Kurbanın sıcak suyu kursakları ısıtıp, lokmanın bereketi canları doyurmuştu. Bedensel açlık yerini manevi bir beklentiye bırakmıştı. Ap Aziz Dede, İnsan-ı Kâmil yolunun sadece paylaşmaktan ibaret olmadığını, aynı zamanda sürekli bir arınma ve öz eleştiri gerektirdiğini biliyordu. I. İbrikçi Hizmeti: Suyun Temizliği Sıra, İbrikçi Hizmeti'ndeydi. Bu hizmeti, genellikle en temiz kalpli ve en titiz canlar üstlenirdi. O akşam, İbrikçi, köyün genç kızlarından Zeynep’ti. Zeynep, elinde pirinçten yapılmış, ince uzun bir ibrik ve temiz, beyaz bir leğenle ortaya çıktı. İbrikçi Hizmeti, suyu kutsallaştırır. Bu su, sadece elleri değil, gönüllerdeki kiri ve nefsanî arzuları da temizleme niyetiyle dökülürdü. Ap Aziz Dede, Zeynep’in ibrikten usulca su döküşünü izlerken, arınmanın önemini anlatan bir kıssa anlattı: "Canlar, biliniz ki, Hakk’ın Mürşidi temiz olanı sever. Nasıl ki abdest alırken bedenimizi temizleriz, Cem’de de ruhumuzu temizleriz. İbrikten akan bu su, Tövbe Kapısı’nın anahtarıdır. Tövbe, sadece dille söylenen bir söz değil, bir daha o hataya dönmemeye dair verilen bir İkrar’dır." Ali, elini yıkarken suyun soğukluğunu hissetti. Bu, aynı zamanda ruhuna değen bir serinlikti. Zeynep’in temiz bir havluyla elini kurulaması, onun için bir hizmetten öte, bir kutsamaydı. II. Zâkir Hizmeti: Sazın İlk Darbesi Temizlik ritüeli tamamlanınca, Ap Aziz Dede, Cem’in en önemli anlarından birine geçildiğini, yani Zâkir Hizmeti'nin başladığını işaret etti. Zâkir, Dede'nin kendisiydi. Dede, kucağındaki üç telli curasını tekrar göğsüne yasladı. Curanın ses telleri, bu geceki Nefesler ve Deyişler için hazırdı. Bu müzik, Semah’a giden yolu açacak, 12 İmam ve Ehlibeyt sevgisini canların damarlarına zerk edecekti. Dede, bu kez, nefsin zaaflarına ve bu zaaflardan ders çıkarmaya odaklanan bir deyişe başladı: Gördün mü bu dünyanın fani halini, Taş üstüne taş konmuş, gönül yorulmuş. Yolumuzda Hakka şükür, kula minnet yok, Eline, Diline, Beline sahip olan kurtulmuş. Musahip olmuşsan, Görgüden geçtinse, Her nefsanî arzudan tövbe etmişsen, erdin. Curadan çıkan ses, odada toplanan her canın, kendi özel ve gizli pişmanlığına dokunuyordu. III. Köy Odasında Yabancı Bir Yüz Deyişin sonuna doğru, köy odasının alçak kapısından tedirgin bir gölge süzüldü. Bu, Şağmir Köyü’nden olmayan, genç, takım elbiseli, şehirli bir yabancıydı. Cem’in en yoğun anında içeri girmeye cesaret etmişti. Yabancı, şaşkınlıkla etrafına bakıyordu. Gaz lambasının loş ışığı, curanın sesi ve yerde bağdaş kurmuş sessiz topluluk, ona hem merak uyandırıcı hem de ürkütücü gelmişti. Gözcü Yusuf Amca, hemen yerinden fırlayıp misafirin kolunu tuttu. "Hizmet başladı, can. İzin almadan içeri girilmez." Misafir, fısıltıyla "Bir tanıdığı arıyorum," dedi. Ortamdaki gerilimi hisseden Ap Aziz Dede, curayı susturmadan, nazikçe elini kaldırdı. "Bırakınız Gözcü," dedi. "Kapımız herkese açıktır. Ancak burası sıradan bir toplanma yeri değil, Dergâhımızdır. Burada yalan söylenmez, kin güdülmez. Girerken, rızalık gerekir." Dede, yabancıya gülümsedi. "Can, hoş geldin. Aradığın kişi, önce kendi içindedir. Buraya giriyorsan, dışarıdaki bütün kimliğini kapının eşiğine bırakmalısın. Gönlünle gel." Yabancı, Dede’nin gözlerinin derinliğinde boğulur gibi oldu. Ali, bu durumu büyük bir merakla izliyordu. Dede, bir yabancıyı bile anında yolun kurallarıyla yüzleştiriyordu. Yabancı, başını eğdi ve "Hakka ve halka rızalıkla geldim," dedi, kelimeleri zorlukla seçerek. Dede, memnuniyetle gülümsedi. "O halde gel. Musa Amca, ona da bir lokma ikram et. Bizde kimse aç ve kirli kalmaz." Böylece, Köy Odası, sadece Şağmir’in canlarını değil, yolunu kaybetmiş bir yabancıyı da kucakladı. Arınma ve tövbe, topluluğun bir sınavı olarak tamamlanmıştı. "Canlar," dedi Dede, sesi artık coşkuluydu. "İbrikçinin suyu kalbimizi yıkadı. Lokmamız bereketlendi. Şimdi, Semah ile coşma vaktidir. Erenler meydanına çıkma vaktidir!"
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.