Tanıtım Yazısı
Çevreyi, çevremizdekileri övmek ya da yermek için değil, kendimizi önce doğru tanımak, sonra da aşmak için sanat kaçınılmazdır.
Beğenilerimizin bizi, kişiliğimizi en açık ve seçik ortaya koyan yönümüzü oluşturduğunu fark ettiğimizde sanatı bir başka boyutuyla da öğrenmemiz gerektiğinin bilincine varabiliriz.
Sanatı kavramadan, tüm boyutlarıyla yakalayamadan kendimiz olmayız, kişilik kazanamayız diye düşünüyorum.
Bu kitap, önce kendimi bulmak ve sınamak için, sonra da bu niyette olanlara belki bir katkısı olur diye hazırlandı.
Beğenilerimizin bizi, kişiliğimizi en açık ve seçik ortaya koyan yönümüzü oluşturduğunu fark ettiğimizde sanatı bir başka boyutuyla da öğrenmemiz gerektiğinin bilincine varabiliriz.
Sanatı kavramadan, tüm boyutlarıyla yakalayamadan kendimiz olmayız, kişilik kazanamayız diye düşünüyorum.
Bu kitap, önce kendimi bulmak ve sınamak için, sonra da bu niyette olanlara belki bir katkısı olur diye hazırlandı.
daha fazla
Yazar: Sıtkı M. Erinç
Yayınevi: Ütopya Yayınevi
ISBN: 9756361182
Sayfa: 192s.
Boyut: 13,5 x 19,5 cm
Kapak:
Tarih: 2004
Kağıt Tipi:
İncelemeler ve Yorumlar
13,5 x 19,5 cm kitabı hakkında sen ne düşünüyorsun?
İnceleme
Bu eseri ben de okudum.
Eleştirimin daha berrak olabilmesi niyetiyle hemen belirteyim ki; bir an evvel bitmesini istediğim, yazarın ukala ve ahkem(ahkam değil) keser tavrıyla doldurulmuş, cümle ve öz tekrarlarıyla uzatılan eser oldukça yoruyor insanı. Ancak yine de konuşmaya değer bir eser, konuşmaya değer bir nâ-gehân tanıtımı ve konuşmaya değer bir Havin eleştirisi var karşımızda. Yanlış anlaşılmasın; kimseye kıymet biçmek haddime değil. Hayatta çok az meseleye, yazıya tepki verecek kadar tembelim yalnızca...
Yazar hakkındaki yukarıda da görülen olumsuz kanaatime rağmen aslında yanılanın Havin olduğunu düşünüyorum. Yazar dikkatsiz üslubu, tekrarcılığına rağmen sanat hakkında kayda değer bir kıymet tayini yapıyor(ya da yapmağa çalışıyor) gençlere. Ancak yazarın yukarıdaki hususlar dışında ve daha mühim eksiği; sanatın insanlara Yaratıcı tarafından en büyük insanlık nimeti olarak hediye edildiğini bllmemesi. Havin ise, yazardan çok daha derinlikli, estetik ve secili bir üsluba malik olmakla beraber meselenin özü konusunda yanıldığı, yani sanat denen bu muazzam hediyenin önemini bimediği için herşeye daha geriden(bozuk üslublu yazardan dahi) bakıyor. Havin eleştiri ve savunmasını ise insanlığın herşeyin önünde olduğu gibi karşı konulmaz ve zekice bir temele oturtuyor. Ancak ben buna rağmen kendisini eleştiriyor ve diyorum ki, sanat ile insanlık o kadar içiçedir ki, birini oradan aldığınızda bir diğerinin sadece posası ile karşılaşırsınız. Bu girift, ruhi hatta tasavvufi boyutları olan meseleye çok somut deliller bulamayabiliriz belki. Ama bir örnek verelim; bir ingiliz dergisinde yıllar evvel okuduğum bir yazıda İngiliz Adalet bakanlığı envanterinden alınan bir bigi vardı. Şöyle diyordu; ülkede yapılan araştırmalara göre hırsızlık, cinayet, rüşvet gibi yüzkızartıcı suçlardan cezaevinde yatan her meslek ve zevkteki insanların arasında hayatları boyunca sanatla ilgilenenlerin oranı yalnızca yüzde 0,0006 imiş. Ayrıca bunların da yüzde 98'inin zaruri müdafa gibi hallerde suç işlediği, olumsuz sicil kayıtlarına rastlanmadığı ve aldıkları ceza sürelerinin diğerlerine göre çok daha kısa olduğu belirtilmiş.
