5 yıl
İnceleme
Yılmaz Özdil’in “Mustafa Kemal” Kitabında "Atatürk" düşmanlarına hizmet eden yanlışlar!
1) Cengiz Özakıncı, 27 yıl önce Atatürk imzasını Ermeni kaligraf Çerçiyan tasarladı yalanını çürütmüş olduğu halde yanlışta -üstelik uyarıldığı halde- ısrar ederek kitabına koymuş. syf 182
2)Abdülhamid Han'ın hatıra defterinde, Atatürk hakkında, Allah devletine hizmet edenlerden razı olsun. Muvaffakiyeti için dua ettiğini yazıyor syf 67 68. Bugün Sultan Abdülhamid'e mal edilen hatırat, mektup, hepsi yalandır. TTK önceki başkanı Pr. Dr. Ali Birinci dâhil hatıra defterinin sahteliği hakkında birçok tarihçi görüş birliği içinde.
3)282. sayfada Atatürk’ün Nutuk’u “TBMM kürsüsünden” okuduğu belirtilmiş. Oysa ki Atatürk Nutuk’u, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 2. Büyük Kongresi’nde milletvekili, bürokrat, gazeteci, parti üyeleri ve birçok kişinin hazır bulunduğu bir ortamda okumuştur.
4)Zsa Zsa Gabor ile ilgili kitaptaki iğrenç iftiraların, Rıza Nur’un hezeyanlarının ürünü alçakça yalanların, “Bozkurt” isimli kitaptaki insafsızca karalamaların, uşak Cemal Granda’nın rezilce anlatımlarının sayfalar tutan bir içerikte kitapta yer alıyor olması hangi amaca hizmet etmektedir? Mustafa Kemal Atatürk, okundukça inciten bu insafsız, kuyruklu, çıngıraklı, rezilce yalanları tekrarlayarak mı “doğru” tanıtılacak çocuklara? Rahmetli Turgut Özakman olsaydı, “İnsaf!” derdi.
5) 203. sayfada Latife Hanım’ın anlatıldığı bölümde; “Erkek egemen toplumun acımasız kuralı devreye girmişti. Bir boşanma yaşanıyorsa, mutlaka kadın suçluydu, erkek suçlu olamazdı! Hele ki bu erkek Mustafa Kemal’se kadının hiç şansı yoktu.” diyerek neredeyse boşanma için Atatürk suçlanacak noktaya varılmış. Taraflı olarak kaleme alınan kitapta, yalan yanlış her türlü dedikoduya yer verilirken, Latife Hanım’ın “topuk vurmalarından” hiç bahsedilmemiş. Latife Hanım korunurken, Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Atadan Hanım, 262-271’inci sayfalar arasında 9 sayfa tutan temelsiz ve abartılı bilgilerle adeta yerin dibine geçirilmiş. Kız kardeşine yapılan saygısızlık, Atatürk’ün hatırasını incitmiştir.
“Mustafa Kemal’i insan olarak tanıtma” iddiasındaki kitapta sayfalar dolusu ilgili ilgisiz kadınların fotoğrafları ve haklarındaki gereksiz magazin bilgileri neden yer alıyor, anlamak mümkün değil! (Dicle Eroğul)
6) Kitapta Atatürk’ün geçirdiği hastalıklar öylesine özensiz bir biçimde anlatılıyor ki, insan okurken inciniyor. Örneğin “Trablus’a doğru yola çıkmak için son hazırlıkları yaparken, at tepmesi sonucu yaralandı” bilgisi 49. sayfada yer almışken, 461. sayfada anlamsız bir biçimde tekrarlanıyor. 467. sayfada 27 Mayıs 1927 tarihinde geçirdiği kalp spazmından bahsediliyor ve “sigara yüzünden” denildi ve “bu teşhis ve tavsiye maalesef hiçbir işe yaramadı.” diye ekleniyor. Atatürk’ün o sırada bize yol göstermek üzere yaşadıklarını aktardığı eseri Nutuk’u, neredeyse uyku uyumadan yazmakta olduğunu nerden bilsin Yılmaz Özdil? O sadece sebebi, “Mustafa Kemal”i anlatıyordu doğru! (Dicle Eroğul)
Rahmetli Turgut Özakman’ın, Can Dündar’ın “Mustafa” filmi için yapmış olduğu değerlendirmeden alıntılarla özetleyeceğim.
