Ya o, ya da ben gönlüm
[ italik ]
Ey benim, bir türlü baş edemediğim gönlüm. Böyle giderse, işimiz var seninle. Uğraşıyorum! Ben ne kadar uğraşsam ‘da, sen pişmiş aşıma su katıyorsun. Ah. Gönlüm ah.. Neden ben hiç, laf dinletemiyorum sana. Ben. Direniyorum! Sense beni, taştan taşa, çarpıyorsun. Eziyor, ezdiriyorsun beni… Beni sen her zaman, gülünç durumlara düşürüyorsun nedense. Gönlüm! Neden bir kez olsun, şu yüzümü güldürmüyorsun? Ne yapacağım ben seninle. Ey şeytana uyup, beni onun sözlerine değişen Vefasız, gönlüm… Denedim. Hem de ben, pek çok defalar denedim. Aklıma, sordum! Artık ben şuna uymayayım, aklımın dediğini yapayım dedim. Dedim de, demesini ben! Yine’ de ben, aklımın dediğini yapamadım. Sen, nasıl bir şey nasıl bir şeysin? Gönül.. Sen nasıl bir şeysin…. Beni bana düşman ediyor, bütün duygularımı alt üst ediyorsun. Gönlüm sen, sen, benim değil, şeytanın dostu olmuşsun. Düşünüp! Ne zaman, istediğimi yapmaya kalkışsam! Sen, aramıza! Hep kara kedi gibi, şeytanı sokuyor, istediğimi yaptırtmıyorsun. Ben, kapıdan kovuyorum! Sense şeytanı, pencereden sokuyorsun. Bu kadarı ‘da, fazla! Ya o, ya’ da ben, artık gönlüm. 18 Mart Ahmet Yüksel Şanlı er |