Karanlık bir çağdı birbirlerine yardım elini uzatan canlılar ne yazık ki o uzatılan ele karşılık bulamayınca ne yazıkki acıma duygusunu kaybetmişler ve birbirle gösterdikleri merhametin faydasız olduğunu farkettikten sonra koşar adım birbirlerinden uzaklaşıyorlar birbirlerini yol üzerinde görselerde tanımamazlıktan geliyorlardı insanların birbirlerine selam vermemeleri böyle koşar adım birbirlerinden kaçmaları yapılan doğa katliamları bebeklerin kundakta iken vahşi ve barbar kavimlerce katledilenleri hiç şüphesiz Cenabı Hakkın gücüne gidiyor hele sabredin azab vakti mutlaka gelecektir o azab vaktinde kimi kullar Allahın rahmetinden ümit kesmedikleri için müjdeye ve Rahmete kavuşacaklar kimi canlılarda yok ettikleri ceylanların katlettikleri kuzuların duasını işiten Rabbin o Yüce zatın azabını tadacaklardı bu kaos ve nursuz çağda en büyük ceza ve ızdırap ise Kainatın Efendisine olan uzaklık ve saadet güneşinin kaybolmasıydı her şeyi gören o adalet sahibi tüm canlılara en adaletli cezayı verir fakat vahşi hayvanlar gibi canı bir leş haline getirenlere ise hiç bir şekilde acınmaz şefkat gösterilmez
Yüksek mevkiler kayaların tepesine benzer kartallarla yılanlar ancak oraya ulaşabilirler
Madame Necker
Saadet güneşi kimi insandan küsmüş onlara yüz çevirmişti o bilgisizleri Alim ve büyük tefekkür adamı Mevlana şöyle tanımlar bilgisizlerin geçtikleri mevkiye yaptıkları kötülüğü yüzlerce arslan bir araya gelse yapamaz saadet güneşi ve kainatın efendisinin sünnet akidesi gün gibi ortadaydı ancak görmek için göz değil his gerekliydi insana ve o güneşten nasiplenmek için cehil değil ehil olmak gerekliydi milyonlarca kartal arslan ceylan insan kısaca tüm canlılar o güneşe ulaşmak için yola çıktılar her işin başı ölçü ve dengeydi harama günaha batan insanların ikinci en büyük dengesizliği ne yazıkki mevki makamdan alkolden kurtulamayıp bu hırsla çevrelerine zarar vermeleri idi bazı insanların gözlerinde kalbinde o makam para alkol zina gibi binlerce günahın yansımasını görebiliyordunuz saadet güneşini görmek için yüksek mevkilere çıkmalı bir yılan gibi sinsi değil bir kartal gibi asil olmalısınız o asilliği küçük prens şöyle açıklar gözünüzle değil yüreğinizle bakmalısınız yüksek mevkilere sahip olamadığın zaman düşün ve sor kendine acaba niye yükselip o güneşi göremiyorum kalbini çer çöpten temizle ancak o zaman yükselirsin ehil isen iste yoksa düşersin
İhtiraslarımızdan her birinin hatta aşkın bile bir midesi vardır bunu çok doldurmamalıyız
Victor Hugo
İnsanların merhametten yoksun olduğu tevhid güneşine yüz çevirdiğimiz bu günlerde günümüz güneşten uzak kaldıkça kimi cahil insanlar birbirine yüz çevirdikten sonra aç kurtlar gibi üzerlerine saldıran günahlarının esiri olmuşlardı doymak bilmeyen mideler her zaman daha fazla istiyor bunun en güzel sınırı mideyi nefis bilip onu terbiye etmekti çünkü hakim olunmayan mide istiğfar eder makama oturup ayak ayak üstüne atan o koltuktan vakit gelince düşer yazar Daniel defoe şöyle söylüyor Aç mideye kuru söz vız gelir bir distopyayı yaşadığımız karanlık şato masal çağında o güneşi bulmanın en güzel yolu mideyi doyurmak ve her sözün Allahtan geldiğini bilip Hak Tealanın güneşini terketmemektir o güneşi ise ancak yüzünde maske değil temizlik ve nur olanlar bulabilir insanların bu güneşi niçin görmediklerini Peyami Safa ne güzel açıklıyor Mide evrenin merkezidir beyinden çok o düşünüyor ve bizi idare ediyor evet midesizlik oburluktur doyumsuzluk tüm günahların başı o dur mideyi kalbi temizleyip yola çıkmalı Allah Tealayı evrenin merkezi Kainatın Maliği bilip kendimizi ona teslim etmeliki hicretimiz Allahın Tevhid güneşine olsun
Millete efendilik yoktur hizmet etmek vardır bu millete hizmet eden onun efendisidir
Atatürk
Küçük karınca çıkmıştı karınca vadisinden iman ile yürüyecekti o güneşe doğru hayvanlar maymunlaşanlar ve de hayvanlaşanlar son derece şaşkınlardı sordular hayvanların ve tüm canlıların sahibine bu nasıl olur hünkârım ve malik olanım Yaratan cevap verdi hiç şüphesiz ben sizin bilmediklerinizi bilirim elbet onun bildiklerinin içinde nice mana ve hikmet saklıdır karıncaya sordular efendi kimdir diye o cevap verdi millete efendilik yoktur o millettir efendi olan kim efendilik değilde vazifesini yaparsa işte o dur üstün insan ve başladı iman ve davet halkası Stuart Mill der ki bir milletin değeri o milleti meydana getirenlerin değeriyle ölçülür Allahtan güç almıştı o küçük karınca nice tuzak kurmuşlardı ufak karıncaya tilkiler çakal ve bilumum hayvanlaşan insanlar o ise Allah Teala Esma zırhını giyeni yolda bırakmaz ve Cenabı Hak ismini zikredenin yardımcısıdır diyerek Hüd Hüd kuşlarını Ceylanları masum canlıları ve de ebabilleri selamete ulaştırmak için yola çıkmıştı Ebabil Yürekli Hüd Hüd kadar saf ve güzel olan Sıddık ve sadık arkadaşı vardı O Karınca kadar güçlü büyük insanın yanında ve Ashabım Ashabım diyerek dökülüyordu gözünden inci gibi elmaslar
Mutluluk bizim dilediğimizle Allahın bizim için dilediği şeyin bir araya gelmesinden doğar
Claude Roy
Allah Tealanın emri ile peygamberin nasihatleri ile yola devam eden küçük karıncaya sordu o güzel Hüd Hüd kuşu Yolculuk nereye Karınca cevap verdi dosta doğru onun yanındadır Rahmet hazineleri evet peygamberimiz Sav de böyle karınca yürekli bir insandı Bismillahirrahmanirrahim dediği zaman başında bulutlar belirir onu her beladan korurdu ve bir çoban gibi bizleri Allahın rahmet hazinelerine götürdü Mekkeden kalkan islam sancağı sahabe halkası ve 4 halife devrinde en parlak çağını yaşadı tevhid nuru tüm dünyayı aydınlattı Allah bizi o iman halkasından ayırmasın yolumuz o yönden çok ayrı ve uzak kaldı ey hud hud kuşu kaybolan güneşimizin kalbini almaya ve onu tekrar dünyaya çağırmaya gidiyoruz Hak için çıktığımız bu yolda inşAllah Cenabı Hakkın yardımı ile galip geleceğiz dedi Ebabil kuşu ve küçük karınca son nefesini verdiğinde Ebabil kuşu aldı sancağı asırlar öncesinden Demokritosun şu sözünü koydular karınca Sultanın Medinedeki mezar taşına Mutlu yaşamak isteyen yaratılışına aykırı işler yüklenmemeli ve o küçük karınca bir kıtmir gibi cennette peygamberlere komşu olmuştu inşAllah
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.