Kitap genel yaklaşımı, yanlışları ve eksikleri ile beni düşündürdü. Artarak, şaşırtarak, üzerek, ürküterek düşündürmeyi sürdürüyor.
Kitabın anlatım sanatı bakımından çok ciddi bir eksikliği var: Kitapta tema (anafikir) yok. Tema bütün esere yön verir, konuyu çerçeveler, anlatımı toparlar, disiplin altına alır. “Mustafa Kemal” adlı kitapta genel bir tema yok, denilebilir ki her aşamada değişen temalar, motifler var. Omurgasızlığın, dağınıklığın, eksikliklerin, iç çelişkilerin yer aldığı bir kitap çıkmış ortaya.
“Mustafa Kemal”in yaşam hikayesi gibi bir konu, yaratıcılarından hem bir tarihçi vicdanı ve bilinci, hem bir sanatçı saygısı ve duyarlığı, hem de yeminli bir tanığın dürüstlüğünü ister. Kitapta bu özelliklere rastlanmıyor. Tarih ile oyun olmaz, insanın elinde patlar.
Bilmeyen, anlamayan, dersine çalışmayan Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamına elini sürmesin! Bu kimseler galiba insan kavramını zaaflar karşılığı kullanıyorlar. “Mustafa Kemal şöyle içki, böyle sigara içerdi” vb. deyince bu, insan Mustafa Kemal’i anlatmak mı oluyor? Atatürk’ün gizli saklı bir hayatı yok. Her şeyi bilinir. Birçok kitapta anlatılıyor. Bilmeyen bilgisizliğinden bilmiyor. Ne var ki bir çalışma çocuklara da yönelik bir çalışma ise özenli, dikkatli bir dil kullanılması ya da bunların ihmal edilmesi bir uygarlık gereğidir. Ayrıca, insan zaaflardan, alışkanlıklardan ibaret değildir. Sağlıklı bir kişilikte zaaflar küçücük bir yer tutar. İnsanı insan yapan başka özellikler, nitelikler, değerler var. Bir karakteri zaaflar değil, bunlar çizer.
Mustafa Kemal kitabının çoğu satırlarında, Türk milletinin tarihi boyunca en çok saygı duyduğu, arkasından en çok ağladığı bir kahramanın anısı ve saygınlığı, yaralanıyor, incitiliyor.
Rahmetli Atatürk’ü kıyısından köşesinden, sofrasından yatağından didiklemeye yeltenmek, insanca yaklaşmak, insanca anlatmak değildir. Bu palavraya, ucuzluğa, basitliğe bir son verelim.
Türkiye’de Atatürk hakkında insafsız, kuyruklu, çıngıraklı, rezilce yalanlar söylenip yazılırken Mustafa Kemal Atatürk yanlış ve eksik anlatılamaz. Yanlış anlatım yalancıların, sahte tarihçilerin, kara çalıcıların ekmeğine yağ-bal sürmek olur. (Dicle Eroğul)
Yılmaz Özdil’in büyük bir reklam kampanyasıyla piyasaya sunulan “Mustafa Kemal” adlı kitabını okuyup bitirdiğimde, kulağımda Atatürk’ün şu sözleri çınlıyordu:
“Hayret! Hayret-i uzmâ! Bu ne sakat düşüncedir, bu nasıl zihniyettir; görülüyor ki, fikirlerim ve duygularım, beni milletime tanıtma iddiasında bulunanlar tarafından zerre kadar anlaşılmış değildir…”
Gerçekten de Yılmaz Özdil, “sahici, gerçek Mustafa Kemal’i” anlatıyor olduğu iddiasıyla kitabını tanıtıyor; “insan olarak hayat hikayesini yazdım” diyordu. Kitabının başına da Atatürk’ün aşağıdaki sözünü koymuştu.
“Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.”