Bu örnek sanatın güzelliğe olan tesiri bakımından belki ufak bir katkısı olur diye verilmiştir. önemli olan bu tür istatisikler de değil esasen. Keza
sanatla uğraşmayanlar insan değildir demiyorum elbette. Ancak sanat olmadan insan-ı kamil olmanın neredeyse imkansıza yakın olduğunu düşünüyorum. En azından hayat, okuduklarımız ve tarih bize dünyayı daha kötü bir yere getirenlerin sanata hiç bulaşmamışların olduğunu gösteriyor.
Beni en çok yaralayan ise Havin gibi sanata az-çok bulaştığı belli olan, keyfiyyetli(nitelik-quality) bir kaleme sahib birinin şu yorumu oldu;
" 'Sanatı kavramadan, tüm boyutlarıyla yakalayamadan kendimiz olamayız, kişilik kazanamayız diye düşünüyorum'
Böyle bir anlatım hiçbir dilde haklılık kazanamaz"
Benim dilimde kazanır Havin. Tekrar tekrar altını çizeyim ki yazarın bu kuru ve itici üslubu var ve onun insanı sanattan uzaklaştırmaya uğraştığını düşünenlere dahi kızamam. Ama bu bile onun niyeti ve haklılığı konusunda beni düşündüğümü söylemekten alıkoymamalı. Dedim ya onun eksiği olayın manevi ve tarihi boyutunu ıskalaması. Ancak Yunus'un aklına düşen ve "ilim ilim bilmektir ilim kendini bilmektir..." diyen güzel kıssasındaki "ilim" tabiri sanatı da içeren bir tabirdir. Sanat kelimesi ise malum modern insanın koyduğu bir isimdir. Zaten ismi değil mühim olan, içeriği hakikat bu ya...
Birçok büyük alim ve tasavvuf ehline, hatta peygamberler kadar ciddi bir kesim tarafından üzerinde mutabık kalınan bir kanaate göre; "Allah indinde de en muteber olan şey ademoğlunun estetiği aramasıdır, başka türlü kendini bulamaz da kaybolur... ve ademoğlu her yanı ile estetik üzere yaratılmıştır"
Sen de anlamadın Yunus'u değil mi Havin?
Yine de "insanlık sanattan üstündür" diyosan ağaç ile kökünün bir diğerine üstünlüğü nasıl olsun derim, anlayamam...
Kızma bana e mi?
İçeriği beni üzse de seci ve zekâ dolu yazın için teşekkürler...
Selametle...
Eleştirimin daha berrak olabilmesi niyetiyle hemen belirteyim ki; bir an evvel bitmesini istediğim, yazarın ukala ve ahkem(ahkam değil) keser tavrıyla doldurulmuş, cümle ve öz tekrarlarıyla uzatılan eser oldukça yoruyor insanı. Ancak yine de konuşmaya değer bir eser, konuşmaya değer bir nâ-gehân tanıtımı ve konuşmaya değer bir Havin eleştirisi var karşımızda. Yanlış anlaşılmasın; kimseye kıymet biçmek haddime değil. Hayatta çok az meseleye, yazıya tepki verecek kadar tembelim yalnızca...
