Filozof Kırmızısı, sıradan bir kadınken, hastalıklarla mücadele eden, ameliyatlar geçiren sonrasında engelli kalan, bu sırada eğitim yolculuğuna devam eden, aynı zamanda annelik yapmaya çalışan ve hay...
Üçüncü ameliyatımın ardından, normalde her hastayı dört ya da beş saat sonra yürütürlerdi. Benim ameliyatım ise riskli olduğu için hareket etmem yasaklanmıştı. Doktorum özellikle iki gün boyunca ayağa kalkmamamı, mümkün olduğunca kıpırdamamamı, sağa sola dönmememi tembihlemişti. Tuvalet ihtiyacım için sonda takılıydı. Serumlarla besleniyordum. Yarı baygın, yarı uykulu bir hâlde öylece yatıyordum. İnsanlar, refakatçime sürekli nasıl olduğumu soruyordu. Kaç gün geçtiğini hatırlayamıyorum. Pek çok şeyi unuttum. Unutmak zorunda kaldım, hatırlayabildiklerimi sizlerle paylaşıyorum.
Ameliyattan sonraki gece nefesim ağırlaştı. Ayak parmak uçlarımdan başlayıp yukarı doğru tırmanan bir sıcaklık hissettim. Bu his, 2013 yılının sonlarında, ikinci doğumumdan birkaç ay sonra yaşadığım felç hâlinin aynısıydı. İkinci kez yaşadığım bir şeydi bu. Ayak parmak uçlarımdan başıma doğru soldan sağa geçen, sıcak bir şey bedenimin içinde dolaşıyordu. Sımsıcaktı. Bedenimi baştan sona sardı, ateşlenme değildi bu. O sıcaklık bir noktada ağzımdan çıkıp gitti. Arkamı dönüp baktığımda bedenimi gördüm. Yatakta öylece yatıyordum. Hareketsizdim. Başucumda eşim vardı. O yerdeydi, ben ise yukarıdaydım. Yükselmiştim. Bir süre havada kaldım. Sonra hızla bembeyaz bir yoldan geçtim. Her yer beyazdı. Göz gözü görmüyordu. Aydınlık, ışıklı bir alana vardım. Arafta gibiydim. Bu, oraya ikinci gelişimdi. Kapıda yine rahmetli babaannem vardı. Rahmetli yengem de oradaydı. Etraf kalabalıktı. Bedenleri yok gibiydi. Beyaz giysiler içindeydiler. Belki de kefenleriydi o giydikleri. Yengem bana sarıldı. Babaannem de sımsıkı sarıldı. “Çok özledim seni kızım, “Yanımıza gel, gitme tekrar oraya, geçende de gittin” dedi. Ben de ona şunu söyledim: “Ben de seni çok özledim babaanne. Ama geri dönmem gerekiyor. Evlendim. İki oğlum var. Çok küçükler. Görmeni isterdim. Onları annesiz bırakamam. Geri dönmek zorundayım.” Vedalaştık. Aynı yoldan geri döndüm. Odaya geri döndüğümde başımda insanlar vardı. Kur’an okunuyordu. Ağlayanlar vardı. Hemşireler ve doktorlar odadaydı. Bedenime, yeniden ağzımdan girdim. O sırada inlemişim. İnsanlar “gelin kız öldü” demiş. Bir süre sonra duran nabzım yeniden atmaya başlamış. Ben geri geldiğimde vücut fonksiyonlarım normale dönmüş. Ben bunları bilmiyorum. Beni nasıl gördüklerini, bedenimin ne hâlde olduğunu bilmiyorum. Anlatılanlarla, benim yaşadıklarımdan hatırladıklarımı birleştirerek tahmin yürütüyorum. Uyutulmuşum. Bunu söylediler. Ertesi sabah eşim eve gittiğinde morali çok bozukmuş. Annem sorular sordukça konuşmamış. Ağlamış. Susmuş. içine kapanmış.
Annem kalbinde kötü bir şey olduğunu hissetmiş. Analık sezgisiyle hastaneye koşmuş. Beni hareketsiz yatarken bulmuş. Gözlerimi açmıyormuşum. Zaten hareket yokmuş. Bana seslenmiş. Konuşulanları duyuyordum. Tepki veremiyordum. Annemin varlığını hissettim. İnliyormuşum. Annem bir terslik olduğunu fark etmiş. Ağzımı açıp bakmış. Dilim geriye kıvrılmış. Elini sokarak dilimi düzeltmiş. Dil geriye kaçtığı için nefes alamıyormuşum. Ne kadar süre öyle kaldığımı bilmiyorum. Kur’an okunmaya devam edilmiş. Okundukça ferahladığımı hissettim. Gözümden tek bir damla yaş akmış. Yine de hareket yokmuş. Babam da hastaneye gelmiş. Bana seslendiklerini hatırlıyorum. “Jale kızım uyan. Gözlerini aç yavrum. Annen geldi, baban geldi. Biz seni çok seviyoruz. Bizi bırakma.” Hepsini duydum. Bir ses çıkarmışım. Sabit yattığım için annem yardım alarak beni sağa sola çevirmiş. Oradaki herkesi tembihlemiş. Bedenimle ilgilenmiş. Annemin hakkını ödeyemem.
Bir süre sonra gözlerimi açabildim. Annem, edilen dualar sayesinde olduğunu söyledi. O süreçte herkes seferber oldu. Servisteki hastalar, yan odadakiler ziyaretime geliyordu. Merak edilen bir hasta olmuştum.
Zaman ilerledi. Kıpırdanmalar başladı. Annem yemek yediriyordu. Sonda çıkarıldı. Bacaklarımın açılması gerekiyordu. Yürümeye çalışmalıydım. İki kişi beni tutarak ayağa kaldırıyordu. Kendimi zorluyordum. Hareketlerim çok kısıtlıydı. Önce iki adım. Sonra beş adım. Derken odanın içindeki tuvalete kadar yürüyebilir oldum. Her seferinde çok utanıyordum. Tuvalette bile iki kişinin beni tutması gerekiyordu. Bedenim sabit durmuyordu.
Bu dönem hem fiziksel hem duygusal olarak işkence gibiydi. Bir başkasına muhtaç kalmak, insanın en ağır sınavlarından biriydi. Bunu ben seçmemiştim. Mecburdum. Ameliyat sürecim böyle ilerledi. Doktoruma kızamıyordum. Beni her gördüğünde çok üzülüyordu. O da hâlime acıyordu. Öyle ya, sözde, aylar önce anlatılan sadece küçük bir operasyondu.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.