Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
Rızalık Yolu İnsan-ı Kâmil’e Seyrü Sülûk Ve Mârifettulaha Erme
İnsanın içsel dönüşümünü bir köpek metaforu üzerinden anlatan tasavvufî bir seyrü sülûk risalesidir. Kümese girip tavukları yiyen köpeğin hikâyesi, bilinçsizlikten farkındalığa, suçtan telafiye uzanan...
29. Bölüm

Rızalık (Karşılıklı Rıza) Yolu: Alevi-Bektaşi Etik Öğretisinin Marxist, Psikolojik, Sosyolojik ve Felsefi Bir Analizi

23 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Öz: Bu çalışma, Anadolu Alevi-Bektaşi geleneğinin merkezinde yer alan "rızalık" kavramını, evrensel bir etik ilke olarak incelemeyi amaçlamaktadır. "Eline, beline, diline sahip ol" üçlü kuralıyla somutlaşan ve nihayetinde "yıktığını yap, ağlattığını güldür" şeklinde tezahür eden telafi ve tazmin mekanizması, bu çalışmanın temel çerçevesini oluşturmaktadır. Metinde geçen "köpek" metaforu üzerinden insan olma halleri (cahil, sûreten insan, insan-ı kâmil) bir gelişim psikolojisi ve ahlak felsefesi perspektifinden analiz edilecektir. Çalışma, rızalık ilkesini; Marxist bir bakışla sömürüsüz bir toplum tahayyülü, psikolojik bir bakışla bireysel sorumluluk ve pişmanlık terapisi, sosyolojik bir bakışla toplumsal barışın tesisi ve felsefi bir bakışla İber Yarımadası'ndaki İslam filozofu İbn Rüşd'ün (Averroes) akılcılığı ile Miguel de Unamuno'nun varoluşçu trajik duygusuyla diyalog içinde ele alacaktır. Sonuç olarak, rızalık yolunun, dogmatik olmayan, pratik, diyalektik ve insan-merkezli (antroposantrik) bir etik sistem önerisi olarak evrensel değeri ortaya konacaktır.



Bir Metafor Olarak Köpek

"Hak, Muhammed, Ali. Ey Dede! Sana dil verdim, haktan ve hakikatten yana baş kaldır. Döktüğünü doldur, ağlattığını güldür, yıktığını yap. Bu yolda incinme, incitme; dar gel, doğru söyle." İşte bu yola girene, RIZALIK yolunda denir.

Şu örnek üzerine düşünelim: Bir köpek kümese girer ve tavukları yer. O bir hayvandır ve bu eyleminin iyi ya da kötü olduğunu bilemez. Aynı şekilde, bazı insanlar da sûrette insan olabilir (yani insan suretindedir), ancak yaptığı bir eylemin iyi mi kötü mü olduğunun bilincinde değilse, o sîrette hayvan (yani özü itibarıyla) olarak kalır.

Kişi, yaptığı eylemin iyi veya kötü olduğunun bilincine varırsa, işte o zaman sûrette insan, sîrette de insan olma yoluna girer. Fakat kemale ermek için bu da yetmez. O kişi, yediği tavukların parasını, zarar verdiği sahibine öder ve onun rızalığını alırsa, artık sûrette insan, sîrette insan-ı kâmil olma mertebesine yükselir ve gerçek rızalık yolunda ilerler.

Bu yolun özü, kişinin tüm sıkıntıları kendinden bilmesidir. "Ayağıma taş dolansa, kendimden bilirim." sözü bu hakikati ifade eder. Nasıl ki el, gövdenin kaşındığı yeri bilirse, can da kendi derdinin dermanını içinde taşır.

Bu yolun yolcuları ikiye ayrılır: Ârifler ve kâmiller, daima özünü yoklar; cahiller ise daima kendini aklar. İnsan-ı kâmil, sürekli özünü yoklayarak eksiğini ve kusurunu bulur. Maddi veya manevi olarak zarar verdiği her mazlumun zararını, ziyanını tazmin eder ve nihayetinde rızalık yoluna girer. İşte esas olan da budur.

Alevi metnindeki "kümesdeki köpek" metaforu, insanlık durumuna dair derin bir fenomendir. Köpek, eyleminin etik sonuçlarından habersizdir; onun için eylem, sadece içgüdüsel bir doyumdur. Buradan hareketle, bu metafor insanın bilinç, özgürlük ve sorumluluk üçgenindeki yerini anlamak için kullanabilir.


Anahtar Kelimeler: Rızalık, Alevi-Bektaşi Etiği, İnsan-ı Kâmil, Marxist Etik, Varoluşçuluk, İbn Rüşd, Unamuno, Özeleştiri, Tazmin.

