1 yıl
İnceleme
"Haydi, götür öğrencilerini benim tapınağıma,
Tüm dünyaca bilinen bir söz var orada;
'Herkes kendini bilmeli' şeklinde
Sadece kendini bilen, aşkını bilgece yaşar,
kendi yeteneğine uyan işlere kalkar.
Doğa güzellik vermişse sana, bırak seyretsin kızlar da:
ışıl ışılsa tenin, hep aç omzunu öyle uzan:
konuşmaktan hoşlanıyorsan, kaçın suspus oturmaktan:
güzel şarkı söylüyorsan, söyle; edebinle içiyorsan, iç.
Ama belagat sahibiysen, asla dalma konuşmanın ortasına,
esinli bir şairsen, asla yazdıklarını okuma!"
Aşk Sanatı, Romalı şair Ovidius tarafından MÖ.1-2 yy.da yazılmıştır. Aşkı hayatın merkezine almış olan şairimiz Roma dönemindeki erkek ve bayan arasında yaşanan duygusal boyutu bir aşk öğretmeni gibi özellikle erkeklere anlatmaktadır. Aslında kitap bir nevi zaman makinasi gibi o dönemde yaşamış olan insanların ilişkilerine dair sosyal bir incelemede diyebiliriz. Daha çok Romalı genç kız ve erkeklere öğütler veriyor. Bazı öğütlerı insanı tebessüm ettiriyor. Zamanın içinde her olgu, davranış, ahlak, sevgi, sanat, yaşam biçimleri ve sosyalleşme şekillerinin değiştiğine tanık olmuşuzdur. Aşk Sanatını okuduğunuzda bu değişimden aşkında nasibini almış olduğuna tanıklık ediyoruz. Benim en çok severek okuduğum kısımlar mitolojiyle harmanlaş dizelerdi. Batı edebiyatında Rilke'den tutun William Shakespeare kadar sanırım mitoljiden beslenmeyen şair yok gibi.
“Aktı mı dereler, bir daha asla dönmez doğduğu kaynağa, geçip gitti mi saatler, geri dönmez asla. Dolu dolu yaşayın gençliğinizi: yıllar koşar gider çabuk adımlarla, doğan her yeni gün, bir öncekini aratır mutlaka.” (Ovidius)
Aslında Aşk’a farklı tarihsel dönemlerden seslenen yazarların eserlerini karşılaştırmalı olarak okumak; “aşk” temasını farklı dönemelerdeki şair/edebiyatçıların nasıl işlediğini, toplumun bu duyguya nasıl baktığını görmek biz insanoğlu için bir bakış açısı olabilir. Çünkü Ovidus aşka evrensel olarak bakıyordu. Bu bağlamda Aşkı üçlemek isterseniz eğer;
Ovidus Naso ‘un Aşk Sanatı
Kerime Nadir’in Samanyolu,
Elif Şafak’ın Aşk sırasıyla okunabilir.
Aşk askerliğe benzer; çekip gidin, ayakçılar: Ödlek adamlara verilmemeli bu sancaklar (Ovidius)
“Allah’a yalvardım: “Bana verdiğin belayı al, beni kurtar. Dünyada varlığını öğrettiğin mutluluğu çok görme! Hayatı tattırdıktan sonra ve aşkı tattırdıktan sonra beni inletmek, hüsranla öldürmek senin büyük şanına yaraşmaz!”dedim” (Nadir)
“Her hakiki aşk, umulmadık dönüşümlere yol açar. Aşk bir milâd demektir. Şayet “aşktan önce” ve “aşktan sonra” aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişiz demektir. Birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir!”(Şafak)
“Otuz Birinci Kural: Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık; kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp...Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bundaki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise, ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar” (Şafak)
Kırkıncı Kural: Ufku saran mavimsi tonlara baktı. Gökyüzünde tül gibi beyaz ve ince bulutlar ağır ağır dönüyor, hiçliğe karışıp eriyordu, tıpkı semazenler gibi...Ayrımlar ayrımları doğurur. AŞK’ın ise hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde” (Şafak,)
Not: Elif Şafağı henüz okumadım. Kısmet belki bir gün denk gelir:)
Tüm dünyaca bilinen bir söz var orada;
'Herkes kendini bilmeli' şeklinde
Sadece kendini bilen, aşkını bilgece yaşar,
kendi yeteneğine uyan işlere kalkar.
Doğa güzellik vermişse sana, bırak seyretsin kızlar da:
ışıl ışılsa tenin, hep aç omzunu öyle uzan:
konuşmaktan hoşlanıyorsan, kaçın suspus oturmaktan:
güzel şarkı söylüyorsan, söyle; edebinle içiyorsan, iç.
Ama belagat sahibiysen, asla dalma konuşmanın ortasına,
esinli bir şairsen, asla yazdıklarını okuma!"
Aşk Sanatı, Romalı şair Ovidius tarafından MÖ.1-2 yy.da yazılmıştır. Aşkı hayatın merkezine almış olan şairimiz Roma dönemindeki erkek ve bayan arasında yaşanan duygusal boyutu bir aşk öğretmeni gibi özellikle erkeklere anlatmaktadır. Aslında kitap bir nevi zaman makinasi gibi o dönemde yaşamış olan insanların ilişkilerine dair sosyal bir incelemede diyebiliriz. Daha çok Romalı genç kız ve erkeklere öğütler veriyor. Bazı öğütlerı insanı tebessüm ettiriyor. Zamanın içinde her olgu, davranış, ahlak, sevgi, sanat, yaşam biçimleri ve sosyalleşme şekillerinin değiştiğine tanık olmuşuzdur. Aşk Sanatını okuduğunuzda bu değişimden aşkında nasibini almış olduğuna tanıklık ediyoruz. Benim en çok severek okuduğum kısımlar mitolojiyle harmanlaş dizelerdi. Batı edebiyatında Rilke'den tutun William Shakespeare kadar sanırım mitoljiden beslenmeyen şair yok gibi.
“Aktı mı dereler, bir daha asla dönmez doğduğu kaynağa, geçip gitti mi saatler, geri dönmez asla. Dolu dolu yaşayın gençliğinizi: yıllar koşar gider çabuk adımlarla, doğan her yeni gün, bir öncekini aratır mutlaka.” (Ovidius)
Aslında Aşk’a farklı tarihsel dönemlerden seslenen yazarların eserlerini karşılaştırmalı olarak okumak; “aşk” temasını farklı dönemelerdeki şair/edebiyatçıların nasıl işlediğini, toplumun bu duyguya nasıl baktığını görmek biz insanoğlu için bir bakış açısı olabilir. Çünkü Ovidus aşka evrensel olarak bakıyordu. Bu bağlamda Aşkı üçlemek isterseniz eğer;
Ovidus Naso ‘un Aşk Sanatı
Kerime Nadir’in Samanyolu,
Elif Şafak’ın Aşk sırasıyla okunabilir.
Aşk askerliğe benzer; çekip gidin, ayakçılar: Ödlek adamlara verilmemeli bu sancaklar (Ovidius)
“Allah’a yalvardım: “Bana verdiğin belayı al, beni kurtar. Dünyada varlığını öğrettiğin mutluluğu çok görme! Hayatı tattırdıktan sonra ve aşkı tattırdıktan sonra beni inletmek, hüsranla öldürmek senin büyük şanına yaraşmaz!”dedim” (Nadir)
“Her hakiki aşk, umulmadık dönüşümlere yol açar. Aşk bir milâd demektir. Şayet “aşktan önce” ve “aşktan sonra” aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişiz demektir. Birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir!”(Şafak)
“Otuz Birinci Kural: Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık; kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp...Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bundaki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise, ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar” (Şafak)
Kırkıncı Kural: Ufku saran mavimsi tonlara baktı. Gökyüzünde tül gibi beyaz ve ince bulutlar ağır ağır dönüyor, hiçliğe karışıp eriyordu, tıpkı semazenler gibi...Ayrımlar ayrımları doğurur. AŞK’ın ise hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde” (Şafak,)
Not: Elif Şafağı henüz okumadım. Kısmet belki bir gün denk gelir:)
daha fazla
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
- Puan vermedi
Okudu
Aşk Sanatı
Publius Ovidius Naso
- Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
- 2010
Henüz yorum yapılmadı.