Ýçinden gökkuþaðý geçmeyen ocaklara
Dil kanadý, ses kanadý, taþ kanadý
Dedi ki suçlu sorumlu arama
Yalnýzýz bu can pazarýnda
Gözünü sevdiðim Medeniyet sordu
Kimsiniz siz diye
Anne sütüyle büyüyen çocuklara
Sustu hayat
Ve sustu memleketim...
Ölümün sesi duyuluncaya kadar
Her gün korkuya doðarken
Kara damlý evlerde
Babalarýn saçlarýna yuva kurmuþ kömürün kokusu
Acýyla takas edildi
Medeniyet sustu öylece
Onlar
Bilmiyorlar...
Bir yangýn gibi taþýyor
Hüsraný ve akkoru göðsünde
Dilleri ayaz yemiþ kadýnlar
Gözlerini doldurarak
Yazgýsýna boyun eðmiþ
O Babalarýn çocuklarý diyor ki
Kabirlere çiçek getirenlerle deðil
Biz, kabirde meleklerle bölüþtük acýnýn cümlesini
O Babalarýn çocuklarýna
Demediler
Üç gün konuþacaklar, sonra unutacaklar
Babalar öldüðünle kalacak, çocuklar açlýðýyla
O Babalarýn çocuklarýna
Demediler
Tok açýn halinden anlayamaz
Açlýk ve sefalet, yoksuzlarýn kaygýsýdýr
Victor da demedi mi:
Öyle alçak bir kapýdýr ki açlýk!
Geçilmesi zorunlu oldu mu, insan ne kadar büyükse o kadar eðilmek zorunda kalýr!
O Babalarýn çocuklarýna
Demediler
Her öðüdü unutmuþuz, her afeti ardýmýza atmýþýz
Bizi kökümüzden çýkaracak her belâya göz yummuþuz
Dünyanýn oðullarý
Ölmeyecekmiþ gibi dünya için gölgesini satamadýðý aðacý keser
Korktuðu yoksulluða doðru koþup durur
O Babalarýn çocuklarý diyor ki
Kalmasýn kimsenin aklý kalmasýn bizde
Hiç bir þey bilmesek de
Aklýmýzda sýkýca tutup unutmayacaðýmýz iki cümlemiz var
Loþ sokaklarý kömür kokan mahallede
Þýmaracaðýn kimsen yoksa hayat seni olgunlaþtýrýr
Þöyle de birkaç cümle eklediler
Utancýn rengi erguvani olsun
Dünya bir notadan ibaret olduðunu bilsin
Senfoni orkestrasý olmasýn
Müziðin sesi gökyüzüne yükselsin
Naðmeler bulutlara tutunsun
Erguvan çiçeklerinin kokusu yaðmur damlalarýna karýþsýn
Ýnsanlýðýn üzerine yaðsýn
Erguvani renge bürünsün dünya...
KAYIP YALDIZ