Giriş: Bir Etik Sistem Olarak Rızalık Yolu

Alevi-Bektaşi öğretisi, sıklıkla bir "inanç sistemi" olarak tanımlansa da, özünde pratik hayata dair derin bir "etik sistem" sunar. Bu sistemin nihai hedefi, bireyin olgunlaşarak (kâmilleşerek) toplumla ve kendi özüyle barışık (rıza içinde) yaşamasıdır. "Hak-Muhammed-Ali" üçlemesi, bu olgunlaşma sürecinin sembolik ifadesidir. Bu makale, bu etik sistemin temel taşı olan rızalık kavramını, disiplinlerarası bir yaklaşımla çözümlemeyi hedeflemektedir.

I. Temel İlkeler ve Psiko-Sosyal Temeller: "Üçler"in Anlamı

Sistem, bireyin dünyaya verdiği zararı kontrol altına almayı hedefleyen üç temel ilkeyle ("Üçler") başlar:

Eline Sahip Olmak: Bu ilke, mülkiyet ilişkilerine dairdir. "Koymadığını alma" emri, Marxist bir analizle, özel mülkiyetin gasp edilmesine (emek sömürüsüne) karşı bir etik direniş olarak okunabilir. Helal kazanç vurgusu, emeğin yabancılaşmasının reddidir.

Beline Sahip Olmak: Bu ilke, en temel insani dürtülerden biri olan cinselliğin toplumsal bir düzen ve saygı ("iffet") içinde yaşanmasını öngörür. Sosyolojik olarak, bu, toplumsal cinsel ahlakın keyfi bir kuralı değil, ilişkilerde istismarı önleyerek "rıza"yı temel alan bir düzenlemedir.

Diline Sahip Olmak: "Görmediğini söyleme, incitme" ilkesi, iletişim etiğidir. Psikolojik açıdan, yalan ve dedikodunun birey ve toplum ruh sağlığı üzerindeki yıkıcı etkisini bertaraf etmeyi amaçlar. Bu, toplumsal güvenin (sosyal sermaye) inşasının temelidir.

II. Sorumluluk Bilinci ve "Köpek" Metaforu: Varoluşçu ve Psikolojik Bir Çözümleme

Metnin en çarpıcı unsuru, insan olma halini bir "köpek" metaforu üzerinden derecelendirmesidir.

Köpek (Cahil/Cahil Hayvan): Eyleminin bilincinde ve sorumluluğunda değildir. "Kümeste tavuk yer" ve bunun sonuçlarını idrak edemez. Bu, Freudyen psikolojide tamamen "id" (ilkel benlik) tarafından yönetilen, süperegosu (ahlaki yargı) gelişmemiş bireyin halidir.

Sûrette İnsan (Bilinçli ama Pasif): Eyleminin iyi veya kötü olduğunun farkındadır ("yaptığının bilincine varır") ancak sorumluluğunu almaz, telafide bulunmaz. Bu, varoluşçu felsefede "kötü niyet" (bad faith - Sartre) içinde olan, seçimlerinin sorumluluğundan kaçan bireydir.

İnsan-ı Kâmil (Rızalık Yolunda Olan): Bilinç ve eylemi birleştirir. Farkındalık, onu harekete ("tavukların parasını vermeye", "rızalık almaya") sevk eder. "Ayağına taş dolansa kendimden bilirim" düsturu, varoluşçuluğun "insan kendi seçimlerinden sorumludur" ve Jungyen psikolojinin "gölge"yi (shadow) kabullenme süreciyle birebir örtüşür. Suçu dışsallaştırmak ("taşı suçlamak") bir kaçış mekanizmasıyken, özü yoklamak ("kendinden bilmek") olgunlaşmanın ta kendisidir.

III. Rızalık ve Tazmin: Marxist ve Sosyolojik Bir Perspektif

Rızalık kavramı, basit bir "özür dileme"nin çok ötesindedir. Maddi ve manevi tazminatı zorunlu kılar.

Maddi Tazmin (Zararı Ödeme): "Yediği tavukların parasını vermek", Marxist bir bakışla, artık-değer sömürüsünün reddi ve emeğin karşılığının tam olarak verilmesi ilkesiyle paraleldir. Bu, kapitalist ilişkilerdeki "gasp"ın telafisi için somut bir model sunar.

Manevi Tazmin (Rızalık Alma): Mağdurun gönlünü hoş etmek, onu tekrar topluluğun bir parçası haline getirir. Sosyolojik olarak, bu, toplumsal uyumun (social cohesion) ve onarıcı adaletin (restorative justice) ta kendisidir. Geleneksel ceza hukukunun (suçluya ceza) aksine, hedef, ilişkiyi onarmak ve zararı gidermektir.