Oysa kitabı okudukça deli kızın çeyiz bohçasına dönmüş bir içerikle karşılaşıyorsunuz. Kitapta ilerledikçe yanlışlar, abartılar, eksikler, saptırmalar, haksızlıklar, yersizlikler, küçültücü anlatımlar, fotoğraflar belirmeye başlıyor. Bir de dayanaksız iddialar, yakıştırmalar var ki bunlara “bilgi” demek bilgiyi aşağılamak olur. Kitap deli kızın çeyiz bohçasından saatli bombaya ya da zehir çanağına dönüşmeye başlıyor. Bittiğinde kitabın bıraktığı izlenim, yazarının Atatürk’ün fikirlerini anlamaktan, duygularını hissetmekten çok çok uzakta olduğu. Dolayısıyla “Mustafa Kemal”in fikirlerini ve duygularını aktarması, yani O’nu anlatması zaten beklenemez.
Değerlendirme yazmadan önce Yılmaz Özdil’in, kitabını tanıttığı Uğur Dündar’ın Halk TV’deki 12 Ekim 2018 tarihli Halk Arenası programını izledim. Program bittiğinde yine Atatürk’ün sesi kulaklarımda:
“Şaşarım şu zavallıların akl-ı perişanına! Bu perişan akıllarıyla beni milletime tanıtacaklarmış!”
Program süresince havada uçuşan iddialar çok büyüktü gerçekten. Kitap kuşaktan kuşağa miras olarak geçecek bir başyapıt, “Mustafa Kemal’in doğru öğrenilmesini” sağlayacak bir referans, kaynak kitap olarak tanıtılıyor ve “Her yurtsever ailenin kütüphanesine, okuma yazmayı söken her öğrencimizin çantasına, umudumuz olarak dünyaya gelen her bebeğimizin kundağına Mustafa Kemal’in kitabını bırakacağız. Bunu bir proje olarak hazırladık. Servet harcanıyor. Asıl hedefimiz çocuklar.” deniyordu.
Yılmaz Özdil, daha da ileri giderek “Mustafa Kemal’in adını mücevher taşa yazacağını” bile söyledi. Oysa Türk milleti, Ulu Önderinin adını kalbine mıhlamıştı çoktan… Tarih bile kıskanıyordu “Mustafa Kemal Atatürk” adını.
Kitabın adında “Atatürk” olmaması eleştirilerine karşı Özdil, “Atatürk” sonuç, “Mustafa Kemal” sebep diye perişan bir açıklama yaptı. Tarihe altın harflerle kazınmış bir ismi bölme hakkını kimden alıyor acaba? Kitabın kapağına koyduğu imzadan “Gazi” ünvanını kaldırıvermiş olması gibi fütursuzca, haddini aşan bir açıklama. Atatürk’ün imzalarını anlattığı bölümde kapaktaki imzanın aslını veriyor, kapakta “Gazi” ünvanını sansürlüyor. Bu nasıl bir hukuksuzluktur, nasıl bir saygısızlıktır! Bir kişinin imza bütünlüğünü bozma hakkını kendinde nasıl bulabilir insan! Üstelik te Atatürk’ün çok değer verdiği, O’na milletinin ve tarihin verdiği “Gazi” ünvanını sansürlemek, hangi sakat düşüncenin ürünüdüri?
Dicle Eroğul
İLGİLİ MAKALE: Yılmaz Özdil ve Atatürk
tercih okurun tabi ama sayın okur bunları da bilmek zorundasınız
1) Cengiz Özakıncı, 27 yıl önce Atatürk imzasını Ermeni kaligraf Çerçiyan tasarladı yalanını çürütmüş olduğu halde yanlışta -üstelik uyarıldığı halde- ısrar ederek kitabına koymuş. syf 182
2)Abdülhamid Han'ın hatıra defterinde, Atatürk hakkında, Allah devletine hizmet edenlerden razı olsun. Muvaffakiyeti için dua ettiğini yazıyor syf 67 68. Bugün Sultan Abdülhamid'e mal edilen hatırat, mektup, hepsi yalandır. TTK önceki başkanı Pr. Dr. Ali Birinci dâhil hatıra defterinin sahteliği hakkında birçok tarihçi görüş birliği içinde.
