Alıntı
BİR ŞAİRİN ÖLÜMSÜZ YALNIZLIĞI
Bir ara sönüyordu şehrin ışıkları.
Kayboluyordu insanlar taştan oymalı evlerine hapsolurcasına
Doğuyordu yine yalnızlığın karanlıkları
Işıkların kör, sağır olduğu vakitlerdir bir şairin yalnızlığı.
Onu arıyorum, belki de hiç görmedim,
Kara kaplı satırlar arasından belki bir hatırladığım
Sahipsiz, zavallı sözcükleriydi içten içe acıdığım.
Belki sahipsiz yalnızlığıydı onun derdi
Kapkaranlık bir yolun ıslattığı bir gecede korkulu gözlerin esaretinde hem de yapayalnız
Kaçamak bakışlarla geçip gidiyordu bilinmez bir yere.
Solgun, hatları keskinleşmiş ürkek bakışlarının arasında gözlerime
doğru ilişen eski defteriydi sadece
Konuşmuyordu utancından, bakışları daima yere eğik aklından
geçenlere doğru yelken açmışçasına
Ölümüne dünyaya dargın, suskun
Bir o kadar da belirsizce insanlarla konuşmaya aç.
Bir ara defterine doğru eğilip karaladığı satırlara daldı gözüm uzaktan
Öyle heyecanlı, öyle tutkulu kalem tutuşu vardı ki
Heyecandan donmuş bir ceset gibi oracıkta kaldım.
Saatler işliyordu lakin bitmek bilmez satırları da şairin
Gün doğumuna doğru birden irkilerek kayıp gitti sokağın ötesine.
Kimdi bu gizli şair?
Neydi onu insanlardan kaçıran şey?
Yoksa zalim insanoğlu muydu onu yalnızlığa iten.
Gün ışığının kor olduğu bir vakitte
Eski bir bankın kenarında buldular onu.
Gözleri hala yaşlı ve yere doğru eğik bilinçsizce
Son nefesini vermişti işte kimsesiz şair
Hala elleri kalemine doğru demirlenmişçesine bırakmadı defterini
Öylece gömdüler defteriyle kimsesizler mezarlığına.
Lakin satırlar arasından bir mektubuydu rüzgârda savrulan
Hemen eğilip aldım şuursuz bir çabayla.
Ondan hatıraydı meğer eski bir mektuba iliştirdiği hasret kokan
sevdiğinin fotoğrafıyla.
O gece yine yalnızlığın ıslattığı yollarda aradım onu
Son nefesini verdiği bankta aldım birden soluğu
Üzerine karalanmış bir cümle ilişti birden gözlerime
Bir şairin ölümsüz yalnızlığıymış orası meğerse...
Bir ara sönüyordu şehrin ışıkları.
Kayboluyordu insanlar taştan oymalı evlerine hapsolurcasına
Doğuyordu yine yalnızlığın karanlıkları
Işıkların kör, sağır olduğu vakitlerdir bir şairin yalnızlığı.
Onu arıyorum, belki de hiç görmedim,
Kara kaplı satırlar arasından belki bir hatırladığım
Sahipsiz, zavallı sözcükleriydi içten içe acıdığım.
Belki sahipsiz yalnızlığıydı onun derdi
Kapkaranlık bir yolun ıslattığı bir gecede korkulu gözlerin esaretinde hem de yapayalnız
Kaçamak bakışlarla geçip gidiyordu bilinmez bir yere.
Solgun, hatları keskinleşmiş ürkek bakışlarının arasında gözlerime
doğru ilişen eski defteriydi sadece
Konuşmuyordu utancından, bakışları daima yere eğik aklından
geçenlere doğru yelken açmışçasına
Ölümüne dünyaya dargın, suskun
Bir o kadar da belirsizce insanlarla konuşmaya aç.
Bir ara defterine doğru eğilip karaladığı satırlara daldı gözüm uzaktan
Öyle heyecanlı, öyle tutkulu kalem tutuşu vardı ki
Heyecandan donmuş bir ceset gibi oracıkta kaldım.
Saatler işliyordu lakin bitmek bilmez satırları da şairin
Gün doğumuna doğru birden irkilerek kayıp gitti sokağın ötesine.
Kimdi bu gizli şair?
Neydi onu insanlardan kaçıran şey?
Yoksa zalim insanoğlu muydu onu yalnızlığa iten.
Gün ışığının kor olduğu bir vakitte
Eski bir bankın kenarında buldular onu.
Gözleri hala yaşlı ve yere doğru eğik bilinçsizce
Son nefesini vermişti işte kimsesiz şair
Hala elleri kalemine doğru demirlenmişçesine bırakmadı defterini
Öylece gömdüler defteriyle kimsesizler mezarlığına.
Lakin satırlar arasından bir mektubuydu rüzgârda savrulan
Hemen eğilip aldım şuursuz bir çabayla.
Ondan hatıraydı meğer eski bir mektuba iliştirdiği hasret kokan
sevdiğinin fotoğrafıyla.
O gece yine yalnızlığın ıslattığı yollarda aradım onu
Son nefesini verdiği bankta aldım birden soluğu
Üzerine karalanmış bir cümle ilişti birden gözlerime
Bir şairin ölümsüz yalnızlığıymış orası meğerse...
daha fazla
ANGE YAYINLARI
- Puan vermedi
Bir Şairin Bisiklet Hikayesi
Yılmaz Süslü
- ANGE YAYINLARI
- 09.08.2023
Henüz yorum yapılmadı.