IV. Felsefi Diyalog: İbn Rüşd'ün Akılcılığı ve Unamuno'nun Trajik Duygusunda Rızalık

Metnin felsefi derinliği, İber düşüncesiyle kurulacak bir diyalogla daha da anlam kazanır.

İbn Rüşd (Averroes) ve Akıl: Metnin "Akla, mantığa, bilime, fenne yakın olana İNSAN denilir" vurgusu, Endülüslü filozof İbn Rüşd'ün din ile felsefeyi uzlaştıran, aklı merkeze alan akılcı (rasyonalist) geleneği ile doğrudan temas halindedir. Rızalık yolu, dogmalara değil, eleştirel akla ve pratik sonuçlara dayanır.

Unamuno ve Trajik Duygu: İspanyol varoluşçu yazar Miguel de Unamuno, Yaşamın Trajik Duygusu adlı eserinde, aklın ve inancın, ölümlülük ve ölümsüzlük arzusunun çatışmasından doğan trajik bir durumu analiz eder. Rızalık öğretisi, bu trajik çatışmaya bir çözüm önerir gibidir: İnsan, kusurlu ve ölümlüdür (Unamuno'nun trajik insanı), ancak bu kusurluluğunun bilincine varıp ("özünü yoklayıp") telafi mekanizmaları geliştirerek ("tazmin ederek") bu trajediyi aşabilir, anlamlı ve "rıza" içinde bir yaşam kurabilir. "İncinme, incitme" ilkesi, bu trajik varoluş mücadelesinde bir dayanışma etiği sunar.

V. Teolojik Çıkarım: "Allah'ı İnsan Yarattı Bakışı"nın Radikal Yorumu

"Allah'ı insan yarattı bakışıyla bak" ifadesi, metnin belki de en radikal yönüdür. Bu, Ludwig Feuerbach'ın dinin özüne ilişkin tezini ("Tanrı, insanın yabancılaşmış özüdür") çağrıştırır. İnsan, kendi idealindeki kâmil vasıfları (merhamet, adalet, sevgi) bir "Tanrı" projeksiyonuna yansıtır. Rızalık öğretisi, bu projeksiyona tapınmak yerine, o vasıfları kendi içinde inşa etmeye ("insan-ı kâmil olmaya") çağırır. Tanrı, dışarıda aranacak bir otorite değil, içeride gerçekleştirilecek bir erdemler bütünüdür. Bu, dini, dogmatik bir otoriteden ziyade, etik bir öz-oluş sürecine dönüştürür.

Sonuç: Evrensel Bir Etik Reçete Olarak Rızalık

Alevi-Bektaşi öğretisindeki rızalık kavramı, analiz ettiğimiz üzere, son derece modern ve evrensel boyutlara sahiptir.

Marxist ekonomi politiğe, sömürüsüz ve helal kazanca dayalı bir toplum modeli sunar.

Psikoloji bilimine, bireysel sorumluluk almayı ve pişmanlığı onarıcı eyleme dönüştürmeyi öğütler.

Sosyolojiye, onarıcı adalet ve toplumsal barış için işlevsel bir mekanizma teklif eder.

Felsefeye, İbn Rüşd'ün akılcı geleneği ve Unamuno'nun varoluşçu sorgulamasıyla diyalog kurabilecek derinlikte bir insan modeli önerir.

"Köpek" metaforuyla resmedilen insanlık halleri, nihayetinde hepimizin içinden geçtiği bir olgunlaşma yolculuğunun haritasıdır. Rızalık yolu, bu yolculukta sadece "yanlış yapmamayı" değil, yapılan yanlışı onarmayı merkeze alan, pratik, diyalektik ve insancıl bir etik reçetedir. Bu, onu, her türlü dogmatik ve bağnaz anlayışın karşısında, evrensel bir ahlak felsefesi olarak değerli kılar.

Kaynakça (Seçki)

Alevi-Bektaşi Kaynakları:

Buyruk (Şeyh Safi Buyruğu).

Kaygusuz Abdal. Budala-name.

Felsefe & Psikoloji:

Feuerbach, Ludwig. Hıristiyanlığın Özü.

Sartre, Jean-Paul. Varoluşçuluk Bir İnsancılık mıdır?.

Jung, Carl Gustav. İnsan ve Sembolleri.

Unamuno, Miguel de. Yaşamın Trajik Duygusu.

Sosyoloji & Siyaset Teorisi:

Marx, Karl. 1844 El Yazmaları.

Braithwaite, John. Crime, Shame and Reintegration (Onarıcı Adalet teorisi).

İslam Felsefesi:

İbn Rüşd (Averroes). Felsefe ile Din İlişkisinin Uzlaştırılması (Fasl al-Maqāl).

Leaman, Oliver. İslam Felsefesine Giriş.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL