Adıyaman, Nemrut Dağı. Binlerce yıldır Kommagene Krallığı'nın sırlarını uykuya yatıran mistik zirve.
Arkeolog Nurten, Defineci Hüseyin ve bilge Dayı, Kral Nemrut’un kayıp mezarını ve hazinesini bulma...
Kralı Uyandırmak: Birinci Bölüm Kahta’nın Gölgesinde Saklanan Sır
Kahta Kalesi (Yeni Kale), Adıyaman’ın gururlu ve yıpranmış bir tacı gibi, Kahta Çayı’nın üzerindeki sarp bir kayalığın tepesine oturmuştu. Kale, Kommagene Krallığı’ndan Selçuklulara uzanan sayısız medeniyetin izini taşıyordu; ancak altında yatan sır, Nemrut’un zirvesindeki dev heykellerden bile daha eskiydi. Arkeolog Nurten, kalın camlı gözlüklerini burnunun üzerine itti. Elleri, rüzgarın şiddetle dövdüğü surların taşlarını inceliyordu. O, burayı bir tarih laboratuvarı olarak görüyordu; her katman, bir uygarlığın makalesiydi. Ancak son bir haftadır, tezi olan Kommagene mimarisi yerine, kalenin dibindeki o korkutucu dehlizlerin efsanelerini dinlemek zorunda kalmıştı. Bu efsanelerin kaynağı, hemen yanında duran, güneşte bronzlaşmış, gözlerinde hem bir meydan okuma hem de yanan bir inanç taşıyan Defineci Hüseyin’di. "Nurten Hanım," dedi Hüseyin, sesi kale duvarlarının uğultusuna karışıyordu. "Siz kaledeki yaşamı okursunuz, ben ise kalenin dibindeki ölümü dinlerim. Nemrut’un hazinesi, Kral Antiokhos’un ruhunu yansıtan o zirvede değil, düşmanlarının asla bulamayacağı bu kalenin en derin dehlizlerinde saklı. Burası Kommagene’nin kasası, Nurten Hanım." Nurten, elindeki not defterini kapattı. "Yine mi aynı defineci hikayeleri, Hüseyin Bey? Kalenin dibindeki dehlizler, bir kaçış tünelinden ya da su sarnıcından öteye gidemez. Kral Antiokhos, kutsal mezarını bizzat Nemrut'a yaptırdı. Neden hazinesini, defalarca işgal edilen bir kalenin altına saklasın?" Hüseyin, sarsılmaz bir kararlılıkla gülümsedi. Cebinden çıkardığı, sararmış ve yer yer yıpranmış parşömen rulosunu, rüzgardan korumak için Nurten’e doğru uzattı. "Çünkü Nemrut, sadece bir kamuflajdı. Gerçek hazine, bir tılsım ile mühürlendi. Ve o tılsımın şifresi, bu kalenin en gizli yazıtlarında." Nurten, parşömeni tutmak için uzandı, parmakları Hüseyin'in nasırlı eline değdi. Nemrut'un zirvesinde hissettiği o beklenmedik elektriklenme, burada, Kahta'nın sert taşları arasında yeniden canlandı. Hüseyin, Nurten'in gözlerinin içine baktı. "Bu bir kanıtlanmış gerçek arayışı değil, Nurten Hanım. Bu, inanmanın keşfi. Ve bu kâğıtlar, o tılsımın şifresini çözmek için bir astroloji haritası içeriyor." Nurten’in akademik şüphesi, yerini saf bilimsel meraka bıraktı. Eğer bu bir tılsım ve şifre içeriyorsa, bu sadece bir define değil, Kommagene Krallığı'nın kayıp bir inanç sisteminin anahtarıydı. "Peki, Şeref Dayı nerede?" diye sordu Nurten, konuyu değiştirmeye çalışarak. "Bu dehlizlerin yerel bilgisini kim sağlayacak?" Hüseyin, kalenin kuzey yamacını işaret etti. O noktada, çalılar ve sarmaşıklarla kaplanmış, neredeyse görünmez bir kaya yarık vardı. Yaşlı, hafif kambur bir figür, elinde eski bir fenerle yarığa doğru ilerliyordu. Bu, ekibin üçüncü üyesi, Defineci Şeref Dayı’ydı. Şeref Dayı, yüzünde onlarca yıllık defineci hikayelerinin izlerini taşıyan, yerel halk arasında "Kalenin Fısıltısı" olarak bilinen bir adamdı. "Dayı, o yarıkta çalışıyor," dedi Hüseyin. "O, Kahta Kalesi’nin sadece bir 'yapı' değil, canlı bir organizma olduğunu bilir. Kalenin dibindeki o kayıp dehlizlere inen asıl girişi, Dayı’nın sezgisi olmadan bulamayız." Şeref Dayı'nın sesi, rüzgarın getirdiği bir fısıltı gibi ulaştı onlara: "Gençler! Fazla beklemeyin. Kale bize kapıyı açıyor. Ama bu kapı, sadece cesurları içeri alır. Ve unutmayın: Nemrut’un hazinesi, tuzakların en büyüğüyle korunuyor!" Nurten, derin bir nefes aldı. Akademik kariyeri, bu kararla bıçak sırtındaydı. Ama Hüseyin'in gözlerindeki ateş ve önündeki tılsım haritası, onu bu maceraya atılmaya ikna etmişti. "Pekala, Hüseyin Bey," dedi Nurten. "Bu bir arkeoloji gezisi değil, bir define macerası. Ama ben, bu dehlizlerdeki her bir taşı bilimsel olarak belgeleyeceğim. Eğer o tılsım ya da şifre doğruysa, bu kalenin altındaki dehlizler, tarihin en büyük keşfi olacak." Hüseyin gülümsedi. "Öyleyse, Arkeolog Nurten. Kralı uyandırmaya hazır olun. Ama bu sefer, Nemrut'un zirvesinde değil, Kahta'nın derinliklerinde buluşacağız." Hüseyin, elini uzattı. Nurten, elini Hüseyin'in eline bıraktı. Kahta Kalesi'nin gölgesinde, macera başlamış ve bu karanlık dehlizlerde, aşk güneşinin ilk ışığı yanmaya başlamıştı.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.