Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
SAHRA'NIN UYANIŞI ve YÜKSELİŞİ: M.S. 8000 - M.Ö. 5000
Sahra Çölü, bugün dünyanın en kurak ve geniş çöl alanlarından biridir; ancak yaklaşık 15.000 ila 5.000 yıl önce bu topraklar göllerle dolu, otlaklarla kaplı ve yaşamla iç içe bir ekosisteme sahipti. B...
3. Bölüm

1: Yeşilin Son Şarkısı (M.Ö. 5000)

77 Okuyucu
1 Beğeni
0 Yorum
Sahra'nın Ölümü, Nil'in Doğuşu: M.Ö. 5000 - M.S. 8000
(Nil-7’nin anlatımıyla, Sahara’nın zihninde canlanan sahneler eşliğinde)

Bölüm 1: Yeşilin Son Şarkısı (M.Ö. 5000)

1.1. Sahra'nın Son Yeşil Şarkısı

Bu hikâye, Sahra'ın son yeşil şarkılarından birine, yaklaşık 7.000 yıl önceki bir köye götürür bizi. Gökyüzü hâlâ suyla konuşurken, insanlar toprağın dilini duyar, sazlıkların fısıltısına kulak verirdi...
Sahra, bir zamanlar gökyüzün cömert olduğu bir diyardı. Yeşilin her tonu, otlaklarda dalgalanır, göller kuşların şarkılarıyla çınlardı. Ağaçlar, rüzgârla fısıldaşır, dallarında yemişler tomurcuklanırdı. Gölün suyu, sabahları güneşle parlar, akşamları ayın gümüşünü yansıtırdı. Bu topraklarda yaşayanlar, suyun dilini bilir, toprağın nabzını dinlerdi. Yağmur, göğün hediyesiydi; her damlası, yaşamın bir duası gibi düşerdi.

Khaalid, gölün kıyısında, ayaklarını suya daldırmış oturuyordu. Küçük parmakları, suyun yüzeyinde halkalar çiziyor, balıkların sıçrayışları onu kıkırdatıyordu. O sabah, gökyüzü griyle yeşil arasında bir renge bürünmüştü, sanki Sahra’nın ruhu bulutlarda dans ediyordu. Khaalid’in annesi, gölün ötesindeki tarlalarda, yabani buğdayların arasında dolaşıyor, filizlerin gücünü kontrol ediyordu. Amcaları, sazlardan örülmüş sepetlerle balık tuzaklarını hazırlıyor, bir yandan alçak sesle şarkılar mırıldanıyordu.

Khaalid, çıplak ayaklarıyla serin toprakta yürürken, gölün kıyısına indi. Sabah güneşi henüz tam doğmamıştı, ama bulutlar pembe tüyler gibi gökyüzüne serilmişti. Ufuk çizgisi, hâlâ uykulu bir çölün siluetini çiziyordu.

Suyun kıyısında çömeldi. Küçük parmaklarıyla suyun yüzeyine hafifçe dokundu. Daireler oluştu. Dalgacıklar kıyıya vurdu.

"Anne, su neden bu kadar berrak?" diye sordu Khaalid, gözleri gölün dibindeki çakıl taşlarına takılmıştı. Annesi, başını kaldırıp gülümsedi. "Çünkü gökyüzü ona aynasını vermiş, yavrum. Su, gördüğünü saklar, ama sadece kalbi temiz olanlara gösterir."

Khaalid bunu anlamadı, ama suyun yüzeyinde kendi yansımasını görünce gülümsedi. Bir balık, tam o sırada sıçradı ve suyun yüzeyi dalgalandı. Khaalid kahkahayı patlattı. "Bak, anne! Bana gülüyor!"
Khaalid başını kaldırdı. Annesi ellerini çamura bulamış, göl kıyısına uygun tohumları seçmekle meşguldü. Yağmur birkaç gün önce yağmış, toprak şimdi nemliydi.

Annesi, tarladan doğrulup oğluna baktı. "Belki de sana sırlarını anlatıyordur, Khaalid. Dinlersen, su konuşur."


1.2. Gün Dönerken

O gün, köyün havası neşeyle doluydu. Yağmur, birkaç gün önce yağmış, toprağı bereketle ıslatmıştı. Büyükler, "Yeşilin Şarkısı" derdi bu günlere; Sahra’nın cömert olduğu, otlakların hayvanlarla dolup taştığı, gölün balıklarla şenlendiği zamanlar. Khaalid, babasının elinden tutmuş, gölün kıyısında yürüyor, sazlıkların arasında koşan antilopları izliyordu. Babası, güçlü elleriyle bir saz kesti, sonra oğluna uzattı. "Bunu sakla," dedi. "Saz, suyun dostudur. Onunla konuşmayı öğrenirsen, Sahra sana hep yol gösterir."

Khaalid, sazı aldı, parmaklarıyla yapraklarını okşadı. "Saz konuşur mu, baba?" Babası gülümsedi, gözleri uzaklara dalarak. "Her şey konuşur, oğlum. Ama dinlemek için kalbinle bakman gerekir."

1.3. Gece Çökerken

Gece, Sahra’nın üzerine bir örtü gibi indi. Köyün ortasında, dallardan ve otlardan örülmüş bir çemberin içinde ateş yakılmıştı. Alevler, gökyüzüne kıvılcımlar gönderiyor, yıldızlar ise sanki onlara cevap veriyordu. Köylüler, ateşin etrafında toplanmış, yabani buğdaydan yapılmış ekmekleri ve gölden yeni tutulmuş balıkları paylaşıyordu. Çocuklar, ateşin ışığında koşuşturuyor, büyükler ise alçak sesle Sahra’nın eski hikayelerini anlatıyordu.

Khaalid, babasının dizine yaslanmış, ateşin sıcaklığına sığınmıştı. Babası, oğlunun saçlarını okşarken, "Yarın sabah, seninle göle gideceğiz," dedi. "İlk kez yalnız balık tutacağız. Ama şimdi uyumalısın."

Khaalid gözlerini kısarak gülümsedi. "Baba, o hikâyeyi anlatır mısın? Hani büyük büyük dedemiz bir leoparla konuşmuş ya..."

Babası, ateşe bakarak derin bir nefes aldı. "O hikâye, Sahra’nın yeşil olduğu günlerden kalma," dedi yumuşak bir sesle. "O günlerde, leoparlar insanlar kadar bilgeydi. Büyük büyük deden, henüz senin yaşındayken, bir sabah tek başına göl kıyısına inmiş. Orada, gölgelerin arasında sessizce onu izleyen bir leopar görmüş. Korkmamış, çünkü gözlerinde bir tehdit değil, bir merak varmış. Ve o an… leopar konuşmuş. Leopar ona demiş ki: 'İşte bu topraklar, suyu koruyanlara aittir. Ama su, sadece kalbiyle dinleyenlere şarkı söyler.'"

Khaalid, babasının sesine dalmış, gözlerini ateşe dikmişti. Leoparın altın sarısı gözleri, gölün dalgaları, dedesinin cesareti... Hikâye, ateşin çıtırtılarıyla canlanıyordu.
Khaalid’in gözleri büyümüş, hayranlıkla parlamıştı. Babasının dizinde derin bir nefes aldı.
“Bu toprakların suyu koruyanlara ait olması ne demek? Suyun sadece kalbiyle dinleyenlere şarkı söylemesi ne demek?”

Khaalid'in sorusu üzerine babası, oğlunun saçlarını okşadı ve ateşe baktı. Sesi, yavaş ve düşünceliydi, sanki kelimeleri havada tartıyordu.
“Ah, Leopar’ın sözleri derin, evlat,” dedi babası. ”Şöyle düşün: ‘Bu topraklar, suyu koruyanlara aittir’ demek, toprağın ve suyun sana ait olduğunu iddia etmekle ilgili değildir. Asıl mesele, onları nasıl kullandığın, onlara nasıl davrandığındır. Eğer suyu hoyratça harcarsan, kirletirsen, sadece kendine alırsan, o su bir gün biter. Ama eğer suyu gözün gibi korur, herkesle paylaşırsın, onun yaşamasına yardım edersen, o zaman su da seni besler, toprağına bereket getirir. Toprak, suyu koruyanların, ona iyi bakanların yurdu olur. Onu sömürenlerin değil.”