Yazar hakkındaki yukarıda da görülen olumsuz kanaatime rağmen aslında yanılanın Havin olduğunu düşünüyorum. Yazar dikkatsiz üslubu, tekrarcılığına rağmen sanat hakkında kayda değer bir kıymet tayini yapıyor(ya da yapmağa çalışıyor) gençlere. Ancak yazarın yukarıdaki hususlar dışında ve daha mühim eksiği; sanatın insanlara Yaratıcı tarafından en büyük insanlık nimeti olarak hediye edildiğini bllmemesi. Havin ise, yazardan çok daha derinlikli, estetik ve secili bir üsluba malik olmakla beraber meselenin özü konusunda yanıldığı, yani sanat denen bu muazzam hediyenin önemini bimediği için herşeye daha geriden(bozuk üslublu yazardan dahi) bakıyor. Havin eleştiri ve savunmasını ise insanlığın herşeyin önünde olduğu gibi karşı konulmaz ve zekice bir temele oturtuyor. Ancak ben buna rağmen kendisini eleştiriyor ve diyorum ki, sanat ile insanlık o kadar içiçedir ki, birini oradan aldığınızda bir diğerinin sadece posası ile karşılaşırsınız. Bu girift, ruhi hatta tasavvufi boyutları olan meseleye çok somut deliller bulamayabiliriz belki. Ama bir örnek verelim; bir ingiliz dergisinde yıllar evvel okuduğum bir yazıda İngiliz Adalet bakanlığı envanterinden alınan bir bigi vardı. Şöyle diyordu; ülkede yapılan araştırmalara göre hırsızlık, cinayet, rüşvet gibi yüzkızartıcı suçlardan cezaevinde yatan her meslek ve zevkteki insanların arasında hayatları boyunca sanatla ilgilenenlerin oranı yalnızca yüzde 0,0006 imiş. Ayrıca bunların da yüzde 98'inin zaruri müdafa gibi hallerde suç işlediği, olumsuz sicil kayıtlarına rastlanmadığı ve aldıkları ceza sürelerinin diğerlerine göre çok daha kısa olduğu belirtilmiş.
Bu örnek sanatın güzelliğe olan tesiri bakımından belki ufak bir katkısı olur diye verilmiştir. önemli olan bu tür istatisikler de değil esasen. Keza
sanatla uğraşmayanlar insan değildir demiyorum elbette. Ancak sanat olmadan insan-ı kamil olmanın neredeyse imkansıza yakın olduğunu düşünüyorum. En azından hayat, okuduklarımız ve tarih bize dünyayı daha kötü bir yere getirenlerin sanata hiç bulaşmamışların olduğunu gösteriyor.
Beni en çok yaralayan ise Havin gibi sanata az-çok bulaştığı belli olan, keyfiyyetli(nitelik-quality) bir kaleme sahib birinin şu yorumu oldu;
" 'Sanatı kavramadan, tüm boyutlarıyla yakalayamadan kendimiz olamayız, kişilik kazanamayız diye düşünüyorum'
Böyle bir anlatım hiçbir dilde haklılık kazanamaz"
Benim dilimde kazanır Havin. Tekrar tekrar altını çizeyim ki yazarın bu kuru ve itici üslubu var ve onun insanı sanattan uzaklaştırmaya uğraştığını düşünenlere dahi kızamam. Ama bu bile onun niyeti ve haklılığı konusunda beni düşündüğümü söylemekten alıkoymamalı. Dedim ya onun eksiği olayın manevi ve tarihi boyutunu ıskalaması. Ancak Yunus'un aklına düşen ve "ilim ilim bilmektir ilim kendini bilmektir..." diyen güzel kıssasındaki "ilim" tabiri sanatı da içeren bir tabirdir. Sanat kelimesi ise malum modern insanın koyduğu bir isimdir. Zaten ismi değil mühim olan, içeriği hakikat bu ya...
Birçok büyük alim ve tasavvuf ehline, hatta peygamberler kadar ciddi bir kesim tarafından üzerinde mutabık kalınan bir kanaate göre; "Allah indinde de en muteber olan şey ademoğlunun estetiği aramasıdır, başka türlü kendini bulamaz da kaybolur... ve ademoğlu her yanı ile estetik üzere yaratılmıştır"
Sen de anlamadın Yunus'u değil mi Havin?
Yine de "insanlık sanattan üstündür" diyosan ağaç ile kökünün bir diğerine üstünlüğü nasıl olsun derim, anlayamam...
Kızma bana e mi?
İçeriği beni üzse de seci ve zekâ dolu yazın için teşekkürler...
Selametle...
daha fazla
Ütopya Yayınevi
- Puan vermedi
![](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/icerik/sanatinboyutlari_3557_53054.jpg)
Sanatın Boyutları
Sıtkı M. Erinç
- Ütopya Yayınevi
- 2004