Bir kimseyi sahip olmadığı sıfatlarla övmek, onu kibarca yermek demektir. cemil sena
HIRSIN BEDELİ TEK SEPETLİK İFLAS ( Borsada Erken zenginlik Tuzağı) H. TURHAL
Tek Bir Sepete Konulan Hayallerin Acı Sonu Hüseyin (28), sabrı ve eğitimi hiçe sayan, "hızlı ve çevik olmanın" para kazandırdığına inanan genç bir İstanbullu. Gözü kara bir kararla, bankadan çektiği ...
6. Bölüm

Dördüncü Bölüm: Son Perde ve Yeniden Başlangıcın Soğuk Rüzgarı

34 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Dördüncü Bölüm: Son Perde ve Yeniden Başlangıcın Soğuk Rüzgarı
1. Sessizlik ve Kabullenme
İcra ihtarnamesinin masanın üzerindeki soğuk ağırlığı, Hüseyin'in ruhundaki fırtınayı dindirmişti. O an, ne öfke ne de panik vardı; sadece derin, acı bir sessizlik. Gözleri, kağıt üzerindeki rakamları değil, kaybettiği yılları ve hayalleri görüyordu.
"Battım. Her şeyimi kaybettim."
Bu cümleyi ilk kez yüksek sesle söyledi. Sesinin titrekliliği, kabullenmenin ilk sarsıntısıydı. Bütün o "erken zengin olma" hayali, bir rüyadan farksızdı. Geriye kalan ise; faizle katlanmış borçlar, boş bir banka hesabı ve kaybolmuş bir özgüvendi.
Artık kaçacak yeri kalmamıştı. Telefonu eline aldı. Rehberinde, aylardır aramaktan kaçtığı, yüzünü kara çıkarmaktan korktuğu tek kişinin numarasını buldu: Annesi.
"Alo... Anne," dedi. Sesi, kırılmış bir cam gibiydi. Gözyaşları, aylardır tuttuğu barajı yıkarcasına boşandı. Bu gözyaşları, borsa tablosundaki bir zararın acısı değil, bir oğlu olarak ailesine yaşattığı hayal kırıklığının tuzuyla yanıyordu.
Annesi, telefonu açtığında Hüseyin'in sadece titrek "Anne..." sesini duydu. Sonra gelen hıçkırıklar... Hüseyin, utançla ve zorlukla tüm hikayeyi anlattı: Krediyi, hırsı, tek sepeti, borsayı, kriptoyu ve nihayetinde gelen icrayı.
Annesinin cevabı, beklediği öfke veya yargılama değildi. Aksine, o ana kadar hissettiği en büyük şefkatle doluydu: "Oğlum, biz her zaman buradayız. Para kazanılır, kaybedilir. Önemli olan sensin. Sen benim canımsın. Gel evine."
Bu basit sözler, Hüseyin'in omuzlarındaki tonlarca ağırlığı bir anda alıp götürmese de, onu tekrar hayata bağlayan bir can simidi oldu.
2. Gerçek Dersler
Hüseyin, battığını anladığı an, neden battığını da acı bir netlikle görmüştü. O, parayı değil, hızı ve hırsı sevmişti.
Şimdi, ilk kez, o küçümsediği şeylerin ne kadar değerli olduğunu anlıyordu:
Finansal Okuryazarlık: Eğer sadece birkaç temel kitap okusaydı, "pump-and-dump" tuzağına düşmezdi. Bilgi, en büyük kalkanmış.
Kademeli Yatırım ve Sabır: Borçla değil, birikimiyle girmeliydi. Her yükselişi heyecanla değil, mantıkla karşılamalıydı. Yüksekten alıp, zarara satmak, amatörlüğün en büyük göstergesiydi.
Çeşitlilik: Bütün hayatını, tek bir hissenin ya da coinin insafına bırakmak, sadece aptallıktı.
O, koşan atın peşinde koşarken, atın aslında kendisini bir uçurumun kenarına sürüklediğini fark etmişti.
3. Sıfırdan Başlangıcın Soğuk Rüzgarı
Hüseyin, elinde kalan son birkaç eşyasıyla annesinin evine taşındı. Eski hayatı, bir video oyununun 'Game Over' ekranı gibi silinmişti. Artık sadece borçları vardı.
Eski işine geri dönmek zorundaydı. Ama bu kez farklıydı. Artık masasındaki telefon ekranında yeşil veya kırmızı mum grafikleri yerine, küçük bir not defteri vardı.
O not defterine, büyük harflerle, hayatının dersini yazdı:
"Hırsla Erken Zengin Olma Arzusu, Zenginliğin En Büyük Düşmanıdır. SABIR, BİLGİ, KADEMELİ VE ÇEŞİTLİ YATIRIM. Başka yolu yok."
Borçları ağırdı. Onları ödemesi yıllar sürecekti. Hayallerini ertelemişti ama bu kez, ertelemediği bir şey vardı: Gerçek bir eğitim.
Akşamları, ucuz bir internet kafede, küçümsediği ekonomi kitaplarını okumaya başladı. Teknik analiz videolarını izliyor, temel ekonomik verileri öğrenmeye çalışıyordu. Artık onu yöneten hırs değil, öğrenme arzusuydu.
Hüseyin'in iflas hikayesi bir sondu, evet. Ama bu son, aynı zamanda yeni bir başlangıcın ilk adımıydı. Yıllar sonra belki de borçlarını bitirip, küçük ve istikrarlı bir birikim yapacaktı. O zaman, paranın hızda değil, istikrarda ve bilgide saklı olduğunu bilecekti.
Hüseyin, pencereden İstanbul'un ışıklarına baktı. Şehir, hâlâ erken zengin olma hayali kuran binlerce gençle doluydu. Kendi hikayesini yazarken, belki bir gün, onların bu acı sonu yaşamaması için onlara fısıldayabilirdi:
"Ben nasıl iflas ettim? Hırsımla. Lütfen siz etmeyin."
Roman bitmişti. Ama Hüseyin'in hayat mücadelesi, bu kez doğru temeller üzerine kurulmuş olarak, yeni başlıyordu.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL