Gözlerin tanýr önce etrafý, Sen hep susarsýn, Sonra, sesler deðer kulaðýna, Yabancýdýr tanýmazsýn…
Merdivenlerden inilir sessizce, Küflü aynalarýn saðlý sollu selamý eþliðinde, Ýçinden biri çýkacak ta, “bö!” diyecek diye, Korkarsýn, Çaresizlikten, kimseye anlatamazsýn…
Birbirinin ayný bir sürü yüz çýkar karþýna, Ve birbirinin ayný bir sürü söz duyarsýn, Uzundur, yorucudur ve aslýnda o anda, tümüyle gereksizdir de, Zaten, söylenenlerden hiçbir þey anlamazsýn….
Gözler süzer önce, o ince narin bedenini, Sonra, sözün incitici haliyle, kýrarlar inandýðýn tüm gerçekleri, Hayata dair ilk tecrübeni, O çamaþýr kokulu, uzun salonda, yediðin dayakla algýlarsýn…
Dövmelerin, dayak atmalarýn, Suçsuzsan bile suçlu sayýlmalarýn, Haklý- haksýz yargýlanmalarýn, cezalarýn, kara duvarýnda, Aslýnda sen hayallerinden koparsýn…
Yýllar sonra, ince bir çizgi koyarlar önüne, Öyle alýþýrsýn ki o küçük karanlýk ülkeye, Ýpin diðer ucuna bir türlü geçemezsin… Git deseler de, gitmek istemezsin…
Korkular, sancýlar, alýþtýrýldýðýn bir sürü kurallar eþliðinde, 18’ini de bitirdin diye, Kapý önünde, bir bavulla tanýþýrsýn, Yolculuðun aslýný, iþte o zaman anlarsýn… Sosyal Medyada Paylaşın:
bengubitis Åžiirleri
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.