3)282. sayfada Atatürk’ün Nutuk’u “TBMM kürsüsünden” okuduğu belirtilmiş. Oysa ki Atatürk Nutuk’u, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 2. Büyük Kongresi’nde milletvekili, bürokrat, gazeteci, parti üyeleri ve birçok kişinin hazır bulunduğu bir ortamda okumuştur.
4)Zsa Zsa Gabor ile ilgili kitaptaki iğrenç iftiraların, Rıza Nur’un hezeyanlarının ürünü alçakça yalanların, “Bozkurt” isimli kitaptaki insafsızca karalamaların, uşak Cemal Granda’nın rezilce anlatımlarının sayfalar tutan bir içerikte kitapta yer alıyor olması hangi amaca hizmet etmektedir? Mustafa Kemal Atatürk, okundukça inciten bu insafsız, kuyruklu, çıngıraklı, rezilce yalanları tekrarlayarak mı “doğru” tanıtılacak çocuklara? Rahmetli Turgut Özakman olsaydı, “İnsaf!” derdi.
5) 203. sayfada Latife Hanım’ın anlatıldığı bölümde; “Erkek egemen toplumun acımasız kuralı devreye girmişti. Bir boşanma yaşanıyorsa, mutlaka kadın suçluydu, erkek suçlu olamazdı! Hele ki bu erkek Mustafa Kemal’se kadının hiç şansı yoktu.” diyerek neredeyse boşanma için Atatürk suçlanacak noktaya varılmış. Taraflı olarak kaleme alınan kitapta, yalan yanlış her türlü dedikoduya yer verilirken, Latife Hanım’ın “topuk vurmalarından” hiç bahsedilmemiş. Latife Hanım korunurken, Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Atadan Hanım, 262-271’inci sayfalar arasında 9 sayfa tutan temelsiz ve abartılı bilgilerle adeta yerin dibine geçirilmiş. Kız kardeşine yapılan saygısızlık, Atatürk’ün hatırasını incitmiştir.
“Mustafa Kemal’i insan olarak tanıtma” iddiasındaki kitapta sayfalar dolusu ilgili ilgisiz kadınların fotoğrafları ve haklarındaki gereksiz magazin bilgileri neden yer alıyor, anlamak mümkün değil! (Dicle Eroğul)
6) Kitapta Atatürk’ün geçirdiği hastalıklar öylesine özensiz bir biçimde anlatılıyor ki, insan okurken inciniyor. Örneğin “Trablus’a doğru yola çıkmak için son hazırlıkları yaparken, at tepmesi sonucu yaralandı” bilgisi 49. sayfada yer almışken, 461. sayfada anlamsız bir biçimde tekrarlanıyor. 467. sayfada 27 Mayıs 1927 tarihinde geçirdiği kalp spazmından bahsediliyor ve “sigara yüzünden” denildi ve “bu teşhis ve tavsiye maalesef hiçbir işe yaramadı.” diye ekleniyor. Atatürk’ün o sırada bize yol göstermek üzere yaşadıklarını aktardığı eseri Nutuk’u, neredeyse uyku uyumadan yazmakta olduğunu nerden bilsin Yılmaz Özdil? O sadece sebebi, “Mustafa Kemal”i anlatıyordu doğru! (Dicle Eroğul)
Rahmetli Turgut Özakman’ın, Can Dündar’ın “Mustafa” filmi için yapmış olduğu değerlendirmeden alıntılarla özetleyeceğim.
Kitap genel yaklaşımı, yanlışları ve eksikleri ile beni düşündürdü. Artarak, şaşırtarak, üzerek, ürküterek düşündürmeyi sürdürüyor.
Kitabın anlatım sanatı bakımından çok ciddi bir eksikliği var: Kitapta tema (anafikir) yok. Tema bütün esere yön verir, konuyu çerçeveler, anlatımı toparlar, disiplin altına alır. “Mustafa Kemal” adlı kitapta genel bir tema yok, denilebilir ki her aşamada değişen temalar, motifler var. Omurgasızlığın, dağınıklığın, eksikliklerin, iç çelişkilerin yer aldığı bir kitap çıkmış ortaya.
