı 10. yüzyıl, Türk dünyası için tarihi bir dönüm noktası olmuştur. Fakat, günümüzden bahsedecek olursam eğer, Hoca Ahmed Yesevi’nin anlayışının dışına çıkanlar ’Fırak-ı Dâlle’ yani sapık yollara baş vurmuşlardır. Esefle belirteyim ki, bu sapık yollara gidenlerden bir sürü misal verebiliriz... Yok, efendim tavuğu kurban etmeler, yok efendim iftardan önce imsak-ı değiştirip kafalarına göre oruç bozmalar, bilakis tv kanalizasyonlarında din tüccarlığı yaparak şarlatanlar vs... vs... yani, bunlar paçalarına bevleden avanaklardır... Hayat çok acayip değil mi? ... cahiller falan Hoca Ahmed Yesevi’yi tanımıyorsak, bilmiyorsak ve anlamıyorsak başlı başına başımıza bir faciadır. Asırlardır ’din’in sâfiyetini ve ulviyetini Hoca Ahmed Yesevi’nin anlayışıyla koruduğumuzu hatırlatırım. Hoca Ahmed Yesevi’nin anlayışı Ehl-i Sünnet vel Cemaattır. Başka şu veya bu istikamette değildir. Dilimiz ve dinimiz için Hoca Ahmed Yesevi yolunun dışında bir sürü tehlikeli akımlar vardır ki, bu akımların çoğu sapık yollardır ve de siyasi maksatlardır. Allah (c.c) bizleri Ehl-i Sünnet dışındaki sapık kollardan, yollardan uzak eylesin inşallah!. Hoca Ahmed Yesevi’nin yolu tasavvuf halkasında yer bulmuş büyük ve muhkem bir müsamaha görmüştür. Kanaatime göre, Hoca Ahmed Yesevi anlayışı büyük bir yetkiye sahip olunca, günümüz şarlatanlarının şirk-e girmeleri hatta ve hatta şirk-et-leş-me-le-ri olmayacaktır... "... ne dokunmak ibadet, ne falancanın çıktığı televizyon yere konmaz, ne filancanın doğduğu şehir kutsal vs... vs... birsürü vs..." Hoca Ahmed Yesevi’nin yaşadığı yüzyıldan itibaren Türkler İslamiyet anlayışını benimsemişlerdir. Hoca Ahmed Yesevî, bir yandan İslâm şeriat hükümlerini, tasavvuf esaslarını, tarikat adap ve erkânını öğretmeğe çalışırken bir yandan da İslâmiyet’i Türklere sevdirmeyi, Ehl-i Beyt âkidesini yayarak, yerleştirmeyi kendine gaye edinmiştir. Hoca Ahmed Yesevi anlayışının felsefi, ideolojilerinin Peygamberimiz Hz Muhammed’e (s.a.v) varan kökleri ve izleri vardır. Hoca Ahmed Yesevi, Ehl-i Sünnet vel Cemaata öyle bir ruh, öyle bir iman, öyle bir âşk, öyle bir ahlâk, dayanışma ve dinamizm yüklemiş ki, o ve onun gibi kutlu insanlar sayesinde her türlü sınıf ve de imtiyaz farkını reddederek sultanlarla-çobanları İslâm kardeşliği şuuru içinde birleştirmiştir ki, bütün müminler bir tarağın dişleri gibi yanyana gelmiştir. Şu gerçektir ki, sahte hocaların ve ehliyetsiz kişilerin peşinden gidenler Hoca Ahmed Yesevi’yi anlayamayacaklardır. Bu da yazık ki, ne yazık!... Milli, mukaddes ve beşeri hedeflerimize göre bizim yani Ülkücülerin ’Yesevi’likten alıp-sattığımız bir güzellik şöyle ki, yanımızda, yöremizde nefretin yeri yoktur. Evet, yanımızda, yöremizde nefretin yeri olmadığını biz, Hoca Ahmed Yesevi’den öğrendik ki, Hazretten biraz daha bahsedecek olursam eğer, Mürşidi, Hâce Yûsuf el-Hemedânî’nin vermiş olduğu talimat üzere irşad makamını Abdulhâlık Gucdevani’ye (k.s) devrederek Buhara’dan Yesi’ye döner yerleşir. Hoca Ahmed Yesevî,Türk milletine İslâmı benimsetir ve ilim, irfan yönünü tanıtır. Okuyup, araştırıp anladığım şöyle ki, sentezle değil ülküyle Ehl-i Beyt âkidesini yaymıştır. Kendisine gaye edindiği doğrudan ziyade dosdoğru olan yoldur. Şu sözler O kutlu insana ait ki, şöyle dil olalım inşallah... 1) Benim Tanrım Kudret ile bir baktı- Mesut olup yer altına girdim işte- Garip kulun bu dünyadan geçti gitti - Sırdaş olup yer altına girdim işte. 2) Zikrederek, şükrederek Hakk’ı buldum - Âşık olup, kınanarak candan geçtim - Ondan sonra "teklik" içkisinden bir damla tatdım. - Peygamber’e yoldaş olup yer altına girdim işte. 3) Yaşım altmış üçe yetti, bir gün yaşamamış gibiyim - Ah yazık! Tanrı’ya varmayan gönlüm kırık - Yeryüzünde "sultanım" diye ululanırken Gamla dolup yer altına girdim işte. 4) Başım toprak, cismim toprak, özüm toprak - Yandım yakıldım da yine tertemiz olamadım - Tanrı’ya kavuşacağım diyen ruhum özlem içinde - şebnem olup yer altına girdim işte. Hazret-i Muhammed’e (s.a.v) tutkunluğu dolayısıyle onun yaşadığı yıllardan fazla yaşamak istemediği söylenir. Peygamber, 63 yaşında dünya değiştiğine göre, o da 63 yaşına gelince, dünyadan da göçemeyince kendisine yer altında bir hücre kazdırmış, kalan ömrünü, günsüz güneşsiz, orada tamamlamıştır. Güzel ahlâk-ı kuşanarak giyen Kulu, komşusu tok olursa yiyen Öğüncüm çokluğunuzdadır diyen Efendimizin yolunda Yesevi Yani, 63 yaşından sonra vefat edene kadar inzivaya çekilmiştir. İnsana yaraşan Hazret-i Muhammed (s.a.v) sevgisine talip olmaktır Yesevi ve Yesevilik yolu kısacası böyledir. ’... gönül ki; bir gönüle girmezse çorak olur bu gönülün menzili ağyara ırak olur ağrım, sızım bir dinse boyundan geç eninse rotasız dümeninse hatası firak olur ... dedim’ Fakat, 63 yaşına kadar yeryüzünde yaşamış 63 yaşından sonra bir rivayete göre 10 sene inzivada kalmış, diğer bir rivayete göre 63 sene de yer altında inzivada yaşamış ki, bir menkıbesi haklı çıkartacak yeraltındaki yaşayışı. Menkıbe şöyle, Hazret yer altında yaşadığı için çarşıya-pazara gidemez olur, yer altında ağaç kaşık, oklava vs... yaparak geçimini temin edecektir ki, yaptığı malzemeleri şöyle pazarlar, Hazretin bir hayvanı (öküzü) varmış öküze bir heybe yapmış ki, heybenin bir gözüne satılacak malzemeyi diğer gözüne ise karşılığında ücretini bırakmaları için boş bırakır ve öküzünü pazara yollarmış. Yani ihtiyacı olan heybenin bir gözünden kendisine gerekli olanı alır, diğer gözüne ücretini koyarmış eğer aldıkları malzemenin hakkını vermeyen olursa öküz o insanın peşinden ayrılmazmış bu sadece bir menkıbesiydi ki, Hazretin buna benzer çok hadiseleri vardır. Hazret Hâce Ahmed Yesevi 63 sene yaşayıp diğer kalan hayatını yer altında 10 sene mi? yoksa, 63 sene mi? tamamladı diye şair göynümce ne kadar tamamladığını şöyle ortaya koyarım; 1093 senesinde doğdu mu? Evet, doğdu. Şimdi sene 2016 2016 dan 1093’ ü çıkarım 923 sene yapar, yani Hâce Ahmed Yesevi 923 yaşında. Ölmek, derseniz ölmek Neye göre ölmek? Hâce Ahmed Yesevi’nin Anadolu’da dumanını tüttüren Kutlu İnsan Yunus Emre Hazretleri, bir bakış açısından demiyor mu? ’İnsan ölmez Ölenler Hayvandır’ Aslında ölü olduğu halde, kendisini diri sanan ne sananlar varrr var... Yani, gönüllerin de ilâhi sözün aydınlığını duymayan kişiler ölüdürler... ’Ülküdaş anlamayana aldırma Sen göynünü sen benim gibi hoş tut Yesevi torunusun sen kalp kırma Ki, hoşnut olmak zorundasın hoşnut’ Evet, Hazret Hoca Ahmed Yesevî, Türk-İslâm dünyasının yetiştirdiği önemli bir gönül ve irfan ehlidir. Ayrıca, İmâm Mâturîdî’nin oluşturduğu Mâturîdîlik ile İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfece teşekkül ettirilen Hanefîlik düşüncesini irfanla mezcetmiş ve bu günkü bilinen adıyla "Yesevîlik tarikatının" da banisi olmuştur. Edep tahtasında hâl; Lafız âşk lisânında Hâce Ahmed Yesevi Kutlu yolun sanında Boyundan aşan gölge Hayatın konağında Başdöndüren tebessüm Her bir zaman yanında Yoğrulur tüm duygular Yorgunluk sunağında Tevazu sarhoşluğu Dolaşıyor kanında Türk Ata Ahmet Yesevi’nin müridleri ve takipçileri ölümünden önce ve ölümünün sonrasında, 12. yy’ın ortalarından itibaren diğer bölgeler gibi Anadolu’ya da gelerek görüşlerini yaymaya devam ettiler. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde tespit ettiği Yesevî-Bektâşî dervişlerinden bazıları şöyledir: Rumeli’de Sarı Saltuk, Deliorman’da Demirci Baba, Niyazabad’da Avşar Baba, Merzifon’da Pir Dede, Bulgaristan Varna-Batova’da Akyazılı, Bursa’da Geyikli Baba, Abdal Musa, İstanbul Unkapanı’nda Horos Dede, Yozgat’ta Emir Çin Osman, Tokat’ta Gaj-Gaj Dede, Zile’de Şeyh Nusret, Nevşehir’de Hacı Bektaş-ı Veli, Amasya’da Baba İlyas. Uzun lafın kıssası, şu Hadis-i Şerif ile hatırlatma yapayım ki, kişi sevdiğiyle beraberdir ve biz Hoca Ahmed Yesevî’yi seviyoruz ve de beraber olacağımıza inanıyoruz. Hoca Ahmed Yesevî’den etkilendik ve etkilendiğimiz ölçüde sevdik Allah (c.c) bu sevgimizde bizi âlâ eylesin ve de Hoca Ahmed Yesevî anlayışıyla kültür biriktirenlerden ve güçlenenler den eylesin inşallah!... Ayna tuttuğum gönüller Türk Ata Hoca Ahmed Yesevî’ye gönül bağında kuvvet kazana bildiyse ve bundan sonra münasebetleri müşahhaslaşıp sevgi ile muhkemleşirse kendimi bahtiyâr, kendimi bir o kadar da Kadir Şinas hissederim. ’Kutlu dâ’vamız da en safi bu yol bize gerçekten kâfi’ "Ruhu için, üç İhlâs bir Fatiha okuyarak bağışlayalım Ataya okumayıp ta düşmeyelim sakın hataya" |