Tanıtım Yazısı
Kim bilir, belki de karamsarlığımın panzehiri olduğuna inandığım, beni daha iyimser yaptığını sandığım için yazıyorum. İyimserliğin azaldığı bir dünyada, iyimserliğimin çığlıkları duyulsun diye kalem elde çırpınıyorum. Hoşgörünün nerdeyse suç sayıldığı bir ortamda, hoşgörüsüzlüğün toplumu bu kadar çirkinleştirmesine seyirci kalmamak için, farklı olma hakkına karşı tolerans denilen erdemliliği güçlendirdiği için yazıyorum.
Ufuk, özürlülüğün erdem sayıldığı bir dönemde, geniş ufuklu olmaya çalışmak, kendine yabancılaşmanın moda olarak algılandığı bir zaman diliminde, kendim olabilmeyi ya da yabancılaşmamayı sağlayabilmek için yazıyorum.
Dünay sır ve Tılermen'in birleşmesinden doğan ve bize rağmen adı 'Kızıltepe' olarak konulan bastırılmış arzuların yasaklı şehrinde dengbêjlerin belleği diri tutan sesine kulak vererek büyüyen insanların anlatılacak çok hikâyeleri var. Ben de onlardan biriyim. Sözcüklerin büyüsünde mutluluk arıyorum.
İçimden geliyor yazmak. İçimden geleni durduramadığım için yazıyorum. Sorulacak çok sorum olduğu için yazıyorum. Yazmak, cesaretimi bilediği, acılarımı dindirdiği ve ruhumu özgürleştir-diği için yazıyorum.
(Tanıtım Bülteninden)
daha fazla
Yazar: Mustafa Aydoğan
Yayınevi: Doz Basım Yayın
ISBN: 789944227964
Sayfa: 200s.
Boyut:
Kapak:
Tarih: 1905
Kağıt Tipi:
12 yıl
İnceleme
Güzel, harika bir kitap diyerek klişelere girmeden sevdiğim bir şiirini paylaşıyorum bir fikir bırakması adına:
K u r d e l e
kızım ince ve hafif sesini
gezdiriyor
içeriye boşalan ay ışığında
baba diyor öp beni
öp beni sesimde bir ağrı var
ipin üstünde cambaz bembeyaz
çoğaltıyor annemin yüzündeki geceyi
çocukların gülüşlerine öykünen yaz
baba, neden her şey sağlam ve böylesine görkemli
kızım saatin en ucunda
saçlarında mavi bir akış
baba diyor, bir melek miyim ben
avuçlarımda uyuyor tombul dolunay
eteğimde sarı yıldızlar
baba, bir kelebek miyim ben
ışık mıyım, neden ağrıyan bir kalbim var
saksılar çiçeği boğacak biliyorum
kara kediler emiyor parmak uçlarımdan
sütçü neden çalıyor kapımızı evde ben yoksam
baba, neden her şey tuhaf ve böylesine sağlam
kızım elinde gümüş bir çay
dudaklarında bakırsı tebessüm
baba diyor, saçlarıma düşen kar
annemi neden üşütüyor
çocuklar ölse ne yapar sokaklar
dökülse elimdeki gümüş çay
biliyorum yağmur işte böyle yağar
trenler geçiyor düş tünellerimden
senin göğünde parçalanan nar gibi trenler
koşuyorum çıkmak üzreyim işte çocukluğumdan
baba, neden her şey dışımızda ve hızlı bu kadar
kızım açmış toprağın bütün kapılarını
kayıp kurdelesini arıyor prensesin
baba diyor, çek üzerimden
çek ve arala geceyi
bu kadar karanlığa dayanamam ben
orman bütün ağaçlarını öpüyor tek tek
prensesin kurdelesi bulunmuş besbelli
açmış gördüm kalbimdeki son çiçek
baba, neden her şey güzel ve böylesine görkemli
kızım bütün ruhunu
yumuşak tenine bağışlıyor ayın
geceyi yıkanmış güneşe seriyor çocuklar
uçup dağılıyor ruhuma üflenen nefes
baba diyor ölsem acı çekmem
ay ışığına gömer beni melekler
baba, neden her şey içli ve böylesine sevecen
K u r d e l e
kızım ince ve hafif sesini
gezdiriyor
içeriye boşalan ay ışığında
baba diyor öp beni
öp beni sesimde bir ağrı var
ipin üstünde cambaz bembeyaz
çoğaltıyor annemin yüzündeki geceyi
çocukların gülüşlerine öykünen yaz
baba, neden her şey sağlam ve böylesine görkemli
kızım saatin en ucunda
saçlarında mavi bir akış
baba diyor, bir melek miyim ben
avuçlarımda uyuyor tombul dolunay
eteğimde sarı yıldızlar
baba, bir kelebek miyim ben
ışık mıyım, neden ağrıyan bir kalbim var
saksılar çiçeği boğacak biliyorum
kara kediler emiyor parmak uçlarımdan
sütçü neden çalıyor kapımızı evde ben yoksam
baba, neden her şey tuhaf ve böylesine sağlam
kızım elinde gümüş bir çay
dudaklarında bakırsı tebessüm
baba diyor, saçlarıma düşen kar
annemi neden üşütüyor
çocuklar ölse ne yapar sokaklar
dökülse elimdeki gümüş çay
biliyorum yağmur işte böyle yağar
trenler geçiyor düş tünellerimden
senin göğünde parçalanan nar gibi trenler
koşuyorum çıkmak üzreyim işte çocukluğumdan
baba, neden her şey dışımızda ve hızlı bu kadar
kızım açmış toprağın bütün kapılarını
kayıp kurdelesini arıyor prensesin
baba diyor, çek üzerimden
çek ve arala geceyi
bu kadar karanlığa dayanamam ben
orman bütün ağaçlarını öpüyor tek tek
prensesin kurdelesi bulunmuş besbelli
açmış gördüm kalbimdeki son çiçek
baba, neden her şey güzel ve böylesine görkemli
kızım bütün ruhunu
yumuşak tenine bağışlıyor ayın
geceyi yıkanmış güneşe seriyor çocuklar
uçup dağılıyor ruhuma üflenen nefes
baba diyor ölsem acı çekmem
ay ışığına gömer beni melekler
baba, neden her şey içli ve böylesine sevecen
daha fazla
Doz Basım Yayın
- Puan vermedi
Derin (N)akışlı Sular
Mustafa Aydoğan
- Doz Basım Yayın
- 1905