“Mustafa Kemal”in yaşam hikayesi gibi bir konu, yaratıcılarından hem bir tarihçi vicdanı ve bilinci, hem bir sanatçı saygısı ve duyarlığı, hem de yeminli bir tanığın dürüstlüğünü ister. Kitapta bu özelliklere rastlanmıyor. Tarih ile oyun olmaz, insanın elinde patlar.
Bilmeyen, anlamayan, dersine çalışmayan Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamına elini sürmesin! Bu kimseler galiba insan kavramını zaaflar karşılığı kullanıyorlar. “Mustafa Kemal şöyle içki, böyle sigara içerdi” vb. deyince bu, insan Mustafa Kemal’i anlatmak mı oluyor? Atatürk’ün gizli saklı bir hayatı yok. Her şeyi bilinir. Birçok kitapta anlatılıyor. Bilmeyen bilgisizliğinden bilmiyor. Ne var ki bir çalışma çocuklara da yönelik bir çalışma ise özenli, dikkatli bir dil kullanılması ya da bunların ihmal edilmesi bir uygarlık gereğidir. Ayrıca, insan zaaflardan, alışkanlıklardan ibaret değildir. Sağlıklı bir kişilikte zaaflar küçücük bir yer tutar. İnsanı insan yapan başka özellikler, nitelikler, değerler var. Bir karakteri zaaflar değil, bunlar çizer.
Mustafa Kemal kitabının çoğu satırlarında, Türk milletinin tarihi boyunca en çok saygı duyduğu, arkasından en çok ağladığı bir kahramanın anısı ve saygınlığı, yaralanıyor, incitiliyor.
Rahmetli Atatürk’ü kıyısından köşesinden, sofrasından yatağından didiklemeye yeltenmek, insanca yaklaşmak, insanca anlatmak değildir. Bu palavraya, ucuzluğa, basitliğe bir son verelim.
Türkiye’de Atatürk hakkında insafsız, kuyruklu, çıngıraklı, rezilce yalanlar söylenip yazılırken Mustafa Kemal Atatürk yanlış ve eksik anlatılamaz. Yanlış anlatım yalancıların, sahte tarihçilerin, kara çalıcıların ekmeğine yağ-bal sürmek olur. (Dicle Eroğul)
Yılmaz Özdil’in büyük bir reklam kampanyasıyla piyasaya sunulan “Mustafa Kemal” adlı kitabını okuyup bitirdiğimde, kulağımda Atatürk’ün şu sözleri çınlıyordu:
“Hayret! Hayret-i uzmâ! Bu ne sakat düşüncedir, bu nasıl zihniyettir; görülüyor ki, fikirlerim ve duygularım, beni milletime tanıtma iddiasında bulunanlar tarafından zerre kadar anlaşılmış değildir…”
Gerçekten de Yılmaz Özdil, “sahici, gerçek Mustafa Kemal’i” anlatıyor olduğu iddiasıyla kitabını tanıtıyor; “insan olarak hayat hikayesini yazdım” diyordu. Kitabının başına da Atatürk’ün aşağıdaki sözünü koymuştu.
“Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.”
Oysa kitabı okudukça deli kızın çeyiz bohçasına dönmüş bir içerikle karşılaşıyorsunuz. Kitapta ilerledikçe yanlışlar, abartılar, eksikler, saptırmalar, haksızlıklar, yersizlikler, küçültücü anlatımlar, fotoğraflar belirmeye başlıyor. Bir de dayanaksız iddialar, yakıştırmalar var ki bunlara “bilgi” demek bilgiyi aşağılamak olur. Kitap deli kızın çeyiz bohçasından saatli bombaya ya da zehir çanağına dönüşmeye başlıyor. Bittiğinde kitabın bıraktığı izlenim, yazarının Atatürk’ün fikirlerini anlamaktan, duygularını hissetmekten çok çok uzakta olduğu. Dolayısıyla “Mustafa Kemal”in fikirlerini ve duygularını aktarması, yani O’nu anlatması zaten beklenemez.
