Dostlarımızın bize gösterdiği sevgiyi abartmamız, duyduğumuz minnetten değil, takdire ve sevilmeye ne kadar layık olduğumuzu herkese göstermek içindir. la rochefaucauld
MEKTUPLAR
Zarafeti sergileyen göğün altında, ağaçsız topraklara incelikler verecek suyu sevdim. Ağaçlar yeşerdi kalbime, sevgili......
2. Bölüm

Bulutlara Bırakılan Dua

183 Okuyucu
4 Beğeni
0 Yorum
Bu sabah, ağaran güne eşlik eden Elmalı Barajı’nda, bir çift kuşun göğe doğru havalanışını izledim.

"Üstlerinde kanat çırpan kuşları görmediler mi? Onları havada tutan Rahman'dan başkası değildir." (Mülk Suresi, 29. Ayet)

Gökyüzünün sonsuz maviliğinde süzülüyorlardı. Kanatlarını açtıklarında, sanki bulutlara kalplerinin izini bırakıyorlardı. Yorulmadan, tereddüt etmeden, kendilerini rüzgâra teslim etmişlerdi.

O an, çocukluğumu hatırladım. Yaylalarda rüzgârın peşinden koştuğum, sesimin dağlarda yankılandığı günleri… O zamanlar, özgürlüğün tadı ayaklarımın altındaki toprakta saklıydı. Şimdi ise, yol kenarında arabaların içinde oturan insanlar gibi, ben de bir an için durup onları izliyorum. Kim bilir, belki birimiz, o kuşların kanatlarında kendi hayalini taşıyor.

Kuşlar, ne bir yere yetişme telaşındaydılar ne de saklanıyorlardı. Kalpleri, Tanrı’nın gönderdiği gibi, apaçıktı. Doğal, özgür ve korkusuzdular.

Kavacık’tan ormanlık alana doğru uçarken, birbirlerinden ayrılmadan ilerlediler. Aynı rotayı izlediler, gökyüzünde uyumla yükseldiler, alçaldılar. O an, zamanın içimde bıraktığı ağırlık dağıldı. İstanbul’un sıkışık trafiği, kornalar, koşuşturmalar silindi. Sadece gökyüzü ve ben kaldık.

Bulutların arasından süzülen o gölgeye baktım.

Ve gözlerimde, sonsuza dek filizlenmeni diledim.

Kuşlar gibi… Sadakatle, özgürce…

Bizi durdurabilecek Tanrı’dan başka hiçbir güç yoktu etrafımızda. Zümrüdü Anka, Simurg ve binlerce sığırcık, ayrılmayacaklarına dair söz verdiler. Biz de başımızı hafifçe sallayarak bu sessiz anlaşmaya dâhil olduk. Rüzgâr, saçlarımdan sarkan kelimeleri melodiye dönüştürdü. Sabahın serinliğinde, kuşlarla birlikte iç ısıtan bir sohbetin içine düştüm.

Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün ışıkları, yolun karşı yönünden süzülüp arabamın içine dolduğunda, direksiyon başında halsizleşen ellerimdeki titremeyi bastırmaya çalıştım.

Zaman geçtikçe hiçbir şeye alışılmıyor.
Ya da belki ben alışamadım…
Sensizliğe, annesizliğe, babasızlığa…

Her sabah, "yeni bir umuttur" diyerek uyanıyorum. Güneş doğmadan, Tanrı’ya inanarak. Yavaş yavaş kayboluyor penceremdeki karanlık.

Ve yolun karşı kıyısında, sakallı bir adam duruyor.
Saçları darmadağınık, pantolonu yırtık.
Elinde, yıpranmış bir fotoğraf.
Sanki onu bile incitmekten korkar gibi,
avuçlarının içinde saklıyor.

Kimse bilmiyor ama gözlerinin değdiği her yer yanıyor.

Herkes uykudayken, o korkuyor.

Ben ise her sabah, bembeyaz giyinmiş bir kadın gibi hazırlanıyorum.
Elimde, bir parça kek.
Sıcak, yemeğe hazır.

Yolun karşı kıyısında, sakallı adamla göz göze geliyorum.
Çantam kolumda, yola çıkıyorum…

Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL