İnceleme
MEURSAULT, kendi iradesi dışında dayatılan ve bu nedenle de anlamsız bulduğu dünyayı anlamlandırmak için herhangi bir söylemde ya da etkinlikte bulunmaz. O, bu anlamsız dünyaya yeni anlamlar katacağını söyleyen bir reaksiyoner, bir aktivist veya yeni bir peygamber değildir. Aksine, annesinin ölümüne, kendisini gerçekten seven sevgilisine, hata kendi ölümüne bile duyarsız kalabilen bir “vurdumduymaz”, etrafına karşı “kayıtsız” bir kişidir. Ama , aslında, ne” vurdumduymaz” sözcüğü ne de “kayıtsız” kavramları onun iç dünyasını tanımlayabilir; çünkü, vurdumduymazlıkta biraz eblehlik, kayıtsız da ise az çok bir değer verme vardır. Oysa, MEURSAULT rakibini tesadüfen veya kazara ya da şans eseri değil, düşünerek ve silah kullanrak öldürecek kadar aklıyla hareket eden birisidir ve gözünde herşey ama herşey anlamsız/değersizdir.
O’nu en iyi onu yaratan yazar tanımlamıştır: “YABANCI”
Memak23’ün ,“Az bir sayfaya sahip olmasına rağmen kalın ansiklopedilerde bulunamayacak bazı bilgileri taşıyan değerli derin bir eser, ” sözleri benim de sözlerim olsun ama, insanı yaşama bağlayan ancak nedeni bilinmeyen “yaşama sevincidir”; yaşamın kendisi doğrudan bir heyecan ve başlıbaşına bir sevinç kaynağıdır; ümitlerimiz, beklentilerimiz, soyun devamlılığı, yaşam standartları, vb öğeler ikincildirler. Şimdi, dünyadaki tüm insanların herbirinin bir MEURSAULT olduğunu düşünürsek insan toplumlarının kendi içinde ve diğer toplumlarla ilişkileri nasıl olurdu? Örneğin, başkalarının okumlarından ve onların takdir ve tenkit etmelerini duyarak mutlu olmaktan daha çok, kendimizi ifade etmek için, yani kendimiz için yazdığımız ve adına” edebiyat” dediğimiz kültürel bir aktivite olur muydu?
“…Albert Camus’u okuyan hiç kimsenin pişman olmayacağını düşünüyorum.”
katılıyorum
O’nu en iyi onu yaratan yazar tanımlamıştır: “YABANCI”
Memak23’ün ,“Az bir sayfaya sahip olmasına rağmen kalın ansiklopedilerde bulunamayacak bazı bilgileri taşıyan değerli derin bir eser, ” sözleri benim de sözlerim olsun ama, insanı yaşama bağlayan ancak nedeni bilinmeyen “yaşama sevincidir”; yaşamın kendisi doğrudan bir heyecan ve başlıbaşına bir sevinç kaynağıdır; ümitlerimiz, beklentilerimiz, soyun devamlılığı, yaşam standartları, vb öğeler ikincildirler. Şimdi, dünyadaki tüm insanların herbirinin bir MEURSAULT olduğunu düşünürsek insan toplumlarının kendi içinde ve diğer toplumlarla ilişkileri nasıl olurdu? Örneğin, başkalarının okumlarından ve onların takdir ve tenkit etmelerini duyarak mutlu olmaktan daha çok, kendimizi ifade etmek için, yani kendimiz için yazdığımız ve adına” edebiyat” dediğimiz kültürel bir aktivite olur muydu?
“…Albert Camus’u okuyan hiç kimsenin pişman olmayacağını düşünüyorum.”
katılıyorum
daha fazla
Can Yayınları
- Puan vermedi
Yabancı
Albert Camus
- Can Yayınları
- 1905
Henüz yorum yapılmadı.