Babası durdu, Khaalid'in gözlerinin içine baktı.
“Peki ya ‘su, sadece kalbiyle dinleyenlere şarkı söyler’ kısmına gelince… Duyuyor musun, balıklar nasıl neşeyle zıplıyor, kurbağalar nasıl şakırdıyor? İşte o, suyun şarkısıdır. Onu duymak için sadece kulakların yetmez, kalbinle de dinlemen gerekir. Suyun sana ne anlattığını anlamalısın. Ne zaman çok az, ne zaman çok fazla olduğunu, ne zaman dinlenmesi gerektiğini… Eğer sadece kendi çıkarını düşünür, suyun sesine kulak vermezsen, o şarkıyı duymazsın. Ve bir gün, su susar. Bizim gölümüzde bir gün kurur. Kalbiyle dinleyenler, suyun dilini anlar ve onunla birlikte yaşar, ona karşı değil.”

Babası gülümsedi.
“Leopar’ın sözleri, bize doğanın bir parçası olduğumuzu, ona saygı duymamız gerektiğini hatırlatır, Khaalid. Bizim atalarımız bunu bilirdi. Ruhun temizse doğa seni tanır. Kalpten çıkan başka bir kalbe mutlaka ulaşır. Gerçek huzur gösterişte değil, samimi olandır. Ve bazen biri sadece yanında durarak sana iyi geliyorsa, o an kelimelere gerek yok. Eğer bir hayvan sana çekinmeden yaklaşıyorsa bil ki senin içindeki iyiliği o çoktan fark etmiştir. “

Khaalid anlamamış gibi baktı. Babasına gülümsedi, yeni bir soru sordu:
“O zaman… ben de bir gün bir leoparla konuşabilir miyim?”

Babası da gülümsedi.
“Eğer büyük büyük deden gibi kalbinle dinlemeyi öğrenirsen...”

1.4. Rüya

Hikâye bittiğinde, ateşin hışırtısı ve uzaklardaki cırcır böceklerinin sesleri birbirine karışıyordu. Khaalid, annesinin ördüğü hasırın üzerinde, babasının kollarında uykuya dalmıştı. O gece rüyasında, Sahra’nın yeşil otlaklarında yürüdü. Yağmur damlaları, ona isimlerini fısıldıyordu: "Sera, Luma, Tira..." Ve her biri, gökyüzüne geri dönmeden önce ona gülümseyip selam veriyordu.
Köy, ateşin sönük ışığında uyuyordu. Göl, sessizce dalgalanıyor, sazlıklar rüzgârla fısıldaşıyordu. Ama o gece, gökyüzü bir an için sustu. Uzaklarda, Sahra’nın derinliklerinde, otlaklar yavaşça soluyordu. Yeşilin şarkısı, usulca zayıflıyordu.

1.5. Sahara & Nil-7 Diyaloğu (M.S. 8000)

SAHARA:
(Gözleri yarı kapalı, battaniyesine sarılmış halde mırıldanır)
“Ama... o çocukla benim yaşım aynı... Ben de rüyamda isimler duydum, Nil-7.”

NİL-7:
“Ne duydun, Sahara?”

SAHARA:
“Bir tanesi ‘Tira’ dedi. Tıpkı Khaalid’in rüyasında olduğu gibi. Bu sadece bir hikâye değil, değil mi Nil-7? Bu… benim hatırladığım bir şey olabilir mi?”

NİL-7:
(Bir an durur. Gözleri titreyen veri parçacıkları gibi parlar. Belki geçmişten veri çağırır, belki sadece Sahara’nın duygusunu dinler.)
“Hafıza, yalnızca yaşadıklarımızdan ibaret değildir, Sahara. Bazen atalarının hafızası da senin içinde uyanır. Belki sen, Khaalid’in hikâyesini sadece dinlemiyorsun… Belki sen, onu hatırlıyorsun.”

SAHARA:
(gözleri büyür) ”Ama ben sadece bir çocuğum.”

NİL-7:
“Khaalid de öyleydi.”

(Bir sessizlik olur. Sonra Sahara, fısıltıyla sorar.)
SAHARA:
“Nil-7… Sence ben de bir gün bir leoparla konuşabilir miyim?”

NİL-7:
(yavaşça yanına kıvrılır, gözlerini Sahara’nın göz hizasına getirir)
“Konuşuyorsun, Sahara. Şu anda. Dinlemeyi öğrendin. Şimdi, sıradaki şarkıya hazır mısın?”

SAHARA:
(başını sallar) ”Evet.”

NİL-7:
“O zaman, Yeşil Şarkı’nın ikinci bölümüyle devam edelim…”
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL