İntikam alıp da sonunda pişman olmaktansa, affedip de pişman olmak daha iyidir. cafer b. muhammed
Yedi Yaman'ın Güneşi Roman Hüseyin TURHAL
Yedi Yaman'ın Güneşi Adıyaman. Tütünün ve Nemrut Dağı'nın katı kurallarıyla yönetilen, gençlerin hayallerinin birer birer karardığı yer. Bu topraklarda iki tür insan vardır: Geleneksel düzeni koruyan...
12. Bölüm

BÖLÜM 10: YÜZLEŞME

10 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
BÖLÜM 10: YÜZLEŞME
Sınav sabahı, Fatma’nın evi, bir karakol kadar sessizdi. Annesi, onu sınav merkezine kadar götürdü; bu, bir destek değil, bir mahkûmu teslim etme eylemiydi. Sınav salonunun kapısında, annesi son kez fısıldadı: "Aklını o boş işlere yorma. Bu sınav sadece formalite. Sonuç ne olursa olsun, düğün tarihi artık kesinleşti."
Fatma, salona girdi. Kalemi eline aldığında, titrek olan eli değil, kalbindeki zincirlerdi. Ancak her an, gözlerini kapatıp Abuzer’in düğünde çaldığı müziği duyduğunda, zihni berraklaşıyordu. Onun direnişi, Abuzer'in telleri ve Ayşegül'ün pazarlama stratejisi gibiydi: Keskin, cesur ve şeffaf.
Üç saat sonra salondan çıktığında, yorgundu ama içinde, sanki odaya bir güneş doğmuşçasına, kesin bir başarı hissi vardı.
Sınavın ardından geçen iki hafta, sonsuzluk gibiydi. Abuzer, o gece Fatma için bestelediği türküyü, yerel bir radyoya göndermeyi başardı. "Yaman'ın Kalbine Mektup" adını verdiği bu türkü, Fatma’nın direnişini ve Abuzer’in ona olan inancını anlatıyordu.
Ayşegül, Fatma’nın odasına bir bardak suyla girdiğinde, kulağına eğildi: "Abuzer, radyoya bir türkü yollamış. Senin için. Adı Yaman'ın Kalbine Mektup. O türkü, senin kapı kilidini açacak."
Sonuçların açıklanacağı gün, Fatma’nın ailesi evin salonunda toplanmıştı. Ahmet ve ailesi de oradaydı. Fatma, titreyen ellerle bilgisayarın başına geçti. Sayfayı yeniledi. Fatma’nın ağzından bir hıçkırık kaçtı.
Amcası alaycı bir sesle, "Ne oldu, Ağlamak yok Fatma. Olacağı buydu," dedi.
Fatma, bilgisayar ekranından gözlerini ayırmadan, derin bir nefes aldı. Gözyaşları akıyordu, ama bunlar neşe ve zafer gözyaşlarıydı.
"Ağlıyorum," dedi Fatma, sesi giderek yükselerek. "Çünkü ben kazandım. Ben İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni kazandım. Türkiye derecesine girdim!"
Salon buz kesti. Ahmet’in annesi, elindeki yüzük kutusunu düşürdü. Fatma’nın annesi ve amcası, gözlerindeki inkar ve şaşkınlıkla kaskatı kesilmişlerdi.
Fatma, oturduğu yerden kalktı ve masadaki yüzük kutusunu itti. "Benim kaderim artık sizin yüzüğünüzde değil. Benim kaderim, benim zekamda ve benim geleceğimde. Bana bir şans tanıdınız, ben de o şansı kullandım. Size saygım var, ama ben artık bu evin kızı olmaktan çok, Türkiye'nin bir hukuk öğrencisiyim!"
Fatma’nın bu cesaret anı, salonu dolduran herkesin geleneksel inançlarını darmadağın etti.
O gece, Abuzer ve Hasan atölyede, radyodan "Yaman'ın Kalbine Mektup" türküsünü dinlerken, kapı çalındı. Gelen Ayşegül'dü. Gözleri yaşlıydı ama yüzü zaferle parlıyordu.
"Başardık," dedi Ayşegül, sesi sevinçten boğularak. "Fatma, kazandı! Bizim planımız işe yaradı! Güneş, artık onun için doğdu!"
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL