Veba büyür içimde göðsümü tararken sesler
Gözlerime saray görünür Cehennem
Mavi kubbeli odalar nasýl benzer ki bu kadar ölüme!
Döküyorum bütün yüzümü beyaz sofasýna
Gül havalanýyor heybeler dolusu akþamýn kederine
Gözlerim narlar içinde saplanýyor ezel ufkuna
Elimde kalan son oyuncaklarýmý göverir toprak
Silinir dilimden koyu mavi deniz tortusu naðmelerin türküsü
Hazýrlýyorlar çocuk diliyle kara bir uçurtma, uçup gideceðim mâverâya
Bir garip korku tünüyor suyun oyduðu melâl içre mermerime
Karanlýklarýn kitabesini okurken buluyorum kendimi
Neden giydirdiler temmuz þahitliðinde dikiþsiz gömleði!
Oysa mor dövmeli omzumdan emzirecektim yarimi
Yüreðimi serdim akþam serinliðine toprak coþsun diye
Üstünden kervanlar gelip geçsin yaðmurlarýn altýnda
Yaðmur benzemez ki ölüme birden bire daðýlýr evren; birden bire
Ýkrama boðulur kýyamet silkinirim de erir toprak ve zaman
Fecir yangýnýyla yýrtýlýr ufuklar sus derler su derim narýma; su
Zaman, yapraklarýný döker hüzünlerin; nabzý durur bulutlarýn
Mevsimsiz kalýr dünya bu zambak yangýsýyla
Ey yalnýzlýða götüren ses
Bu hülya ile koparma kýyametimi
Kusurlarým kazýnýr da gündönümüne
Bütün hünerlerime çizgi çekilir
Firarisi olurum geçen çaðlarýn
Ümitsiz tasalarla yükselir gün
Arzumun þiddeti kesilir
Ölüm doldurur ak sevgi ile ýslanan dudaklarýmý