Değerlendirme yazmadan önce Yılmaz Özdil’in, kitabını tanıttığı Uğur Dündar’ın Halk TV’deki 12 Ekim 2018 tarihli Halk Arenası programını izledim. Program bittiğinde yine Atatürk’ün sesi kulaklarımda:
“Şaşarım şu zavallıların akl-ı perişanına! Bu perişan akıllarıyla beni milletime tanıtacaklarmış!”
Program süresince havada uçuşan iddialar çok büyüktü gerçekten. Kitap kuşaktan kuşağa miras olarak geçecek bir başyapıt, “Mustafa Kemal’in doğru öğrenilmesini” sağlayacak bir referans, kaynak kitap olarak tanıtılıyor ve “Her yurtsever ailenin kütüphanesine, okuma yazmayı söken her öğrencimizin çantasına, umudumuz olarak dünyaya gelen her bebeğimizin kundağına Mustafa Kemal’in kitabını bırakacağız. Bunu bir proje olarak hazırladık. Servet harcanıyor. Asıl hedefimiz çocuklar.” deniyordu.
Yılmaz Özdil, daha da ileri giderek “Mustafa Kemal’in adını mücevher taşa yazacağını” bile söyledi. Oysa Türk milleti, Ulu Önderinin adını kalbine mıhlamıştı çoktan… Tarih bile kıskanıyordu “Mustafa Kemal Atatürk” adını.
Kitabın adında “Atatürk” olmaması eleştirilerine karşı Özdil, “Atatürk” sonuç, “Mustafa Kemal” sebep diye perişan bir açıklama yaptı. Tarihe altın harflerle kazınmış bir ismi bölme hakkını kimden alıyor acaba? Kitabın kapağına koyduğu imzadan “Gazi” ünvanını kaldırıvermiş olması gibi fütursuzca, haddini aşan bir açıklama. Atatürk’ün imzalarını anlattığı bölümde kapaktaki imzanın aslını veriyor, kapakta “Gazi” ünvanını sansürlüyor. Bu nasıl bir hukuksuzluktur, nasıl bir saygısızlıktır! Bir kişinin imza bütünlüğünü bozma hakkını kendinde nasıl bulabilir insan! Üstelik te Atatürk’ün çok değer verdiği, O’na milletinin ve tarihin verdiği “Gazi” ünvanını sansürlemek, hangi sakat düşüncenin ürünüdüri?
Dicle Eroğul
İLGİLİ MAKALE: Yılmaz Özdil ve Atatürk
tercih okurun tabi ama sayın okur bunları da bilmek zorundasınız
daha fazla
Kırmızı Kedi
- Puan vermedi
Mustafa Kemal
Yılmaz Özdil
- Kırmızı Kedi
- 1905
İnceleme
Sevgili kardeşim yılmaz özdil ne için yazmıştır fiyatı nedir kendi bazı açıklamalar yapmaya çalıştı daha rezil daha berbat ıendi kitabını bulunmaz bir eser niteliğinde tanıttı ancak buna yazar değil okurlar karar verir NUTUK oku
daha fazla
Kırmızı Kedi
- Puan vermedi
Mustafa Kemal
Yılmaz Özdil
- Kırmızı Kedi
- 1905
İnceleme
bu alanda onlarca hatta yüzlerce kitap var
bunların bir kısmı bilimsel içerikten uzak ..karalama sadece
bir kısmı sadece övgü
İlber ortaylı,ilker Bağbuğ, Attila İlhan,Taha Akyol hatta Halil İnalcık bu konuda kalem oynatan önemli isimler ...
okumak yılmaz Özdil 'den okumak kime ne zarar verecek ki ?
Bunu anlayamadım
aydınlanırsam ikna olmaya hazırırm
bunların bir kısmı bilimsel içerikten uzak ..karalama sadece
bir kısmı sadece övgü
İlber ortaylı,ilker Bağbuğ, Attila İlhan,Taha Akyol hatta Halil İnalcık bu konuda kalem oynatan önemli isimler ...
okumak yılmaz Özdil 'den okumak kime ne zarar verecek ki ?
Bunu anlayamadım
aydınlanırsam ikna olmaya hazırırm
daha fazla
Kırmızı Kedi
- Puan vermedi
Mustafa Kemal
Yılmaz Özdil
- Kırmızı Kedi
- 1905
6 yıl
İnceleme
okumadım okumayacağım ve okunmasını da tavsiye etmiyorum,
nednine gelince
Mustafa Kemal Atatürk'ü anlamak için Yılmaz ÖZdil'e para kazandırmaya gerek yok
NUTUK okuyun
TEK ADAM okuyun
ama popüler kültürün gudumune girip gazetecilerin yazdıklarından Atamızı öğrenemezsiniz?
Yılmaz Özdil'in Atatürk serisi var dehşet içinde kaldım, adam Atatürk ve çocuk, Atatürk ve oyun, Atatürk ve hayvan sevgisi diye çocuk kitapları serisi hazırlatmış. Neden satacağından emin
sömür sömür sömür
bardakta Atatürk imzası var hadi alalım
kalemde var hadi alalım
kül tablasında Ata imzası var alalım
kadehte var
var her yerde var
eee yeter be
ATATÜRK!Ü ANLAMAK ONUN İMZASI OLAN OBJE VE EŞYALARI KULLANMAK DEMEK DEĞİLDİR
ATATÜRK'ÜN İLKE VE DEVRİMLERİNİ NE KADAR ANLADINIZ NE KADAR SAHİP ÇIKTINIZ VE ESERLERİNİN ÜSTÜNE BİR TUĞLA DA SİZ KOYABİLDİNİZ Mİ SORULARINA VERECEĞİNİZ YANITLARLA DOĞRU ORANTILIYSA NE ÂLÂ DEĞİLSE DEVAM YILMAZLARLA MIŞ GİBİ ATATÜRKÇÜLÜĞE...
nednine gelince
Mustafa Kemal Atatürk'ü anlamak için Yılmaz ÖZdil'e para kazandırmaya gerek yok
NUTUK okuyun
TEK ADAM okuyun
ama popüler kültürün gudumune girip gazetecilerin yazdıklarından Atamızı öğrenemezsiniz?
Yılmaz Özdil'in Atatürk serisi var dehşet içinde kaldım, adam Atatürk ve çocuk, Atatürk ve oyun, Atatürk ve hayvan sevgisi diye çocuk kitapları serisi hazırlatmış. Neden satacağından emin
sömür sömür sömür
bardakta Atatürk imzası var hadi alalım
kalemde var hadi alalım
kül tablasında Ata imzası var alalım
kadehte var
var her yerde var
eee yeter be
ATATÜRK!Ü ANLAMAK ONUN İMZASI OLAN OBJE VE EŞYALARI KULLANMAK DEMEK DEĞİLDİR
ATATÜRK'ÜN İLKE VE DEVRİMLERİNİ NE KADAR ANLADINIZ NE KADAR SAHİP ÇIKTINIZ VE ESERLERİNİN ÜSTÜNE BİR TUĞLA DA SİZ KOYABİLDİNİZ Mİ SORULARINA VERECEĞİNİZ YANITLARLA DOĞRU ORANTILIYSA NE ÂLÂ DEĞİLSE DEVAM YILMAZLARLA MIŞ GİBİ ATATÜRKÇÜLÜĞE...
daha fazla
Kırmızı Kedi
- Puan vermedi
Mustafa Kemal
Yılmaz Özdil
- Kırmızı Kedi
- 1905
6 yıl
İnceleme
adam gbi adam yılmaz özdil. kuvayi milliyeci kitabın umarım herkesi aydınlatacak ..mustafa kemal isimli yapıtına tam destek veriyorum
Kırmızı Kedi
- Puan vermedi
Mustafa Kemal
Yılmaz Özdil
- Kırmızı Kedi
- 1905
İnceleme
En çok satanlar da bir numara ve hiç yorum yok, ilginç!
Demek reklama ihtiyacı olmayan kitap. İsmi yeter..
Milletçe O'nu okumaya ihtiyacımız var...
Demek reklama ihtiyacı olmayan kitap. İsmi yeter..
Milletçe O'nu okumaya ihtiyacımız var...
daha fazla
Kırmızı Kedi
- Puan vermedi
Mustafa Kemal
Yılmaz Özdil
- Kırmızı Kedi
- 1905