Dumansız BacalarSemada dalgalanmaz habercisi Kapalıdır görmez seni kara incisi Silahı indirmiş omuzdan sıla bekçisi Içi zifiri karanlık dumansız bacalar. Ocağından neşeyi cihana yayardı Yalnız kalınca başında otlar sarardı Sıcağına güvercinler kuşlar konardı Bağrı yanık dumansız bacalar Içi alev alev yanarken hasret sönerdi Rüzgara karşı nasılda boyun eğerdi Yükselen dumanları göye değerdi Boynu bükük kaldı dumansız bacalar Yar gelsin diye, yar yakardı sobayı Ötelere haber yollardı dumanlı postayı Yarı özler şimdi dumansız kalan sılayı Gurbet yolu gözler dumansız bacalar İçinde kim bilir hangi sırları saklar Yağmurda gözünden kara yaşlar akar Başını kaldırır mevlaya bakar Gözü yaşlı kaldı dumansız bacalar Sıra sıra dizilmiş damların tepesine Hasret kalmış çoluk çocuğun sesine Gözü yolda bekler,gelecek hevesine Hasret kokuyor dumansız bacalar Yıllara inat sanki dim dik ayakta kaldı Direnme gücünü damlardan aldı Sonunda bak o da yalnız kala kaldı Şimdi öksüz kaldı dumansız bacalar İbrahim Hündür |