Akþamýn, eflâtundan menekþeye döndüðü zamanlar gelirdin, Yudumlanmadan koklanan þarap kadehi gibi Sarhoþluðun baþlangýcýydý bu, bilirdim. Ellerin hep ’haziran güneþi’ gibi olurdu ellerimde, Gözlerin, kumsala vuran dalgalardý gözlerimde; vurup vurup çekilen... Sesin çýkmaz mýydý, ben mi duymazdým Ve bir sevdâ, haykýrýr, dururdu içimde...
.....’Mümkün mü unutmak güzelim, neydi o akþam...’
Ve yýldýzlar sarhoþ olmaya baþlayýnca Ellerin, ’temmuz’a dönerdi, dudaklarýn bana... Sarýþýn deðildi vakit, esmer de deðildi, Ýnce bir rüzgâr kýpýrdanýrdý saçlarýnda, Bir tek onu tanýrdým, kumraldý Ve ne zâlim bir kumraldý hem... Sesin yine duyulmazdý ama bilirdim; sevdâlýydý...
.....’Rüyâ gibi, hülyâ gibi bir þeydi o akþam...’
Gök, mor bulutlarýný sererdi altýmýza Ve yýldýzlarýný dökerdi üzerimize, Güller ve karanfiller, göðe doðru yükselir, Sevgiyle sararlardý her yanýmýzý, ’Aðustos’, ellerinde ýsýnýrdý artýk, Sesin, rüzgâra mý karýþýrdý bilmem, yine duymazdým; Rüzgâr, bir þarkýyla eserdi þimdi:
.....’Ýçtik kanarak, bir ezelî mey’di o akþam, .....Rüya gibi, hülyâ gibi bir þeydi o akþam...’